Evrensel yazarı Yusuf Karataş, dünyada hızla yayılan koronovirüs (covid-19) salgınının gölgesinde kalan Ortadoğu’ya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun Suriye ziyaretini değerlendiren Karataş, “Bugün koronavirüs nedeniyle geri plana düşmüş olsa da Suriye’nin 9 yıldır sadece dış politikanın değil, iç politikanın da en önemli gündem maddelerinden biri olduğu düşünüldüğünde bu gelişmenin Türkiye siyasetine de etkilerinin olması kaçınılmaz görünüyor. Şoygu’nun bu ziyaret ve görüşmelerinden sonra yapılan açıklama ve yorumlar, Rusya’nın İdlib konusunda Türkiye ile imzaladığı mutabakatın uygulanması konusunda ısrarcı olacağını gösteriyor. Bu temelde bir yandan Türkiye’deki iktidar ile ilişki ve iş birliğinin sürdürülmesini ama öte yandan da Erdoğan iktidarının HTŞ başta buradaki radikal grupların tasfiyesi konusunda verdiği taahhütleri yerine getirmesini istiyor” dedi.

Karataş’ın Evrensel’de, “Korona günlerinde Suriye’de İdlib ve Fırat’ın doğusu trafiği” başlığı ile yayınlanan yazısının bir bölümü:

Bu gelişmelerin en önemlilerinden biri de geçtiğimiz hafta Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun virüs nedeniyle dünyada hemen bütün yurt dışı ziyaretinin iptal edildiği bir dönemde Suriye’ye bir ziyaret gerçekleştirerek Suriye Lideri Esad ile görüşmesi oldu.

Nihayetinde koronavirüs de zamanla gündemden düşecek ama bölgedeki egemenlik/paylaşım mücadelesi daha uzun bir süre devam edecek. Dolayısıyla Şoygu’nun ziyareti, sadece Suriye’de değil, bölgede de en önemli aktörlerden biri konumunda bulunan Rusya’nın, Suriye’de siyasi çözüm ve bu temelde atılacak adımların planlamasına yönelik önemli bir hamlesi olarak anlam kazandı.

Bugün koronavirüs nedeniyle geri plana düşmüş olsa da Suriye’nin 9 yıldır sadece dış politikanın değil, iç politikanın da en önemli gündem maddelerinden biri olduğu düşünüldüğünde bu gelişmenin Türkiye siyasetine de etkilerinin olması kaçınılmaz görünüyor.

S. Arabistan yönetimine yakınlığı ile bilinen Şarku’l Avsat (Ortadoğu) gazetesi, Suriye ziyaretinin hemen ardından koronavirüs testi yaptırdığı ayrıntısını paylaştığı haberinde, Rusya Savunma Bakanı Şoygu’nun Esad’a İdlib ve Fırat’ın doğusu konusunda önemli mesajlar taşıdığını yazdı. Haberde ayrıca Suriye hava sahasında Şoygu’nun uçağının güvenliğinin Rus Hava Kuvvetlerine ait Su-35C uçakları tarafından sağlanmasının ABD ve İsrail’e verilmiş bir mesaj olduğu vurgusu da yapılıyordu.

Başka zaman olsa belki bu görüşme üzerine günlerce analizler ve programlar yapacak olan iktidara yakın medya organları, Şoygu’nun Suriye ziyaretini ve Esad’la görüşmesini neredeyse görmezden gelen bir tutum takındılar. İktidar yanlısı medya organlarının bu tutumu, gündemin koronavirüs tarafından belirlendiği ve kontrolün iktidarın elinde olduğu algısının etkili olduğu bir zamanda tersi tartışmalara yol açabilecek bir gelişmeden uzak durmaya çalıştıklarını gösteriyor. Çünkü Şoygu’nun ziyaretinde gündeme gelen konular, ülkedeki iktidarın önümüzdeki dönemde İdlib ve Fırat’ın doğusu konusunda daha fazla sıkışacağını haber veriyor.

Şoygu’nun ziyareti ulusalcı-milliyetçi cenahta ise, iki farklı biçimde yorumlandı.

