Konya'nın Meram ilçesinde yaşayan Karslı Dedeoğulları ailesinden yedi kişinin öldürüldüğü ırkçı saldırının ardından gözler bölgedeki toplumsal dinamiklere çevrildi.

Orta Anadolu'da yaşayan Kürtleri "Konya'da Kürt mü Var?" adlı kitabında mercek altına alan Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Hacı Çevik, Orta Anadolu'daki Kürt varlığının oldukça eski olmasına karşılık 90'lardan sonra Konya'ya göç eden Kürtlere yönelik tehdit ve saldırılara dikkat çekiyor.

Çevik, "Konya merkez ilçelerinde yalnızlaşmış Kürt aileler ofansif Türk milliyetçiliğine daha fazla maruz kalıyor" diyor. Çevik'e göre Konya'daki Kürtler iki kez öteki.

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Hacı Çevik, DW Türkçe’den Burcu Karakaşın sorularını yanıtladı.

Kürtlerin Orta Anadolu'ya yerleşmesi ne zamana dayanıyor?

Kürtlerin Orta Anadolu Bölgesi'ne göçü farklı zamanlarda ve çeşitli nedenlere dayalı gerçekleşiyor. Ailelerinin Adıyaman, Malatya ve kısmen Urfa civarlarından geldiklerini söylüyorlar. Fransız arkeolog Georges Perrot'nun 1850'lerde Haymana Kürtleri ile yaptığı görüşmelerdeki kişiler birkaç kuşaktır bu bölgelerde olduklarını söylüyorlar.

Rohat Alakom, Orta Anadolu Kürtleri ile ilgili çalışmasında Moğol saldırıları nedeniyle Kürdistan'dan Orta Anadolu'ya göçlerin başladığını, Ahmet Özer Germiyanoğulları Beyliği'nin Kürt-Türk konfederasyonu olduğunu belirtiyor. Kürtlerin Orta Anadolu'daki varlığının 12'inci yüzyıla kadar götürülebilmesi kesin söylenemese de, Osmanlı İmparatorluğu'nun 15. yüzyıla ait kayıtlarında Kürt köylerinin varlığını kesin olarak görebiliyoruz.

Bugün Kulu ve Cihanbeyli bölgesindeki Kürt köylerinin çoğunluğunun II. Mahmud'un zorunlu iskân kanunuyla kurulduğu biliniyor. Tarihsel göçe ek olarak, 90'lı yıllardaki savaş koşulları ve köy boşaltmaların dayatması ile Kürt illerinden de Konya'ya göç yaşanmıştır. Son 15 yılda artan oranda Kürt nüfus, Konya'nın merkez ilçelerine göç etmiştir.

Siz de Konyalı bir Kürtsünüz. Orta Anadolu'da Kürt olarak büyümek sizin için ne ifade ediyor?

Orta Anadolu'da Kürt olmak, bölgenin baskın Türk milliyetçisi ve sağ-muhafazakâr siyasal eğilimlerini sürekli olarak akılda tutup hesaba katmak anlamına geliyor. Hem kişisel deneyimlerden hem de araştırmam esnasında elde ettiğim verilerden hareketle Konya'nın Kulu ve Cihanbeyli bölgesindeki Kürt topluluğunu "iki kere öteki" olarak tanımlamıştım.

Hem ulusal siyaset bağlamında ötekileştirilmiş Kürt kimliğine sahip olmak hem de yaşadıkları bölgede azınlık konumunda olan etnik kimliğe sahip olmak bağlamında "iki kere öteki" olarak tanımlamanın uygun olacağını düşünmüştüm. Cumhuriyet tarihi boyunca yaygın olarak "öteki", "düşman" öznesi biçiminde kodlanmış Kürt kimliğinin ağırlığını her zaman üzerlerinde hisseden bölgedeki Kürtler için işler daha karmaşık bir yapıda. Bu karmaşıklığın temel nedeni, bölgede yaşayan Türklerin ağırlıklı olarak sahip oldukları Türk milliyetçisi eğilimleri.

