Diyarbakır Barosu, Tahir Elçi anmaları kapsamında dün Baro Evi’nde “Tahir Elçi ve Kültürel Miras” konulu bir panel düzenledi. Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın moderetörlüğünde yapılan panelde yapılar ile insan ilişkisi, Sur’daki yıkım ve sonrasında yaşananlar ile verilen hukuki mücadele anlatıldı.

Remzi Budancir'in Artı Gerçek'te yer alan haberine göre Diyarbakır Mimar Odası Başkanı Şerefhan Aydın panelde Suriçinde yaşanan yıkım hakkında konuştu. Mekan ve insanın birbirini tamamlayan önemli birer parça olduğunu ifade eden Aydın, “Ortada politik bir amaç var. Bin yıllık geçmişi var diyoruz. Sur’un bin yıl değil, 700 bin yıl geçmişi olsaydı bile olsaydı yine yıkarlardı” dedi.

Yıkımların, mekanların bellek üzerindeki etkisi nedeni ile yaşandığını ifade eden Aydın, “Sur'da bulunan 6 mahalle yıkılmamış olsaydı ne olurdu?” sorusunu gündeme getirerek, şunları söyledi:

"Otorite mekânın bellek üzerindeki etkisini çözdüğü için bunun üzerinden politika üretiyor. Kürt toplumunda hafızayı canlı tutma kültürü vardır, bunu biliyoruz. Otorite de bunu biliyor. Yıkım gerçekleşmemiş olsaydı, o sokaklarda anmalar yapılacaktı. Toplumsal hafıza daima canlı tutulacaktı. Bunun için Suriçi'nin tamamı yıkılarak ortadan kaldırıldı. Binlerce yıllık geçmişi olan Suriçi dümdüz edildi. Bir taşı bile bırakılmadı. Yıkımdaki amaç bir hafızayı silmekti.

“YIKILMAMASI İÇİN İŞARETLENEN TARİHİ YAPILARI YIKTILAR”

Suriçi'nde sadece evler yıkılmadı. Farklı medeniyetlerin iz bıraktığı tarihi yapılar da yıkıldı. Suriçi'nde bulunan 6 mahalleye girişler yasak olduğu için yıkımın boyutu net bilinmiyor."

Tarihi yapıların yıkımında ciddi suçlar işlendiğini iddia ede Aydın, "Sur’da çok ciddi suçlar işlendi. Suçların boyutu çok büyüktü. Tescilli olan yapılara dokunulamayacağı, zarar verilemeyeceği çok açık bir şekilde yasalarda belirtilmiş. Ancak Koruma Kurulu, (Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Koruma Müdürlüğü) çatışma sonrasında çok ilginç bir çalışma yapıyor. İçeriden aldığımız bilgiler doğrultusunda bunları anlatıyorum. Koruma Kurulu, Suriçi'nde yıkılmaması gereken tarihi yapıları işaretliyor. Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çalışanları o işaretli yapıların yıkılması gereken yapılar olarak işaretlendiğini düşünerek gidip onları yıkıyor. Bu yerler bilinçli mi bilinçsiz mi yıkıldı onu bilemeyiz. Bunun sonucunda bu 6 mahallede 87 tane tescilli yapının yıkıldığını biz tespit ettik.

“YARGI İSTANBUL İÇİN VERDİĞİ KARARI SUR İÇİN VERMİYOR”

Avukat Nuray Özdoğan ise Sur başta olmak üzere, Cizre, Nusaybin ve diğer yerleşim yerlerinde yaşanan yıkım ile ilgili verdikleri hukuk mücadelesini anlattı. Özelikle Sur ile ilgili açtıkları davalar ile ilgili ciddi sıkıntılar yaşandığını anlatan Özdoğan, İstanbul’da çok iyi kararlar veren ve yıkımı durduran heyetin, söz konusu Sur olunca aynı kararlar vermediğini söyledi. Zorla kamulaştırmanın hak ihlali olduğunu ve yargının benzer şekilde yurttaşların lehine kararlar verdiğini ifade eden Özdoğan, tüm bu sorunlara rağmen hukuk mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.