İtirazım var bu zalim kadere / İtirazım var bu sonsuz kedere / Feleğin cilvesine / Hayatın sillesine / Dertlerin cümlesine / İtirazım var / Ben hep yenilmeye mahkum muyum? / Ben hep ezilmeye mecbur muyum? / İtirazım var bu yalan dolana / Benim şu dertlere ne borcum var ki / Tuttu yakamı bırakmıyor / Benim mutlulukla ne zorum var ki / Bana cehennemi aratmıyor...
Müslüm Gürses


“Bir gün bir kitap okudum tüm hayatım değişti” diye başlar Orhan Pamuk'un Yeni Hayat kitabı. Evet kitaplar hayatımızı değiştirebilir. Feminizmle sağlıklı tanışmanın klasiklerinden olan “Kendine Ait Bir Oda”dan sonra bence Kimliksiz Kadınlar da tartışmasız böyle bir yere sahip. Bu yazıda sizleri bu kitapla tanıştırma niyetindeyim. Yazar Beverly Engel, kadın sorunları, cinsellik ve ilişkiler konusunda 25 yıllık deneyime sahip uluslararası bir terapist. Kimliksiz Kadınlar neden okunmalı? Birincisi kendi sağlığınız için, ikincisi kızınızın daha sağlıklı ilişkiler yaşaması ve bitse de sürse de ilişkilerini daha sağlıklı algılaması için, üçüncüsü anneniz için, dördüncüsü tanıdığınız ve bir gün yardımınızı talep edebilecek olası tüm kadınlar için.

Kitap üç ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümde kendini yitiren kadın olup olmadığınızı, kendini yitirmenin örtük ve açık emarelerini, kendini yitirmenin biyolojik, kültürel psikolojik kökenlerini ve kendini yitiren kadın yelpazesini anlatıyor.

“Bir ilişkide hiçbir taraf ilişkinin sürmesi için kendi benliğinin önemli bir parçasından vazgeçmek zorunda olduğunu hissetmemelidir” sözü ile başlayan birinci bölüm, kadınların neden daha verme eğiliminde, vazgeçen olma durumunda oldukları, toplumun bunu nasıl alkışladığı ve birçok sosyal sürecin içinde kadının ilişkide kimliksizleşmesinin nasıl işlendiği anlatılıyor. Sosyal öğretilerin pek çoğunun kadını memnun eden, veren, kendi ihtiyaçlarından vazgeçen olması üzerine inşa edildiği bunun tam aksine erkeğin ise istediğini alan, yaptıran, ne olursa olsun peşini bırakmayan, şartları zorlayan karakter inşası üzerine yoğunlaştığı yazarın terapi örnekleri ile açıklanıyor. Kitapta öncelikle, kadınlar hangi süreçlerle kendilerini yitiriyor-a cevap aranıyor. Tipik yitiren kadının karakteristik özelliklerinin altı çiziliyor. İşte bazı tanıdık örnekler:
• İlişkiye kendini partnerinden/eşinden fazla verme isteği
• Partnerinden / eşinden ayrı bir yaşama sürdürememek ve bunu sadakatle karıştırarak bunun için takdir beklemek
• Partnerini memnun etmek için kendinde değişiklikler yapmak
• İnandığı, hoşlandığı, hoşlanmadığı şeyleri ilişkinin başında dürüstçe ifade etmek yerine ortalarına serpiştirmek


