Konya Katliamı tetikçisi Mehmet Altun’un olay öncesi 17 gün boyunca lüks otellerde “moral kampına” alındığını söyleyen avukat Atilla Kart, “Altun’un profesyonel bir tetikçi olarak hazırlandığını görüyoruz” dedi.

Konya’nın Meram İlçesi’nde Dedeoğulları ailesinden 7 kişiyi katleden Mehmet Altun’un olay öncesi 17 gün boyunca otellerde kaldığı ortaya çıktı. Altun’un katliam tarihinden geriye dönük üç aylık süre içerisinde Bursa, İzmir, İstanbul ve Eskişehir’de kaldığı otellere dair bilgiler dosyaya girdi. Ankara’da kaldığı otellere dair bilgiler ise henüz gönderilmedi.

İZMİR’DE KİMİNLE KALDI? 

Gelen bilgilere göre Altun, İzmir Gaziemir Swalin Otel’e Mayıs, Haziran ve Temmuz ayında toplam üç defa kaldı. Altun, 24-26 Mayıs 2021, 24-26 Haziran 2021 ve 10-13 Temmuz 2021’de aynı otelde kaldı. Altun’un 24 Haziran’da kaldığı odaya 25 Haziran’da Selmin Kuruş isimli birinin de gittiği ve ikisinin 26 Haziran’da 13.05’te otelden çıkış yaptıkları görülüyor.

İSTANBUL’DA KALDIĞI OTELLER! 

Altun’un İstanbul’da iki ayrı otelde kaldığı kaydedildi. Altun, 27-31 Mayıs 2021’de Avcılar’da bulunan Doubletreee By Hilton otelde kaldı. Altun, 7 -9 Temmuz 2021’de Bakırköy’de bulunan Hyatt Regency İstanbul Ataköy Otel’de kaldı. Altun’nun 9 Temmuz saat 16.58’de çıkış yaptığı Hyatt Regency İstanbul Ataköy Otel’e sabah 06. 17’de aynı odaya Doğan Söylemez isimli doğum yeri Almanya olan başka birinin giriş yaptığı görülüyor. Söylemez’in Altun’dan 2 gün sonra otelden çıkış yaptığı görülüyor.

Bursa İl Emniyet Müdürlüğü’nden gelen bilgilerde de Altun’un Mudanya ilçesinde bulunan Green Hause Butik Otel’de 26-27 Mayıs tarihlerinde tek başına, Nilüfer ilçesinde bulunan Trio Suites Hotel’de 26-28 Haziran 2021 tarihleri arasında tek başına kaldığı belirtildi. Eskişehir Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü de gönderdiği yazıda Altun’un Eskişehir’in Sivrihisar İlçesi’nde Çini Otel ve Odunpazarı İlçesi’nde Tasigo Hotel’de tek başına kaldığını belirtti.

OTEL ÜCRETLERİNİ NAKİT ÖDEDİ

Altun’un kaldığı otellerden istenilen kamera görüntüleri “15-30 gün arayla siliniyor” gerekçesiyle gönderilmezken tüm otellerin ücretini nakit ödediği belirtildi.

KONYA-İSTANBUL ARASI UÇUŞLAR

Altun’a dair Konya- İstanbul arası yaptığı uçuşlara dair bilgiler de geldi. Buna göre Altun, 17 Haziran 2021’de Konya’dan uçakla İstanbul’a gittiği ve ertesi gün yine uçakla İstanbul’dan Konya’ya dönüş yaptığı görülüyor. Altun, 7 Temmuz 2021’de tekrar uçakla Konya’dan İstanbul’a gidiyor ve ertesi gün yine uçakla Konya’ya dönüyor. Gönderilen evrakta kamera kayıtlarının zaman aşımından dolayı ulaşılmadığı notu da düşüldü.

Dosyadaki gelişmelere dair dava avukatlarından Atilla Kart, Mezopotamya Ajansı’ndan Zemo Ağgöz - Fırat Can Arslan'a değerlendirmelerde bulundu.

