(Demokrat Haber)

Sanatçı Dodan TV 8’de yayınlanan O Ses Türkiye yarışmasına katılınca önce sosyal medyada sonra köşe yazılarında bir tartışma başladı. GazeteduvaR’da Ali Duran Topuz’un yazısı üzerine “Dodan’ın Arkadaşları” da “Dodan’ı parçalayanlar” başlıklı bir yazı hazırladı. İşte o yazı:

DODAN’I PARÇALAYANLAR

Cumartesi günü TV 8’de yayınlanan O Ses Türkiye yarışmasında Dodan’ı destekleyenler ya da Dodan’ı eleştirenler olarak ikiye bölündü(k).

Sosyal medya tepkilerine bakılırsa birçok insan Dodan’ı ilk defa duyduğunu, nasıl olur da bu kişiyi yeni duyduğunu yazıyor.

Öte yandan halkın bir bölümü de nasıl olur “popüler kültüre” hizmet eder diye eleştiriyor.

Bizim bu yazıyı yazmamız ise GazeteduvaR’da okuduğumuz Ali Duran Topuz’un yazısından kaynaklanıyor.
Yazının linki:
http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2016/12/26/dodanin-parcalandigi-an/

Çünkü yazının başlığı ise çok ilginç: “Dodan’ın parçalandığı an”. Gerçekten yazının başlığı iyi seçilmiş ve kendini okutuyor. Ancak okudukça övmüş mü yermiş mi pek anlamadık. Sonra yazının altındaki yorumlara baktık, birçok kişi bizim gibi “yerdiğini” anlamış olmalı ki ya destek ya da çuvaldızı kendine batır diye eleştiriler de yazılmış.

Evet, Ali Duran Topuz yazıyı yazarken Dodan’ın oraya neden çıktığından tutun, neden adının Kürtçe olduğunu söyleyemediğini ve sahnede istediği bir bardak suya kadar ‘hikayesini’ yazmış. Bundan birkaç sene evvel sevgili Sırrı Süreyya Önder’in Meclis’te CHP’li Muharrem İnce’ye “Sen su bile vermeyen bir zihniyetin adamısın” diye esprili laf sokması geldi aklımıza…

GazeteduvaR’da O Ses Türkiye yarışmasına katılan ve 15 Kasım’da yayınlanan bir başka haberi de benzer örnek olduğu için paylaşıyoruz.
Yazının linki:
http://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2016/11/15/lazlarin-pavarottisi-o-ses-turkiyede/

Yazı Erdal Bayrakoğlu’nun O Ses Türkiye’deki performansı ile ilgili… Amacımız Erdal Bayrakoğlu’nu kesinlikle yermek, tartışmanın içine çekmek değil, aksine tam da bu noktada destek olmak… O da çok kıymetli sanatçı dostlarımızdan…

Bu iki haberi okurken “hükümetin adaletinden dem vuranlar, kendi mahkemelerinde ne de kolay insan idam ediyorlar” dedik, üzgünüz...

Bakın Sevgili Erdal Bayrakoğlu yarışmaya katılırken benzer tepkilere yanıt olsun diye ne yazmış Facebook profilinde?



Ne kadar güzel açıklamış değil mi? “En sevdiğim şeyi yaparken (şarkı söylerken) duruşumdan, tarzımdan ödün vermeyeceğimi bilerek yorum yapmanızı diliyorum.”

Peki neden Erdal ve Dodan 22 yıldır müzik yaptıkları halde böyle bir programa çıkmayı kabullendi?

Kaçımız Dodan’ın konserleri yüzlerce kişiden oluşuyordu diyebilirdik? Acaba kaçımız onların şarkılarını kendi sosyal medya profillerimizde daha geniş kitlelere yayılsın diye paylaştık? Acaba Dodan’ı eleştirenler kaç kez bilet parası ödeyerek konserlerini dinledi? Dayanışma konserlerinde gördüğümüz bu isimler nasıl müzik üretmeye devam edecekler, daha iyi bir çözüm önerisi olan var mı(ydı)?

Mesele aksine O Ses Türkiye’de şampiyon olmak falan değil. Mesele Dodan’ın sesinin, Erdal’ın türkülerinin bilinmeyenler tarafından bilinmesini sağlamak, o sahnede olabilmek… Böylelikle müziğini daha geniş seslere duyurabilmek, tam da bu noktada önemli hale geliyor... Elbette yarışmanın bir formatı da var. Örneğin; değil Kürtçe ezgiler söylemek (Kürtçe söylemenin yasak olup olmadığını bilmiyoruz), telif hakkı problemleri nedeni ile Ahmet Kaya, Zeki Müren, Neşet Ertaş ve Sezen Aksu’ya ait şarkılar da söylenemiyor. Yani eleştiri getirirken, daha ilk günden eleştirmek yerine, biraz süreci gözlemlemek herkes için, hepimiz için daha sağlıklı olabilir(di).



Ali Duran Topuz, yazısında en önemli şeyi atlamış. 22 yıldır bu işi yapan birini neden haber yapmamış mesela? Yanlışlık olmasın, Google’da arattık, ancak bulamadık. Böyle bir parçalanma olması için O Ses Türkiye’ye çıkmasını mı beklemiş? Şimdi biz Dodan’ın arkadaşları olarak “Sen de Dodan üzerinden bu yazıyı yazarak mı prim yapacaksın?” diye mi soralım? Ne kadar üzücü şeyler…

Bu şuna benziyor. Çok kıymet vermediğimiz bir sanatçının ölümünden hemen sonra cenazeye gidip “Çok iyi bir insandı” demeye benziyor.

Ali Duran Topuz, yazının bir bölümünde Müzik Eleştirmeni Naim Dilmener’in 27 Şubat 2011’de yazdığı yazıya da atıfta bulunarak bir alıntı yapmış. Oysa aynı Naim Dilmener Cumartesi akşamı Dodan’ı o sahnede görünce bakın ne demiş?



Evet Naim Dilmener’in de dediği gibi jüri ile Dodan’ı kıyaslamak doğru değil. Zaten amaç Erdal, Şeyhmus ve Dodan’ın kendisini jüriye onaylatması da değil... Dodan daha önce Okan Bayülgen’in programında bir aşama kaydetmiş, sesini bir nebze duyurabilmişti. Müziğini, sesini daha geniş kitlelere duyurabilmek onun için çok önemliydi… Bir yandan yaptığınız üretime destek bulamıyorsanız, bu durum aynı zamanda toplumsal muhalefetin yanında kalmış bu tür sanatçılar için de bir çıkmazdır.

Peki bir çözüm önerimiz var mı?

Dodan, Erdal ve Şeyhmus bu yarışmada reyting ve kutuplaşma uğruna finale de kalamayabilir. Hatta kimliklerinden ötürü elenebilir. Önemli olan bu insanların nasıl üretim yapacakları ile ilgili konuşmak ve onları sadece dayanışma dönemlerinde hatırlamamak…

Dodan’ın arkadaşları olarak herkes için müziğin önemli olduğunu, araçlarının ne olacağını düşünerek bir özeleştiri yapmamız gerektiğine inanıyoruz.
Dodan’dan, Erdal’dan ve Şeyhmus’tan bu yazıyı yazarak tartışmanın uzamasına vesile olduğumuz için de özür dileriz.

Dodan’ın Arkadaşları
 
Dodan'ın "O Ses Türkiye"deki performansı şöyleydi: