Hemşince albüm çıkaran Meluses, "Müziğin dili, ırkı olmaz. Müzik özgürdür. İstediği kişiye istediği gibi anlatır kendini. Hemşince sözlü müzik diyebiliriz, bu doğru bir ifade olur " dedi. 

Meluses’in ilk albümü Ghadulik (Bizim Işığımız) isimli albüm aramızda. “Karadeniz müziği yapmıyoruz” diyen Meluses’le Karadeniz’de konuşulan ve albümde de ağırlıklı olan Hemşin dilini, tulum ile kemençe gibi otantik enstrümanları tercih etmelerinin nedenlerini Duygu Alper'e anlattı. 

BirGün'de yer alan söyleşi şöyle:

Sizi tanıyalım mı?

Mağruf Kibar: 2009’un başlarında 5 arkadaş bir araya gelerek Hemşince ve Türkçe sözlü kendi bestelerimizi yapmaya başladık. Kadro şu ankinden biraz farklıydı. Grupta Ata Erdem Şimşek davul, Gökhan Ölkebas gitar, Arif Kara elektro gitar, Mağruf Kibar akustik gitar ve vokal, Koray Çelik vokalde yer alıyor.

Bir araya gelme hikâyenizi öğrenebilir miyiz?

Ata Erdem Şimşek: Meluses ile tanışmam onların stüdyomuza provaya gelmesiyle başladı. O zamanlar ses mühendisliği öğrencisiydim, prova yaparlarken Garmi şarkısına kulak misafiri oldum ve çok etkilendim. Prova çıkışında Garmi’yi kaydetmek istediğimi şarkıyı çok beğendiğimi söyledim. O zamanlar davulcu ve basçı farklıydı ama kemik kadro aynıydı; Arif, Koray ve Mağruf. O kayıt olmadı sonra aradan 1 yıl geçti ortalarda görmedik Meluses’i. Bir gün ansızın geldiler “Ghetto’da 3-4 şarkı çalacağız ama basçı davulcu ayrıldı eşlik etmek ister misiniz?” diye sordular. “Seve seve” dedim ve basçı olarak da Gökhan’ı önerdim. O konser sanırım hepimiz için hayatımızda bir dönüm noktası oldu.

Bestelerin oluşum sürecinde etkilendiğiniz kaynaklar var mı?

M.K.: Hayatın getirdiği gündelik sıkıntılar, savaşlar, toplumsal olaylar, ölümler hepsi bilinçaltımızdan süzülerek geliyor ve şarkılarımıza yansıyor. Bir çocuğun açlıktan ölmesi, bir sevginin kaybolması, bir hayvanın dünyası, sevgilinin gülümseyişi, dünyada bizi tuhaf hissettiren olaylar...

A.E.Ş.: Besteler öyle birdenbire ortaya çıkıyor açıkcası ama tabii ki hayatta okuduğunuz, dinlediğiniz, izlediğiniz her şey bestelerinize yansıyor. Bunun dışında hayatın içinde hem birey olarak hem de toplum olarak yaşadığımız bütün sorunlar tabii ki bestelere siniyor.

Albümünüzle dinleyicilerinizin beklentilerini karşıladığınızı düşünüyor musunuz?


M.K.: Biz içimizden geçen duygularla bir şekilde dünyamızı anlatmaya çalıştık. Dünyadaki ortak dertlere, duygulara ve ortak hikâyelere dinleyici bu albümde bizim gözümüzden dahil oluyor.

Gökhan Ölkebas: Albüm çıkarmamız zaten büyük bir beklentiydi (gülüşmeler) onu karşıladığımızı düşünüyoruz.

A.E.Ş.: Albümde 8 şarkı kaydettik. Konserlere gelenler ise çok daha fazla bestemizi biliyorlar ve neden onu da koymadınız, neden bu şarkı yok diye soruyorlar. Bu bizim için bir tercihti. Belki ikinci albümde 20 şarkı koyarız (gülüşmeler). Bunun dışında ise müzikal açıdan çok olumlu geri dönüşler alıyoruz.

Hemşince müzik, ideolojik bir tercih mi?

M.K.: Müziğin dili, ırkı olmaz. Müzik özgürdür. İstediği kişiye istediği gibi anlatır kendini. Hemşince sözlü müzik diyebiliriz, bu doğru bir ifade olur. İdeolojik mi sorusuna gelince, doğup büyüdüğün yer neresi ise oranın diliyle anlatırsın kendini en iyi. Yani kırmızı giymiş bir insan görürsün kırmızı çok yakışmış dersin yani Türkçe ifade edersin bu duyguyu. Ya da “Garmi…” dersin bu senin için yaşadığın duygunun tam ifadesidir.

Karadeniz müziği denildiğinde akla tulum, kemençe gelir ama siz Batı enstrümanı olan gitarla müzik yapmayı tercih ediyorsunuz. Bunun sebebi ya da yaratmak istediğiniz fark nedir?

A.E.Ş.: Tulum, kemençe ya da başka bir enstrümanı müziğimizin içine yakıştırırsak kullanırız. Yakıştığını düşündüğümüz şarkılarda keman kullandık mesela.

M.K.: Biz yerel bir dille evrensel müziği yakalamaya çalışıyoruz. Karadeniz müziği adına deneysel çalışmalarımız var. Albümdeki “Bakma Guzelum” buna örnektir.