″Khanum nine herkes gibi değildi. Ben onu kötü bir kadın olarak hatırlıyorum. Fiziksel temastan nefret ediyordu. O asla kucaklamayan, öpmeyen ve her zaman ellerindeki dövmeleri saklayan eldiven taşıyan bir büyük anneydi. Bu onun sırrını da saklamaktaydı. ″

Asparez’in yazdığı haberde Stockholm’den Suzanna Khardalyan, büyük annesini işte böyle tasvir etmekte.

Khardalyan, bu insanı odaklayan yeni «Büyükannenin dövmeleri» filminin hem rejisörü hem de yapımcısı.

Film, Ermeni Soykırımı çemberinden geçmiş, bedenlerini satmak durumunda kalan  binlerce unutulmuş kadının sırlarını açıklığa kavuşturmakta. Bu kadınların bedenlerinde diğer insanlardan ayırd edilmeleri için dövmeler bulunuyormuş.

«Büyükannenin dövmeleri» ailenin sırrına götüren bir seyahat.

Ve nihayet Khanum ninenin mavi dövmelerinin sırrı ortaya çıkıyor.

″Büyükanne Türkiye’de kaçırılır ve yıllarca esaret içinde tutulur. Onu  hayvanlara yapıldığı gibi mülk olarak zorla dağlarlar. Bu hikaye beni altüst etti″ diye anlatmakta Suzanna Khardalyan.

Sadece 1919 yılında I. Dünya Savaşı Sonunda Müttefik Kuvvetlerin, zorunlu olarak bedenlerini satmak durumunda kalan, zorunlu evlilikler ve tecavüzler sonucu çocukları olan 90.819 genç kadın ve çocuğu kurtardıkları iddia edilmekte.

Bu kadınlardan çoğunda, onları kaçıranın malı olduğunu gösteren dövmeleri vardı. Avrupalı ve Amerikalı misyonerlerin yardımıyla binlerce benzeri durumdaki kadın, kız ve çocuk kurtarıldı ve bunlar mülteci olarak dünyanın dört bir tarafına dağıldı.

 http://news.am/tur/news/72820.html