İnsanlar asla yaşayamayacakları kadar büyük bir aşkı anlatan bir kitabı okurken bu hayattan kaçmaya çalışmıyorlar da sadece fantastik bir roman okurken mi kaçıyorlar?

 

Kısa bir süre önce, arasında çok sayıda edebiyatçının da bulunduğu bir grup sanatçı bir araya gelip bir dernek kurdu, ismi FABİSAD. Yani, Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği.

 

Fantastik, bilimkurgu ve korku türlerinde eser veren sanatçı, yayıncı ve editörleri bir araya getiren bu dernek nedir, ne değildir; ne ister ve ne istemez, genel koordinatör Barış Müstecaplıoğlu'ya sorduk.

 

ELİF BEREKETLİ / Sabit Fikir

 

FABİSAD nasıl kuruldu, neler yapıyor?

Fantazya ve bilimkurgu türlerini seven sanatçılar olarak, bu türlerin ülkemizde doğru anlaşılmadığı, yeterince ciddiye alınmadığı, çok zengin bir birikime sahip olduğumuz halde bu birikimin eserlere dönüşmesinde sorun yaşandığını hep konuşuyorduk. Bu alanlarda eser vermek isteyecek kişilerin yolları daha açık olsun diye, yoldaki taşları temizlemek üzere bir araya geldik. Fantastik ve bilimkurgunun doğru anlaşılması için söyleşiler, paneller düzenliyor, röportajlar veriyoruz. Kısa vadede en önemli projemiz, Giovanni Scognamillo adına düzenlemeyi hayal ettiğimiz GİO ödülleri.

 

Kökü binlerce yıla dayanan muazzam bir sözlü edebiyat geleneğine sahibiz. Azımsanmayacak sayıda Türk fantastik ve bilimkurgu okuru var. Ama ülkemizde fantastik edebiyat alanında yeterli sayıda eser verilmiyor. Neden?

Bir altın madeninin üzerinde oturuyoruz; İslamiyetten şamanizme, Yunan mitolojisinden günümüz batı söylencelerine, hepsine açık, hepsinden etkilenen bir toplumuz. Bu zengin kaynakları birleştirip renkli fantastik ve bilimkurgu eserleri yaratabiliriz. Fakat ülkemizde hayal gücüne ve yaratıcılığa karşı olumsuz bir bakış var. Başkalarının yarattığı şeyleri okumaktan, seyretmekten keyif alıyoruz, ama büyük bir çoğunluğumuz kendimizin de benzer şeyler hayal edip yaratabileceğimize ya inanmıyoruz ya da “ağır abiliğimize” leke sürülür diye bunu denemekten çekiniyoruz.

 

Dünyada fantastik edebiyatın ya kaçış edebiyatı olarak tanımlanıp eleştirildiği ya da edebiyattan bile sayılmayıp bir tür alt-edebiyata dahil edildiğini biliyoruz. Sizce yerleşik düzen, fantastik edebiyata nasıl bakıyor?

Otoriteler her zaman için aykırı düşüncelere soğuk bakmıştır, bu otoritenin doğasında olan bir şey. İnsanlar asla yaşayamayacakları kadar büyük bir aşkı anlatan bir kitabı okurken bu hayattan kaçmaya çalışmıyorlar da sadece fantastik bir roman okurken mi kaçıyorlar? Siyasi kitapların kaç tanesi yazarının bireysel düşüncelerini değil de düpedüz gerçeği anlatıyor? Fantastik edebiyatın iyi örnekleri de insan gerçeğini anlatırlar, sadece bunu yaparken, hırs, ego çatışmaları, aşk, kıskançlık gibi insana özgü kavramları alıp bunlara renkli kostümler giydirir, hayal gücüyle yaratılmış bir tiyatro sahnesine yerleştirirler. Tek fark bu.

 

Fantastik edebiyatı hiç tanımayan birine, "Bunları okumadan bu kapıdan giremezsin" diyeceğiniz ilk 3 fantastik/bilimkurgu yapıtlar neler olurdu?

Edebiyat oldukça kişiseldir, benim ilk üçümle bir başkasının ilk üçü farklı olabilir. Benim önerilerim Ursula K. Leguin’in Yerdeniz serisi, Frank Herbert’in Dune serisi, Kafka’nın Dönüşüm’ü.