Milliyetçi ve muhafazakâr bir yer olan Orta Anadolu'da Kürtlerin kimliğini nasıl koruduğu sorusuna yanıt aramak için başladığınız araştırmanızda hangi sonuçlara vardınız?

Birincisi, aşiret bağları. Bu bağlar, Konya Kürtleri arasında akrabalık ilişkileri dolayımı ile sıkı bir dayanışma ilişkisine dönüşmüştür ve Kürdi kültürün devamlılığında önemli bir yer tutar. İkincisi, bölgedeki köylerin varlığı. Kulu ve Cihanbeyli ilçe merkezleri genelde Türklerin yoğun olarak bulunduğu yerler. Fakat ilçe merkezlerinin etrafında yaklaşık 40 Kürt köyü mevcut. Bu köyler görece kapalı sınırlara sahip. Kürtler, köylerde etnik açıdan homojen gruplar halinde yaşıyor. Bu nedenle Kürt kültürü ve dili gündelik yaşamda kullanılabiliyor. Araştırmamın temel vurgusu olan Avrupa'ya göç olgusu da Kürt kimliğinin korunması ve yaygınlaşmasında önemli bir yer tutuyor. Avrupa'ya göç eden Kulu ve Cihanbeyli Kürtleri, gittikleri ülkelerde farklı nedenlerle Kürt örgütlenmeleri ile ilişkiler kurmuşlardır. Zamanla gelişerek, süreklileşen bu ilişki sayesinde Kürdi siyasallık, Konyalı Kürt göçmenler arasında yaygınlaşarak etnik kimliksel bir siyasallaşmanın yaşanmasını sağlamıştır.

Konya'nın Kulu ve Cihanbeyli ilçelerinin Avrupa ülkelerine en çok göç veren iki ilçe olduğunu söylüyorsunuz. Bu göçün nedeni nedir?

1960'lı yıllardan itibaren Avrupa'nın çeşitli ülkelerine göç eden Kulu ve Cihanbeyli Kürtleri, bu göç ile birlikte ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanda önemli değişimler yaşamışlardır. Göçün temel nedeni, ağırlıklı olarak ekonomik nedenler. Avrupa ülkelerindeki göçmenler aracılığıyla kurulan ağlar, bu göçün kolaylaşmasına katkı sunuyor. Günümüzde dahi özellikle köylerde bulunan Kürt gençlerinin temel hedeflerinin başında Avrupa'ya göç etmek var.

Bir görüşmeciniz, "Arazi kavgaları çıkardı ama mühim bir şey yoktu" diyor. Konya'da ırkçı saldırıya kurban giden Dedeoğulları ailesinin de komşuları arasında 11 yıldır süren "husumet" olduğu basına yansıdı. Çıkan tartışmalarda, etnik kimlik nasıl bir rol oynuyor?

Uzun yıllardır Konya'nın Kulu, Cihanbeyli, Yunak ve Çeltik gibi ilçelerinde yaşayan, bölgenin asli nüfusu arasında görülen ve kendilerini yaşadıkları kentler üzerinden tanımlayan Kürtler ile 90'lı yıllardan sonra savaş koşullarının yakıcılığından dolayı Konya'ya göç etmek zorunda kalan Kürtleri birbirinden ayırt etmek gerekiyor.

Bu önemli bir ayrım çünkü bölgedeki Türk milliyetçiliği eğilimi yüksek insanlar tarafından da bu farklılık belirgin bir şekilde görülüyor. En az 300 yıldır Konya'da yaşayan Orta Anadolu Kürtleri, bölgedeki insanlar tarafından "bilinen" Kürt grupları. Daha yakın geçmişte Hakkari, Van, Diyarbakır gibi Kürt kentlerinden gelen Kürtler ise iktidar mekanizmalarının kurduğu biçimiyle daha kolay "terörist" olarak yaftalanabilmektedir.

