Yönetmen Özgür Fındık'ın "Kara Vagon-38 Dersim Sürgünleri" adlı belgeseli yazılı hale getirildi. Fam yayınları tarafından çıkarılan kitapta "Dersim katliamı"nda sürgüne gidenler, gittikleri yerde yaşadıkları acılar yer aldı. Kitapta ayrıca, operasyona katılan askerler ile Tunceli'de o dönem görev yapan polisin de anlatımı yer alıyor.

 

Yönetmen Özgür Fındık, daha önce "Kara Vagon-38 Dersim Sürgünleri" adlı belgeselle izleyicilerin karşısına çıkmıştı.

 

Belgeselin en önemli yanı ise o dönemde Dersim'deki harekata katılmış orduda görevli iki askerin anlatımı vardı.

 

Fam yayınları tarafından kitaplaştırılan belgeselde iki askerin anlatımına ek olarak o dönem Dersim'de görev alan Mehmet Ali Doğaner'in anlatımı da yer aldı.

 

Kitapta ayrıca o döneme ait devlet yazışmaları, fotoğraflar ve değiştirilen köy isimleri de yer aldı,

 

Bölgede, 4. Umum Müfettişliği'nde askerî istihbarat toplamak üzere 7 yıl görev yapan emekli emniyet amiri Mehmet Ali Doğaner de, sessizliğini "Kara Vagon" adlı kitaba bozdu.

 

ATATÜRK HABERDARDI

Doğaner, "Şimdi onlar yakalandı geldi askeri mahkeme devam ediyor. Devam ederken Atatürk Elazığ'a gelecek. Malatya'da Abdullah Paşa kendisini karşılayınca Atatürk rahmetli, Paşaya 'suçlular ne oldu?' diye sormuş. 'Bitmedi paşam' demiş. Bitmedi diyince trende emir vermiş., 'bu gece bitirin ben bugün Elazığ'a gelmeyeceğim, Diyarbakır'a geçeceğim bu gece mahkemeyi bitirin. Bunun üzerine bitirdiler" diyerek Atatürk'ün Dersim'deki olaylardan haberdar olduğunu açıklıyor.

 

Dersim'de öldürülenlerin sayısı hakkında ise Doğaner, "Başbakan açıkladı şu kadar adam öldürülmüş diye. Ben daha fazla derim sen daha aşağı dersin. Oldu böyle şeyler. Adamlar öldürüldü ama ben öldürürlerken başında değildim" ifadelerini kullanıyor.

 

Doğaner, Seyit Rıza ve çocuklarının idamı için ise şu sözleri kullanıyor: "Yedisinin cenazesi nerde belli değil kimse bilmez. Yaktıkları yalan. Cenazelerin yeri belli olsa bir şey olmaz ama türbe olur."

 

ASKERLER DE KONUŞTU

Kitapta o dönem operasyona katılan askerler de konuşmuş. O askerlerden birisinin adı Haydar Dede: "Bir alay komutanımız geldi, Konya'dan. Dedi ki; 'Arkadaşlar, vatandaşlar dünyada dört hain vardır' dedi. 'Biliyor musunuz?' Biz nereden bilelim dört haini. 'bak' dedi. 'Biri fani (veya vali), biri kurt, biri domuz, biri de Kürt' dedi. Bu dördünü de aynı anda söyledi."

 

"Adamları vurduk, vurdular. Şimdi şöyle kol kola taktılar. Şöyle kol kola taktılar beş yüz, alt yüz kişiyi ağır makineli tüfeklerle şöyle öldürdüler. Harçik ırmağına koydular, ırmak kıpkırmızı aktı. Yanız bir kadın kendisini suya attı, kaçtı kurtuldu."

 

Yine Haydar Dede adlı asker "Bomba atıp içeri girdiler. Yetmiş üç kişiyi içerden çıkardılar, yedisi erkekmiş. Gerisi kadın ve çocuk" sözleriyle şiddetin boyutunu aktarıyor.

 

Kitaptaki bir diğer askerin adı ise Eskeri Akyol. Dersim olaylarının yaşandığı dönem 2. Tabur 9. Bölük'te askerlik yapan 101 yaşındaki Eskeri Akyol, yaşanılanları vahşet olarak nitelendiriyor kitapta.

 

EVLERİ YAKIYORLARDI

"Gittikten sonra bizi Ali Boğazı'na verdiler. Gittiğimizde askerler evleri yakıyordu. Ulaştıkları tüm evleri yakıyorlardı..."

 

Katliamdan kurtulabilenlerin mağaralara saklandıklarını, kimisinin ise Munzur nehrini aşarak İngilizlere ve Ruslara sığındıklarını söyleyen Akyol, "Üzerlerine gazyağı döküp yakıyorlardı" diyordu.

 

Mağaralara kaçanların da katliamdan kurtulamadığını belirten Eskeri Akyol, "Bombaları atmak zorundaydık mağaralara. Sonra gidip baktığımızda öyle çoğu yaşlı benim gibi. Getirip üst üste yığıyordu askerler ve üzerlerine gazyağı döküp ateşliyorlardı... Öyle canlı canlı..." ifadelerini kullanıyor.

 

"Çok öldürüldüler! Askerlerden de, ahaliden de çok insan öldürüldü. Yukarı Kutu deresinde ceset kokusundan durulamıyordu. İnsanları öldürüp atmışlardı. Öylesine felaket görülmemiştir. Askerler Allah'ın merine karşı geliyorlardı ha..."

(Cnnturk.com)