17 GÜN LÜKS OTELLERDE KONAKLADI

Kart, 12 Mayıs saldırısından 12 gün sonra yani 24 Mayıs’tan itibaren Altun’un İzmir, İstanbul, Eskişehir ve Bursa’da lüks otellerde konaklamaya başladığını belirterek, “Otellerdeki konaklamalarında hep nakit ödeme gerçekleştirmiş. İz bırakmamak amacıyla özellikle kredi kartı kullanmadığını görüyoruz. Şu anki bulgulara göre Altun 17 gün boyunca lüks otellerde konaklamış. Kanaatimce bu süre 30-40 güne kadar çıkıyor. Çünkü henüz tüm belgeler elimize ulaşmadı. Umarım Ankara Emniyeti de sorumlu bir şekilde kayıtları geciktirmeden dosyaya intikal ettirirler” dedi.

‘MORAL KAMPINA ALINDI’

Gelen bilgi ve belgelerden yola çıkarak Altun’un “moral kampına” alındığını vurgulayan Kart, “Öyle anlaşılıyor ki Altun’a ‘ailene de biz bakarız’ denildi. Şu anki bulgulara göre Altun’un profesyonel bir tetikçi olarak hazırlandığını görüyoruz. Öylesine bir organizasyon var ki Altun, Dedeoğulları’nın evine ilk girişinde Barış evde yok. Barış’ın dönüşünü takip ediyor. Tam 10-12 dakikalık süre içerisinde başka kişilerle iletişim içinde olduğuna dair kayıtlar var. Ancak o HTS kayıtları emniyet tarafından iyice incelenmedi. Orada Güven ve Keleş aileleriyle Altun arasındaki görüşmeler var. Muazzam bir plan program var. Altun, Barış eve geldiğinde tüm aile fertlerinin evde olduğuna emin oluyor. Bir diğer husus da Çetin’in Konya’dan ayrıldığını da biliyor. Özellikle Çetin’in ayrılmasını da bekliyor çünkü Çetin olsaydı katliamı bu kadar rahatlıkla gerçekleştiremeyeceğini biliyor kendisi” ifadelerini kullandı.

ÇEKTİĞİ KREDİLERİ ÖDEYEMEMİŞ

Lüks otellerde konaklayan Altun’un çalışmadığını da belirten Kart, son bir yıl içinde iki ayrı bankadan 100-120 bin TL civarında kredi çektiğini söyledi. Kart, Altun’un çektiği kredileri ödeyemediğini de belirtti.  

‘IRKÇI SAİKİYLE İŞLENEN KATLİAM’

Altun’un eşinin ifadelerine de dikkati çeken Kart, “Eşi, Altun’un Dedeoğulları ailesiyle bir husumeti olmadığını söylüyor. Ortada hiçbir şey yokken yapılan katliamın nefret söylemi ve ırkçılık saikiyle işlendiğini söyleyebiliriz. Bu saik, ırkçılığı tetikleyen sosyo-kültürel iklimdir. Bu saik sosyo-kültürel iklimi bilip önleyici tedbirleri almayan kamu otoritesidir. Biz şu gayretin içerisindeyiz; zaten tetikçi cezasını alacak ancak onu maddi ve manevi anlamda azmettirenlerin, onu himaye edenlerin ve elbette o yapıyı himaye eden kamu otoritelerinin hak ettikleri cezaları almaları için çaba veriyoruz. Topluma da bir mesaj vermek gerekiyor; bu ülkenin barışına göz dikenlere fırsat vermeyin. Provokasyonlara itibar etmeyin. Bu anlayışla görevimize devam edeceğiz” diye belirtti.

14 KEZ POLİS VE 112’Yİ ARAMIŞ

Katliam öncesi Dedeoğulları ailesine yönelik 12 Mayıs saldırısından da bahseden Kart, şöyle devam etti: “Keleş, Çalık ve her ne kadar dosyada adı geçmese de Güven ailesi mensuplarının iştiraklarıyla bir saldırı oluyor. Bu saldırı, saldırganların ifade ettiği gibi evlerinin arasında olan boş alanda değil, Dedeoğulları ailesinin bahçesinde meydana geliyor. O saldırıdan sonra kartuşlar, kan izleri, odun parçaları vs. gibi suç aletlerinin neredeyse hepsi de Dedeoğulları’nın bahçesinde tutanağa bağlanıyor. Vahim olan şu ki, o gün saat 22:03’ten itibaren Serpil Dedeoğulları’nın ‘yetişin koşun, bizi öldürüyorlar. Odunla kafamıza vuruyorlar’ diyerek 22 dakika içinde 13-14 kez polisi, 112’yi arıyor. Ama polisin olay yerine intikal etmesi 2 saat sonra oluyor. Burası Konya merkeze 5 km mesafede.” 

