HDP eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 sanıklı Kobani Davası’nın 5’inci tur duruşmalarının dördüncü oturumu Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

HDP eski Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, katıldığı seçim çalışmasının suç unsuru olarak gösterilmeye çalışıldığını belirterek, “Bilinen her türlü güvenlik önleminin alındığı bir toplantıya katılmış olmam tutuklanmama gerekçesi sayıldı” dedi.

'KADIN BARIŞ MÜCADELESİ HEDEF ALINMIŞ DURUMDA’

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada ilk olarak sözü TJA aktivisti ve önceki dönem Batman Milletvekili Ayla Akat Ata aldı. İddianamede yer almayan iki husus bulunduğunu belirten Ata şunları kaydetti:

“Benim üzerimden Çözüm Süreci hedef alınmış, kadın barış mücadelesi hedef alınmış durumda. Bir sonraki periyotta buna dair savunmamı yapacağım. Ancak tutuklandığım 2020 tarihine kadar attığım tüm tweet'leri istediniz. 2013 yılında adaya giden ilk heyet içindeyim, sonrasında kadın mücadelesi içinde bu süreci takip ettik. Ama o süreçte attığımız tweet'ler bugün suç olarak belirtilmiş. Türkiye’deki konjonktür değişince suç unsuru da mı değişiyor? Eğer bir takım eylem ve söylemler içinde bulunduysak ve o gün yargıya taşınmayıp bugün yargı konusu yapılıyorsa bunun kafamızda soru işaret bıraktığını ve bunların esasen dokunulmaz temel haklar olduğunu belirtmek istiyorum.”

‘SEÇİM ÇALIŞMASINA KATILMAK SUÇ!’

“Bu süreç içerisinde tutuklamaya gerekçe yapılan ve iddianamede yer almayan 3 tane ek var. Birincisi içinde yer almadığım ve devlet izni dahilinde Kobane’ye giden bir heyetle ilgili çıkan haberlerde benim de heyette yer aldığım belirtiliyor” diyen Ata, şöyle devam etti:

“Benim orada olmadığım görüntülerde yer alıyor ama avukatlarımın bu konudaki uyarılarına rağmen habire tutuklanma gerekçesi olarak dosyaya konuluyor. Bir diğeri seçim propagandası için yaptığımız bir ziyaret. Seçim propagandası yapmak için Urfa’nın bir ilçesine gitmemiz tutuklanma gerekçesi yapıldı. Orada yalnızca seçim propagandası yapan arkadaşların yanında bulunuyordum ve konuşma bile yapmamıştım ama orada bulunmam tutuklanma gerekçem olmuş. Anayasa’da güvence altında olan seçim propagandasına katılmam suç sayılmış. Bir diğeri Avrupa’dan gelen sol sosyalist partilerin bizi ziyaretindeki toplantıya katılmam suç sayılmış. Bilinen her türlü güvenlik önleminin alındığı bir toplantıya katılmış olmam tutuklanmama gerekçesi sayıldı. Ve bunlar daha sonra dosyaya eklendi. İddianamenin herhangi bir yerinde rastlamadım. Beni yargılayacaksanız ek iddianame hazırlayabilirsiniz ama olmayan şeyler üzerinden belge topluyorsunuz. Bana burada sorabilirdiniz. Hakkımda yeni bir iddianame hazırlama planı var mıdır, ben de buna göre savunmamı hazırlarım.”

AYŞE YAĞCI: GÖRÜNTÜLERİN İLGİSİ YOK

Önceki dönem HDP MYK üyesi Ayşe Yağcı de, bir yıldır tutuklu olduğunu ifade ederek, “Hangi maksatla bu dosyaya dahil edildiğime dair somut bir delil ortaya konulmamıştır. Tutukluluğa devam gerekçelerinde de 22 saniyelik bir görüntüden bahsediliyor ve gizli tanık Ulaş’ın ifadesi var. Gizli tanık ifadeleri tamamen yalana dayalı ve kendilerini kurtarmaya dönük. Bu ifadeleri kabul etmiyorum” dedi.

