Geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan ünlü Yunan yönetmen, yapımcı ve senaryo yazarı Theodoros Angelopoulos, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti

Dün akşam saatlerinde Pire Drapetsona otoyolunda, ''Öteki Deniz-The Other Sea'' adlı yeni filminin çekimi sırasında bir motosikletin çarptığı Theodoros Angelopoulos, olay yerinden ambulansla Faliro'daki bir hastaneye götürüldü.

Yoğun bakıma alınan ünlü yönetmenin, hastanede yaşamını yitirdiği bildirildi.

Filmleri ile çoğu Avrupa festivallerinde sayısız ödül kazanmış olan 77 yaşındaki yönetmen Angelopoulos, 40 yıllık bir sinema geçmişine sahip.

''36 Günleri'', ''Avcılar'', ''Kumpanya'', ''Kitera'ya Yolculuk'', ''Arıcı'', ''Puslu Manzaralar'', ''Leyleğin Geciken Adımı'', ''Ulis'in Bakışı'', ''Sonsuzluk ve Bir Gün'', ''Ağlayan Çayır'' ve ''Zamanın Tozu'' gibi filmlerin sahibi olan yönetmen Angelopoulos, birçok film festivalinde onur konuğu olarak veya jüri üyeliği yapmak üzere Türkiye'ye de gelmişti. (milliyet)

Yunan trajedilerinden beslendi. Beyaz perdeye farklı bir bakış ve derinlik kazandırdı. Sinema eleştirmeleri onun için “Zamanın bilirkişisi” diyordu.

Angelopoulos, sinema otoritelerine göre dünyada yaşayan büyük yönetmenlerden biriydi. Dostyovski her ne kadar “Hepimiz Gogol’un ‘Paltosundan çıktık” dese de dünya edebiyatının vazgeçilmez ismi Dostyovski’dir. Edebiyat için Dostyovski ne ise Theo Angelopoulos da sinema için öyledir.

‘ZAMANIN BİLİRKİŞİSİ’

Tarih vardır ve sessiz akıp gider. Ünlü Alman sinema eleştirmeni Wolfram Schütte onun için “Zamanın bilirkişisi” diyor. Brecht’in “epik tiyatro” anlayışı kameranın büyüsüyle birleştirmişti. Kimilerine göre insana, iç dünyamıza bir yolculuktu yapıtları. Kimine göre ise insanı insandan uzaklaştırır, başka boyutlara götürürdü.

1935 yılında doğan Yunanlı yönetmen Theo Angelopoulos politik sinemanın en önemli isimlerindendi. Eserlerinde bitmek bilmeyen yolculuklar, arayışlar, sınırlar özgürlük arayanlar vardır. Kamarasının önündeki hareketler uzun ve durgundur. Ama film bittikten sonra bu durağanlığın aslında hikayenin kapısı olduğunu anlarsınız.

Sembolleri ise hep aynıdır; sisli bir hava, yalnız biri, yıkılmış evler, savaşın vurduğu kadınlar, çocuklar, göçmenler, köklerinden koparılmış insanlar. “Benim yüzyılım” dediği 20. yüzyılı Yunan trajedisiyle yoğuran Angelopoulos, bekli de hep aynı filmi çekti. Yalnızlığı, insan arayışını…

Yunanistan’ın dünyaya kazandırdığı isimlerden olan Angelopoulos; teknolojinin, modern ve hızlı hayatın bir gün onun da hayatını biçeceğini görürcesine “Teknoloji ilerlerken vicdan berraklığını yitirir” sözlerini hatırlıyoruz.

Sinema sevgisini bir yaşam tarzı haline getirmiş insanların filozof, hatta peygamber katına yükselttiği yönetmenler vardır. İşte Angelopoulos onlardan biri.

"Biz dünyayı değiştirebileceğimize inandığımız bir kuşağız ancak değiştiremedik. Dünya daha iyi hale gelmedi" diyen Angelopoulos sinemasını şöyle anlatıyor:

"Benim için sinema başlangıçta bir tür karabasan gibi olmuştu. 1946-1947 yılları arasında başladım ilk olarak sinemaya... Savaştan hemen sonra... 9 yaşındayken izlediğim bir film benim hayatımda çok etkili oldu. Filmde bir gangster elektrikli sandalyeye doğru götürülüyordu. Hiçbir şeyden korkmuyor gibi görünen bu gangster bir an oluyordu ve korkuyordu. Daha sonraki birkaç yıl boyunca bu sahne benim rüyalarıma giriyordu ve gangsterin 'ölmek istemiyorum' sözü bana karabasan oluyordu.

İlk filmim albayların diktatörlüğü üzerineydi. Ben o döneme ait bir takım gerçekliklerden yola çıkarak, bütünsel bir şeyler ortaya çıkarmaya çalıştım. Filmlerimde seyahatler, sürgünler benim temalarımdı. Yaşamım boyunca benim peşimi bırakmadılar, halen de bırakmıyorlar. Değişik temalar benim zihnime sürekli girip çıkıyor. Seyahatler, ayrılıklar, başı boş dolaşmalar...

Yolun yarısından biraz fazlasını gittiğimi düşünüyorum. Bu yolu tarihsel olayların peşinden koşmakla harcadım. O süre zarfında da imgeden nasıl yararlanacağımı öğrendim. İmgelere hakim olmaya çalışmadığımızda hakim olabiliyoruz. Her bitiş yeni bir başlangıç, bütün bunlar duygusal bir kaos içinde gerçekleşiyor. Yani, bu duyguları ifade edebilmek bir bakıma çok zor. Yeniden başlamak, bir kez daha yitirdiklerimizi yeniden bulmak için her seferinde yeni bir başlangıç yapıyoruz. Biz bilmediğimiz bir tanrıya dua eder gibi yapıyoruz. Ben bir kez daha bana bir film yapma şansı verilmesini diliyorum. (anf)