‘DEVRİYE OLSAYDI KATLİAM ÖNLENİRDİ’

Dedeoğulları ailesine bir buçuk ayın ardından çağrı üzerine koruma verildiğini hatırlatan Kart, “Yakın korumayı bir kenara bırakalım, orada yaya veya ekiplerin devriye yapması da olabilirdi. Eminim orada bir devriye olsaydı 30 Temmuz katliamı önlenirdi. Bir tarafta etkili ve yasal soruşturma yapılmadığı, deliller karartıldığı gibi bir taraftan da etkili ve yasal koruma da yapılmıyor. Bütün bu süreç adım adım 30 Temmuz katliamının aşamalarını oluşturuyor. O dehşet görüntüler artık herkesin hafızasında” dedi. 

‘BİRİLERİNİN ORGANİZASYONUYLA YAPTI’

Dedeoğulları ailesine yönelik 12 Mayıs 2021’de gerçekleşen saldırı ve katliama giden süreçte devletin sorumluluklarına da değinen Kart, şunları söyledi: “Savcılık 30 Mayıs’tan sonra polis karakoluna delilleri niye toplamadıklarını soruyor. 40 yılı aşkın meslek hayatımda bir savcının, kolluk güçlerine bu kadar ağır bir yazı yazdığını görmedim ama aynı savcı o yazdığı evrakın takibini yapmıyor.” Tüm olguların Altun’un gerçekleştirdiği katliamın tek bir kişinin intikam duygularından ibaret olmadığını gösterdiğini işaret eden Kart, şunları dile getirdi: “Birilerinin organizasyonu ve azmettirmesiyle bu eylemi gerçekleştirdiğini çok net olarak ortaya koyuyor. Mahkemeleri uyarıyorum, bu davaları geçiştirmeye çalışmayın. Bu iki dosya birleşmeyecek de hangi dosya birleşecek? Bu dosyalar birleşecek ve kolluğun yapmadığı, savcının yapmadığı soruşturmayı siz yapacaksınız. Devlet niçin var? Devlet, bunları ortaya çıkarmak için var. Biz de o devleti, mekanizmayı hareketlendirmek için varız.”

‘BARIŞINA KATKI SAĞLAMAK İÇİN…’

Hrant Dink’i ölüm yıldönümü vesilesiyle cinayeti yeniden hatırlatan Kart, şunları ifade etti: “Profesyonel katil Mehmet Altun da ırkçılığı tetikleyen sosyo-kültürel iklim ve devlet içindeki bazı yasa dışı güç odaklarının himayesinde yaratılan ‘yeni Ogün Samast’ karakteristiğidir. Bunları yaratanlar bu ülkeyi yönetenlerdir. Irkçılık söylemleri üzerinden siyasette yer edinenlerdir. Toplumu ve kamuoyunu tam da bu noktada yüzleşme yapmaya davet ediyorum.” Konya’da farklı kimliklere mensup olan çok fazla yurttaşın yaşadığını sözlerine ekleyen Kart, “O birlikte yaşamdan rahatsız olan kesimler var. Çatışma ortamı yaratmak isteyen birtakım güçler var. Zaman zaman bunu avukat olarak da yaşadık. 88-89’larda görev yapan avukatlar hakkında Konya Emniyeti’nin bildiri dağıttığına tanık olduk. İllegal bir biçimde meslek odalarına ‘bakın bunlar Konya’nın ekmeğini yiyorlar ama kötü insanlar’ diye bizler hakkında bildiri dağıttığına tanık olduk” bilgisini paylaştı.

Türkiye’nin demokrasisine, barışına katkı sağlamak, dava üzerinden ırkçı ve nefret söylemlerinin yaratacağı vahim sonuçları topluma anlatmak amacıyla tamamen fahri olarak mesleki faaliyet yürüttüğünü bilinmesini isteyen Kart, görevini bu anlayışla sürdürdüğünün altını çizdi.