Erdoğan iktidarına yamanmasını ulusalcılık-antiemperyalizm olarak pazarlamaya çalışan Perinçek’in Aydınlık’ı, Şoygu’nun ziyaretini Rusya’nın Türkiye ile ortak kaygıları paylaşması olarak yorumladı.“ABD’nin nüfuz bölgesi, özellikle de bu bölgedeki PKK/PYD sorununun halen çözülmemesi, Moskova ve Ankara için endişe kaynağı oluşturuyor” denilen haberde, Türkiye’deki iktidara Kürtlere karşı Suriye yönetimi ve Rusya ile iş birliğini geliştirmesi mesajı veriliyor. Aydınlık’ın haberinde İdlib’de Rusya-Türkiye anlaşmasının uygulanmasını engelleyen gruplar ise, “Türkiye’nin kontrolünde olmayan radikal çete oluşumları” biçiminde tanımlanarak Türkiye’deki iktidarın sorumluluğunun üstü örtülmeye çalışılıyordu.

Korkusuz gazetesinden Ahmet Takan ise, “Koronaya bakalım PKK/YPG’yi unutalım!..” başlıklı yazısında Şoygu’nun Esad’dan sonra Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi ile Qamişlo’da gizli bir görüşme yaptığı iddiasını gündeme getirerek iktidarın bu gelişmeler karşısındaki sessizliğini eleştiriyor. Rusya’nın himayesinde Suriye yönetimi ve SDG arasında yapılan müzakerelerden bir anlaşma çıkmasının yakın olduğunu söyleyen Takan, Erdoğan iktidarının bu gelişmeler karşısında Rusya’ya yanıtının ne olacağını soruyor.

Aydınlık, iktidara Kürtlere karşı Rusya ve Suriye yönetimi ile daha fazla iş birliği yapmasını öneriyor, Ahmet Takan ise, Rusya’nın Kürtlerle anlaşma sürecinin garantörlüğünü yaptığını söyleyerek iktidara Rusya’ya karşı açık tutum alma çağrısı yapıyor. Tutum ve çağrıları farklı olsa da bu ulusalcı-milliyetçiler Kürt karşıtlığında birleşiyor.

Peki, Şoygu’nun ziyaretinin İdlib sorunu ve Fırat’ın doğusunda özerk Kürt yönetimiyle ilişkiler bakımından ne gibi sonuçları olabilir?

Şoygu’nun bu ziyaret ve görüşmelerinden sonra yapılan açıklama ve yorumlar, Rusya’nın İdlib konusunda Türkiye ile imzaladığı mutabakatın uygulanması konusunda ısrarcı olacağını gösteriyor. Bu temelde bir yandan Türkiye’deki iktidar ile ilişki ve iş birliğinin sürdürülmesini ama öte yandan da Erdoğan iktidarının HTŞ başta buradaki radikal grupların tasfiyesi konusunda verdiği taahhütleri yerine getirmesini istiyor.

Sonuçta Erdoğan iktidarı, geçtiğimiz günlerde Türk askerine saldıran bu grupların tasfiyesi için adım atarsa bugüne kadar iş birliği yaptığı ve pazarlıklarda bir kart olarak kullandığı cihatçılarla, bu adımları atmazsa da Rusya ve Suriye yönetimi ile karşı karşıya gelecek.

Rusya, bir taraftan Türkiye’deki iktidar ile ilişki ve iş birliğini sürdürürken öte taraftan Suriye yönetimi ile SDG ve özerk Kürt yönetimi arasındaki görüşmelerin garantörlüğünü yapıyor. Rus yönetimi bu görüşmelerin bir anlaşmayla sonuçlanmasını hem Suriye’de siyasi çözüm ve hem de bölgede Kürtlerle ilişkileri bakımından önemsiyor.

Ortadaki tablo önümüzdeki dönemde ne Erdoğan iktidarının ne de ona akıl vermeye çalışan ulusalcı-milliyetçilerin ülkeyi bölgesel çatışma ve gerilimden çıkaracak bir ufka sahip olmadıklarını gösteriyor. Oysa 9 yıldır ısrarla sürdürülen yanlışlara bakarak aslında yapılması gerekenin ne olduğunu anlamak hiç de zor değil: Yayılmacı emellerden ve bu temelde cihatçı gruplarla iş birliğinden vazgeçmek, sınır güvenliği ve mülteciler başta olmak üzere sorunların Suriye yönetimiyle doğrudan diyalog ve müzakere ile çözümünü esas almak ve ülkedeki Kürt sorununun barışçıl çözümüne dayalı politikalarla birlikte Suriye Kürtlerinin geleceklerini belirleme haklarına saygı duymak.

Yazının tamamı burada.