HDP'nin Ankara'dan milletvekili adayı, sinemacı ve yazar Sırrı Süreyya Önder, Alper Gencer'in "Brezilyalı Kanarya" kitabı üzerine yazdı. Önder, Radikal Kitap'ta yer alan yazısında, "'Brezilyalı Kanarya', seçimlere yaklaştığımız şu kasvetli günlerde, günbegün kutuplaşan memleketimizin müşterek bakiyesini futbol dünyası üzerinden sahneleyen bir kitap. Takım olmayı, kardeş olmayı bir de Alper Gencer’den dinleyin," dedi.

Önder'in "Birlik ve beraberliğe çağrı" başlıklı yazısı şöyle:

Memleketin yayık makinesi gibi ha babam çalkalandığı şu günlerde, Alper Gencer’in Brezilyalı Kanarya kitabına bir bakın derim, belki durulursunuz.

Alper Gencer iyi bir hekimdir, bu yetmezmiş gibi bir de iyi şairdir.

Bilenler bilir; “İnsan insana âşık olmaz, gönül gönüle raptolur.”

Alper’i bir kez tanırsanız, bu raptolma halinin en kıvamlı olanıyla da tanış olursunuz. Bunun için ille de hasta olmanız gerekmiyor.  Alper bir futbol hikâyesi yazdı. Oradan da raptolunabilir. Futbolla mesafesi olanlar topu hemen taca atmasın.

Misal ben stadyumu sadece Grup Yorum konserinde görmüş birisiyim. Lucescu’yu tanıyınca Galatasaray’ı izlemeye başladım, o Beşiktaş’a geçince ben de transfer oldum. Aziz Yıldırım’dan dolayı Fener’i , “terör örgütünün desteklediği” partimden dolayı Amed Spor’u gariban ama vefalı emekçilerinden dolayı Adana Demir Spor’u, Şenol Güneş ve bütün Farozluların hatırına da Trabzon’u tutmakta bir beis görmem.

Gezi’den beri “Çarşı”lı olduğunu söylemeyen bir tek insan kaldıysa ben de ikincisi olayım. Yok yok “insan” dedim. Tabii ki sen sevmeyebilirsin. Sözüm sana değildi.

İşte ben, kafası ve gönlü karışmış bir futbol cahili olarak bu kitabı okuyunca duygularımı yazayım dedim. Alper “Abi sen şiirlerimi yazsan daha iyi olmaz mı?” diye tedirgin oldu. Kendisine bir Ahmet Çakar bakışıyla bakınca kitabı bana gönderdiğine pişman bir edayla, teknik ayrıntılara girmeden yazarsam mutlu olacağını belirtti. Açık konuşmasını istediğimde “Mesela abi, senin ‘makas’ dediğine futbol aleminde rövoşata denir. İşte bu türden ayrıntılara girme, devir değişti” dedi.

BİR BİLETE DÖRT MAÇ

Siz kitabın kapağında Fenerbahçeli Alex’in ve dünyaca meşhur futbolcuların olduğunu görünce, bir futbol maçına bilet almış gibi düşünebilirsiniz. Üstelik bir bilete dört maç izliyorsunuz. Zira hikâyede biri rüyada olmak üzere dört tane maç var. Hem de maçın birini, en ince ayrıntısına kadar bir futbol spikeri anlatıyor. Ama seyredeceğiniz sadece futbol maçı değil. Sekiz kişiden oluşan bir halı saha takımı, bir Eski Türkiye haritası gibi diziliyor sahaya. Kalede Ermeni Karnik, sağ bekte Trabzonlu Kürşat, defansın göbeğinde Dersimli Hüseyin, sol bekte Diyarbakırlı Baran, sağ açıkta Süleymancı Hilmi, sol açıkta sendikacı Mahir, forvette İzmirli Çağdaş, ortanın ortasında ise Ali. Kitapta Ali için İstanbullu diyor ama ben onu Gezi’ye yakıştırıyorum. Büyük müşterekleri futbol, küçük müşterekleri

Alex. Evet, 25-30 yaşlarında bu gençlerin hepsi Alex’in oynadığı topa meftunlar. Tıpkı kitabın başında tanıştıkları ve hayata bakışlarını değiştirecek olan Bayram Hoca gibi...

Kitap “Bayram Hoca ömrünü futbola adamış bir edebiyat öğretmeniydi” diye açılıyor. Kitabın başına ve kapağına konulan söz de Bayram Hoca’ya ait: “Futbol hayattan daha çıplak bir oyundur.” Kimdir bu Bayram Hoca? Hikâyeden anladığım bir derviş, bir futbol dervişi... Futbolun bir “ayak oyunu” olmadığını ispat eden bir feylesof... Yusyuvarlak bir toptan, neredeyse yaşadığımız hayatın anlamını çıkaracak bir futbol vaizi... Özünde sadece iyiyi, doğruyu ve güzeli işaret eden bir insan Bayram Hoca. Kitabın içimi ferahlatan kısmı da bu zaten. Bayram Hoca elinizden (ya da ayağınızdan) tutup, sizi futbol dünyasının içinde bir gezintiye çıkarıyor. Stadyumların tapınak, seyircilerin abit, topun kutsal olduğu bir dünya karşılıyor sizi burada.

Kitabı okuyacakların, “futbol meğerse bizim bildiğimizden başka bir oyunmuş” diyeceklerini garanti ederim. Futbolun Asya Hunları’ndan bu zamana 5 bin senedir oynandığını, insanın en kadim oyunlarından biri olduğunu; Jean Paul Sartre’dan Eduardo Galeaona’ya, Derrida’dan Albert Camus’ya kadar birçok yazarın ve düşünürün hayatını derinden etkilediğini öğrenince şaşıracaksınız. Futbolu sevmeyen için futbolu sevme imkanı. Futbolu seven içinse, dört bir tarafı meşhur futbol aforizmaları, unutulmaz futbol anıları ve meşhur futbol yıldızları ile çevrili eğlenceli bir hikâye. Bakın hikâye diyorum, çünkü asıl mesele hikâye!

