Şengal’de, Musul’da, Kobane’de, Rojava’da IŞİD’ın zulmü sürerken ‘Dewreş ile Adule’nin aşk hikâyesi Ezidiler’e yapılanları farklı bir açıdan değerlendiriyor…

Bawer Ferat müstear adlı Ali Oruç Ceylanpınar’dan, Cudi’den, Şengal’e uzanan o yolculukta Dewreş ile Adule’nin aşkını romanlaştırdı…

Ezidilerin yaşamlarına dokunan ve hiç bilmediğimiz yönlerini aşkla yoğuran yazar Ali Oruç öyle bir dille anlatıyor ki, yıllarca kıyımlara maruz kalmış ve bugün çok derin bir acının eşiğinde olan Ezidi halkının durumunu, yaşadıkları bölgelerden, yaşamlarından, acılarından bir parça sunuyor bize…

Yıllar önce, Cudi'den Sincar dağına göçtüler... Şimdi ise Sincar dağlarından Cudi'ye kaçıyorlar: Tarihleri boyunca yerlerinden edilen, kırımlara ve kıyımlara maruz kalan Ezidilerin dünyaya verdiği bugünkü fotoğraf, aslında dengbejlerin dilinde yıllar yılı hüzünlü bir öykü olarak dolaşmıştı tüm Kürdistan’ı.

Şengal’de, Musul’da, Kobane’de, Rojava’da bu kez Ali Oruç’un anlatımıyla derin bir aşka, dermansız bir aşka dönüşmüştü Dewreş ile Adule’nin aşkı…

Yurt yayınlarından çıkan kitap Bawer Ferat adıyla tüm kitapçılarda yerini alırken yazar Ali Oruç bu romanıyla kendi yaşamına da dokunuyor.

Oruç, 27 yıl hapis hayatı boyunca romanlar yazdı, resimler yaptı… 2007 yılında tahliye oldu ancak KCK ana davasından yeniden yargılandı ve 3 yıl daha hapis yattı.. Dewreş ile Adule işte bu sancılı hayatın bir ürünü oldu bir bakıma…

Kitaptan;

Ceylanpınar´dan Cudi´ye Şengal Dağı´ndan, Şeyh Adi´ye Ölümsüz Bir Aşk

“Cudi´den Sincar Dağları´na geçtiler. Şeyh Adî türbesinin bulunduğu Laleş Tapınağı´nı ziyaret ettiler. Havanın sıcaklığı değil, ama Adulê´nin aşkı Dewrêş´in içini kaynatıyordu. Her gün biraz daha eriyordu. Gözleri iyice çukura kaçmış, avurtları çökmüş, boynu incelmiş, bacakları çıta gibi olmuştu. Dewrêş yanıyordu. Her gün Şengal Dağı´na çıkıyor, şarkı söylüyor, aşkını destanlaştırıyordu. Ne yağan yağmur, ne Zap Suyu, ne Dicle Nehri, ne de dağların zirvesindeki kar yüreğindeki ateşi söndüremiyordu. Dewrêş her ibadet vakti dizlerini toprağa dayıyor, ellerini havaya kaldırıyor, tanrıdan yardım istiyor, Şeyh Adî´ye yalvarıyordu. Dewrêş başını alıp dağlara çıktı. Bir derviş gibi Adulê´yi aradı, aradı. Başını ağaçlara, taşlara vurdu. Göz pınarları kurudu, nefesi kesildi. Uyku yüzü görmedi. Yaralı bir aslan gibi oradan oraya sendeleyip durdu. “

ALİ ORUÇ KİMDİR? 

1960 yılında Urfa'nın Hilvan ilçesine bağlı Nasrettin Köyünde doğdu. 1977 yılında başlayan siyasi hareketle tanıştı.1979 da tutuklandı, iki ay hapishanede kaldı. 12 Eylül’de yurt dışına çıktı. Lübnan’da Filistin halkının mücadelesinde yer aldı.1982 yılının ortalarında bir grup arkadaşıyla birlikte Botan Bölgesine geçti.

Botan’da çeşitli çalışmalar sürdürdü. Nisan 1984 ‘te Uludere'nin bir köyünde iki arkadaşla birlikte tutuklandı. 12 Eylül askeri Mahkemesinde, PKK Ana davasında yargılandı ve 125. maddeden idam cezasına çarptırıldı.

Mahkemede yaptığı savunma nedeniyle ek bir ceza daha aldı. Yasalarda yapılan değişikliklerden dolayı cezası 20 yıla indirildi. Buna rağmen toplam 23 yıl 6 ay 12 gün hapis yattı.

2007 yılında da tahliye oldu. Ancak Barış ve Demokratik Partinin Meclis Üyesi iken Diyarbakır KCK Ana davasında tutuklandı. Üç yıl 4 ay cezaevinde tutuldu. Toplam 27 yıl 12 gün hapis hayatı yaşadı.

Cezaevinde resim yapmanın yanı sıra Öykü ve Roman yazdı, Romanlarda Devreş ile Adule Bawer Ferat adıyla Yurt yayınlarında yayınlandı. Allah’ın Fırat'taki Yüzü BERHİM, Avrupa’da Mezopotamya yayınlarında yayınladı. 

Toplam 15 roman çıkarttı. Ayrıca 4. Resim sergisini düzenledi. (Demokrat Haber)