Ahmet Aslan ve Kemal Dinç’in yeni albümleri Duo Kalan Müzik etiketiyle çıktı. Yunus Emre’den, Pir Sultan’a, Şah Hatayi’den Seyrani’ye kadar uzanan 18 eserin yeniden düzenlediği albümde Piyanist Antonis Anissegos, Yadigar Deniz ve Erdal Erzincan konuk sanatçı olarak albümde yer alıyor.

Ekim ayında konserlere çıkacak ikili Gazete Duvar'dan Anıl Mert Özsoy'a konuştu.

Söyleşinin bir bölümü şöyle:

Uzun zamandır birlikte çalıyorsunuz. Birlikte programlara katılıyorsunuz. Kayıtlarınız var. Albüm fikri nasıl gelişti?

Ahmet Aslan: Repertuvar yol gösterici oldu. Yaptığımız bazı konserler  ‘Du’ olarak gerçekleşiyor. Dolayısıyla sazlarımızın buluşmasının çok etkisi var.

Kendinize özgü enstrümanlarınız var. Bu enstümanların en temel özelliği nedir?Repertuvarı seçerken şarkılarda nelere dikkat ettiniz? 

Kemal Dinç: Repertuvarımız 700 yıllık bir tarihi birikim taşıyor. Müzikal anlamda da arkaik bir durum var: Sözel olarak çok derin. Yunus’tan, Eyüp Meftuni’ye kadar derleme yaptık. Soru şu; klasik eserlerin dışında biz, kendimiz ne bulduk? 2017’de sazlarımızı nasıl değiştirdik? Ne üzerine kurguladık? Ahmet’le sürekli muhabbetimiz oluyor. Ne yapılabilir ve bu prodüksiyon üretiminin dışında daha öznel, daha özgün neler yapabiliriz, diye…

Sazlarımız 15-20 yıllık bir çalışmanın sonucu… Yeni bir yorum yaptığınız zaman söze çelişik bir durum olabiliyor. Düşünün ki; bir saksafon ya da üflemeli sazlar da koyabilirsiniz. Ama ruhiyatı nasıl birleştirebiliriz, günümüzdeki müzikle nasıl olur, eskiyle nasıl barışırız, bilemiyoruz.

Elimizde var olan sazların kendi sesini bulmaya çalıştık. Her insanın nasıl kendi sesi var ise, sazların da kendi sesi olmalı. Bunun üzerinde sağ olsun Süleyman Usta ile 20 yıllık bir çalışma gerçekleştirdik. Yorumlamada da bunun katkısı çok oldu.

Gördük ki, bunların hepsi çok doğal olarak arkaik sözlere çelişik bir durum teşkil etmiyor. Albümü kaydederken, şurada şu düzenlemeyi yapalım, diye bir şey konuşmadık. Eserlerin o doğallığıyla çok uyumlu olduğunu düşünüyorum.

Ahmet Aslan: Biraz da tamamlayıcı baktığımızda, uzunca da bir zaman içerisinde oturan bir şey oluyor. Yani, o da işin mayasını veren noktası. Demlenme noktası geldikten sonra, artık düşünmez bir halde icra edip, Kemal’in dediği gibi şurasını oynatalım, şurasını kıralım, demedik. Acelesi de olmadığı için dolayısıyla zaman da bize bir katkı sundu.

SÖYLEŞİNİN TAMAMINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