Kulu ve Cihanbeyli Konya merkeze yaklaşık 200 km uzaklıkta. Bu nedenle bölgede yaşayan Kürtlerin Konya merkez ile ilişkileri oldukça seyrek. Fakat, daha sonradan göç eden "Kürdistanlı Kürtler" Kulu ve Cihanbeyli'deki "korunaklı" alanlar olarak işlevselleşen Kürt köylerinden ziyade, Türk kimliğinin yoğun olduğu mahallelere yerleşmişlerdir. Son yaşanan katliamdan da görebileceğimiz gibi, Konya merkez ilçelerinde yalnızlaşmış Kürt aileler ofansif Türk milliyetçiliğine daha fazla maruz kalıyor. Bu ofansifliğin iktidar mekanizmaları tarafından ayrımcı söylemlerle kışkırtılması ve cezasızlık politikaları da bu tür vahim olayların yaşanmasına kapı aralıyor.

Kitabınızda, ticari ilişkileri "Kürdün marketi ayrıdır" cümlesiyle özetleyen bir görüşmeci var. Ekonomik ilişkilerin toplumsal ilişkilere etkisi hakkında ne söylenebilinir?

Orta Anadolu'da yaşayan Kürt ve Türk toplulukları için ilişkiselliğin temeli ekonomik bağlar. İlçe merkezlerinde Kürtlerin de sahibi olduğu küçük işletmeler olmasına rağmen ağırlıklı olarak işletmeler Türkler tarafından işletiliyor. Bu durum bölgedeki grupların ekonomik olarak birbirine bağımlılığını doğurmuştur. Diğer taraftan Kulu ve Cihanbeyli Kürtlerinin uzun yıllardır devam eden Avrupa'ya göçü ekonomik sermaye birikimini beraberinde getirmiştir. Türkiyeli göçmenlerin klasikleşmiş bir özelliği olarak, yatırımlarını yaşadıkları Avrupa ülkelerinden ziyade, memleketlerine yönlendirmeleri, Kulu ve Cihanbeyli Kürtleri için de geçerlidir. Bu ekonomik ilişkilenme, bölgedeki Türk milliyetçiliği yüksek olan insanlar ve Kürtler arasındaki ilişkinin temel belirleyicisi konumunda. Ekonomik bağımlılık ve yaz aylarında artan kazançlar, Kürtlerin sahip oldukları siyasal görüşlere yönelik duyulan öfke ve/veya tepkinin bastırılmasını beraberinde getiriyor.

Tarihsel açıdan baktığımız zaman, Konya başta olmak üzere Orta Anadolu'da tehdit yahut saldırılara maruz kalan Kürtlerin bu durumlarla baş etmek için geliştirdiği yöntemler olduğunu gözlemlediniz mi?

Kulu'ya bağlı bir Kürt köyündeki görüşmeciye 1980 darbesi öncesinde yaşananları sorduğumda, "Ülkücüler hep vardı, biz ses etmiyorduk, yoksa bizi hep keserlerdi" demişti. "Ses etmemek", sanırım potansiyel tehditlere karşı geliştirilen en önemli yöntemlerden birisi. Kimliklerinden dolayı saldırı boyutuna ulaşan ayrımcılığa uğrayan Kürtler ile ilgili haberler, özellikle tarım ve inşaat işçileri bağlamında sürekli olarak karşılaştığımız haberler. Konya gibi diğer Orta Anadolu kentlerinde de bu tür saldırılar zaman zaman yaşanıyor. Bu saldırılara karşı kendilerini korumak için geliştirilmiş ve "ses etmemek" olarak ele aldığım yöntemler, Orta Anadolu Kürtlerinin toplumsal, siyasal ve kültürel tüm özelliklerini belirleyen bir konumda. Kürt illerindeki kimi zaman yükselen eylemselliğin aksine, Orta Anadolu'da politik tepki ve söylemler bölgedeki baskın Türk milliyetçiliği eğiliminin gölgesinde gelişiyor.