Yağcı, dosyada yer alan 22 saniyelik görüntünün sadece 5. saniyesine dikkat çekildiğine işaret etti. Söz konusu görüntünün televizyondan çekildiğini ve suçlamalarla bir ilgisinin olmadığını belirten Yağcı, “Kaçma durumum da söz konusu olamaz” dedi.

'İÇERİĞİ İNSANİ OLAN BİR EMAİL NASIL SUÇ DELİLİ OLARAK SAYILABİLİYOR?’

Önceki dönem HDP MYK üyesi Bircan Yorulmaz da söz alarak, bir yıldır tutuklu bulunmasına gerekçe sunulan hiçbir şeyin hukukla izah edilemeyeceğini söyledi.

Yorulmaz, “Kullandığım telefon numaramı bile sormadınız. Ben avukatım aracılığıyla size numaramı bildirdim. 3 bin 530 sayfalık iddianamede en fazla sayfa sayısına sahip olanlardan biriyim ama hepsi parti faaliyetleri kapsamında yapılan açıklamalardan ibaret. Sadece mail adresinden bahsediyoruz. Sözü edilen mailin PYD’den geldiği iddia ediliyor. Yalnızca gelen bir email nasıl suç olabilir? Gelen bir email nasıl tutukluluk gerekçesi yapılabilir? Gelen email sadece bir yardım istiyor. Mailde açık bir hitap da söz konusu değil. İçeriği insani bir email olan mail nasıl suç delili olarak sayılabiliyor? IŞİD’in oradaki tacizi, tecavüzüne karşı yardım isteyen bir maildi o. Buna açıklık getirilmediği müddetçe sormaya devam edeceğim” ifadelerini kullandı.

‘YARGI AİHM KARARINI MI UYGULAYACAK YOKSA ERDOĞAN’IN SÖYLEDİĞİNİ Mİ YAPACAK?’

Yorulmaz’ın ardından HDP ve DBP'nin eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel tutukluluk incelemesine dair konuştu.

Cumhurbaşkanının Demirtaş’ı bir kez daha hedef aldığını belirten Tuncel, “Erdoğan yargının gereğini yapacağını söyledi. Bu yargı AİHM kararını mı uygulayacak yoksa Erdoğan'ın söylediğini mi yapacak? Ama AİHM kararını uygulamadığı kesin. Eğer uygulasaydı burada hiçbirimiz olmazdık. Bahçeli ‘kapatın’ diyor kapatma davası açılıyor. Kimin hakkında dava varsa hepsini birleştirmiş. Masumiyet karinesi bile dikkate alınmadan hepsini koymuş. Ama başka bir söz söylüyor, bir çete liderini cezaevinden çıkarıyor. Yargıya talimat verdiğini söylüyor. Onunla birlikte miting yapanlar o zaman iktidarın yanındayken şimdi hakkında iddianame hazırlandı” dedi.

‘HER GELEN BİZİ YARGILIYOR’

KCK davalarında, İstiklal Mahkemeleri'nde yüzlerce insanın, siyasetçinin yargılandığını hatırlatan Tuncel, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

“Yeni bir durum yok. Çünkü her gelen bizi yargılıyor. Tarih tekerrür ediyor ama her defasında daha çok büyüyor ve güçleniyoruz. Herkes bir yargı bağımsızlığından bahsediyor. Ama bu ülkede 10 büyükelçi Osman Kavala için açıklama yaptı. ‘Bırakın, AİHM kararını uygulayın’ dedi. Türkiye AİHM kararını uygulamadı. Şimdi kara para aklama, yolsuzluk meselesinde gri listeye alındı. Artık Türkiye demokratik hukuk devleti değil. Otoriter, faşizan, tekçi bir yönetimle karşı karşıyayız. Bir beyefendinin iki cümlesine bağlı her şey. Bir gecede İstanbul Sözleşmesini kaldırır, bir gece bakarsınız Merkez Bankası’nın görevlilerini görevden alır. Hitler, Mussolini örneği var. Onların da bir kitlesi vardı ama sonlarını görüyorsunuz. En nihayetinde demokrasi ve insan hakları kazanacak, o yüzden mücadele diyoruz.” 

Kaynak: Gazete Duvar