TOPA ORTAK KOŞULMAZ

Brezilyalı Kanarya’nın can alıcı noktası, birlik ve beraberlik üzerine yaptığı felsefe. Şöyle Bayram Hoca’nın vaazından bir bukle koyacak olursak kitabın ortasından: “Birliktelikler sahnenin tekleştiği yerde başlar. Işıkların söndüğü, hiç kimsenin birbirini görmediği tiyatro ve sinema salonlarını düşünün. Işıklar altında kalan tek yer, hele ki talibi olduğun bir seyirse bu, bütün seyircileri izlenenin bir parçası yapar. Futbol da böyle bir şeydir, canlar! Binlercesinin doldurduğu stadyumlar, milyarlarcasının kilitlendiği televizyon ekranları hep bu birliği bina etmek için var. O bir olan da, toptur! Hani bir ikincisinin sahada olmasına asla müsaade edilmeyen top. Futbolda şirk yoktur, yani topa ortak koşulmaz. Top futbolun nuru, yani bütün ışıkların gösterme gayesidir. Tek başına sahnedir. Kendi güdümüne girenleri, kendisiyle beraber alır götürür. Top neredeyse, göz önce oradadır”. Burada Alper’in asıl meseleyi futbolun ya da futbol topunun ardına gizlediğini fark edeceksiniz. Yani kitabın başında, ortasında ve sonunda sürekli olarak bahsi geçen “müştereklik” mevzuu, Brezilyalı Kanarya’da futbolun enstrümanları kullanılarak kaleme alınmış. Şu yukarıdaki cümlede, insanı kendi güdümüne alan topun yerine onlarca başka müşterek koyabiliriz. Memleketin dört bir tarafından gelen halı saha takımının durumu da aynı. Beraber gol atmaya veya gol yememeye çalıştıkça, dönüp birbirlerine bakmıyorlar bile. Aynı gole sevinen seyirciler, birbirlerine sarılmadan önce tanışmaya vakit mi arıyorlar sanki?

Memleket, hadi yayık demeyelim, bir çamaşır makinası misali dönüyor dönmesine de, kirlenmeye mi yoksa temizlenmeye mi, bakın orası pek belli değil. Tıpkı Alper’in kitabında bahsettiği gibi; Ermenisi, Kürdü, Türkü, Alevisi, Sünnisi, sağcısı, solcusu ve daha yüzlercesi ile beraber muazzam genişlikte bir sofradayız hepimiz. Memlekete yek sahip arayan çok! Birlik ve beraberlikten güç alan bir “takım” olarak golü atmak isteyense pek az! Alper’in kurduğu takım, oyunu bir’likte oynayalım diyor.

FUTBOLUN MÜŞTEREĞİ

Brezilyalı Kanarya çeşitliliğinden kuvvet alan bir hikâye. Kâh Pir Sultan Abdal çıkıyor meydana, kâh bir meyhanede biralar yuvarlanıyor... Kâh dumanı üstünde bir çay muhabbeti, kah durumu netleştiren bir hadis-i şerif... Kâh içimizi yakan bir Ermeni ağıtı, kâh Mahzuni’den ya da Neşet Baba’dan bir türkü... Kâh tersine akan bir Ordu deresi, kâh muhabbete vesile bir ilahi... Her telden çalan güzel bir şarkı gibi Brezilyalı Kanarya, içimizi ısıtacak türden.

Son olarak yine kitaptan, bizim Türkiyeli gençlerin takımlarına isim aradıkları bölümden, furtbol dervişi Bayram Hoca’nın bir vaazıyla bitirelim yazıyı: “Canlar, sizler futbolun ayak oyunu olmadığını cümle âleme ispat eden bir cemsiniz. Futbol böyle bir şey işte, yusyuvarlak bir top, birbirinden ayrı inanç ve ideolojide insanları nasıl da bir araya getirebiliyor. Dünyanın en büyük düğünü, dört senede bir düzenlenen dünya kupası futbol turnuvasıdır. Birbirinden bu kadar farklı insanı aynı yerde toplamak büyük ibadethanelerin bile harcı değildir. Demek ki inançlarımız ve ideolojilerimiz bizi birbirimizden ayrı düşüren yanlarımız değil. Ne zaman ki onları kendimiz ve başkaları için mutlak doğrular ilan ettiysek, o zaman yalnızlaştık her birimiz. Sizler futbolun müştereğinde bir araya gelmiş insanlarsınız. Takımınıza bir isim arıyorsak, futbolun içindeki müştereğinizi bulmamız gerekecek.”

Brezilyalı Kanarya, seçimlere yaklaştığımız şu kasvetli günlerde, günbegün kutuplaşan memleketimizin müşterek bakiyesini futbol dünyası üzerinden sahneleyen bir kitap olmuş. Okuyun, her şeye güzel tarafından bakmayı hatırlayacaksınız. Takım olmayı, kardeş olmayı, bir’likte beraber çoğalmayı bir de Alper Gencer’in Brezilyalı Kanarya’sından dinleyin. Futbola ve hayata başka bir açıdan bakacaksınız.

İşbu yazı Brezilyalı Kanarya’nın satışlarını olumsuz etkilemezse eğer sırada Engin Ergönültaş’ın İletişim’den çıkan Minare Gölgesi kitabı var. Hatta ben yazana kadar siz okumuş olsanız ne güzel olur.

Brezilyalı Kanarya

Alper Gencer

Tuti Kitap

2015, 160 sayfa, 13 TL.