Kitabın bir başka önemi ise yazar Beverly Engel’in terapi için gelen, ilişkide kendini yitirip çare arayan kadınların ortak sorunlarını özetlemesidir. Sonuç olarak yazar; adı, mesleği, yaşı, deneyimi, gücü ne olursa olsun her kadının ilişkide kendini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu gerçeğini vurgulamaktadır. Bu bölümde özellikle ihanete uğramasına rağmen her erkeğin hemen hemen aynı olduğu varsayımı ile susmayı mutluluk ve çözüm sanıp sonunda kendinden geriye kalan küçücük parçalara sığınan kadınların (Stephanie, Amber) hikayeleri oldukça çarpıcı ve ders alınası. Bu bölümün okuyucuya önemli bir başka katkısı elbette, feminist-biseksüel-sosyalist ressam Frida Kahlo ile kendisinden 21 yaş büyük ünlü ressam sevgilisi Diego’nun üzerinden analizler yapması. Bu kısımdan Frida’nın ağzından çarpıcı bir alıntı: “Diego benim her şeyimdi, benim Diegom derdim ona, oysa o hiçbir zaman benim olmadı, o hep kedisinindi bense onun..”. Frida Kahlo’nun acılı ve ünlü hayat hikayesi ve Diego’yla sıradışı aşkı, okuyucuyu aşkın içine nelerin gizlendiğine ilişkin uyarmakla kalmayıp aynı zamanda özgüvenli - güçlü kadınların bile bir ilişkinin içinde kolaylıkla kendini yitirebileceği uyarısını yapmaktadır. Tam burada önemli bir hatırlatma: bu kitap sizi yalnızlaştırıp karşınızdakini suçlamak değil aksine ilişkinizi daha sağlıklı daha olgun yaşamanız için yardımcı olmak üzere kaleme alınmış bir eserdir. Eğer ilişkiniz sizi sağlıksız kılıyor ve kimliksizleştirici bir hal almış ve dönüştürülmesi imkansız kemiklerden oluşuyorsa yalnızlığın daha sağlıklı olduğunu söyleyebilecek kadar da cesur ve yoldaşlık edici bir kitap özelliğini taşıyor.

Kitabın birinci bölümün üçüncü kısmında ise kadınların kendini yitirmesinin kültürel, biyolojik ve psikolojik izleri sürülüyor. Açılış cümlesini alıntılamanın fikir verici ve dikkate değer olduğunu düşünüyorum: “Kadınlara benlikleri pahasına diğer insanları kucaklamaları öğretilir; erkeklere ise, çoğunlukla, diğerleri pahasına benliklerini korumaları. Tüm bunları dengeye oturtmak çok zor.” (H. Lerner)

Bu bölüm öncelikle neden kadınların kültürel olarak ilişki içinde kendilerini yitirmeye erkeklerden daha yatkın olduklarını açıklamaktadır. Burada çarpıcı hususlardan birisi hemen her kadının kendini tamamlayacak bir eş / partner ararken nasıl olup da o erkeği bulur bulmaz onun her işini üstlenip onun hayatını tamamlama görevini kendiliğinden üstlendiği paradoksudur. Bu akıl almaz deneyim kadının önce hayat yükünü arttırmakta sonra kendine karşı özensizleştirip bir süre sonra aynı erkek tarafından bakımsızlıkla suçlanmakta ya da ihanete uğramasının yapı taşlarını oluşturmaktadır. Aynı erkek daha genç bir kurbanla aşk yaşarken, çektiği cefaların karşılığında ihanete uğrayan kadın ise çareyi estetik salonlarında kendini değiştirmekte araktadır. Oysa yazar terapide tanıştığı bu kadınların hayatlarının en temel yanlışlarının ilişki yüzünden değişmeye başlamayı vefa ve kadınlık vazifesi saymaları olarak belirtmektedir. Aslında sağlıklı bir ilişki ve kadın için dikkat edilmesi gereken tek şeyin değişmemek olmasına rağmen kadınların kültürel ve psikolojik olarak değişme baskısı ve öğretisi karşısında nasıl çaresizce yenildiği ve kadınların adeta kendi kalesine gol attırıldığı çarpıcı örneklerle (Prof. Diane ve emlak uzmanı Janiece) açıklanmaktadır. Bu bölümde ayrıca kadın ve erkek biyolojik olarak ele alınarak, hangi farklarından ötürü kadınların kendilerini yitmeye meyyal oldukları açıklanmıştır. Bu başlıklardan birkaçı, farklı duygusallık, duyarlılık seviyeleri ve bağlılık- bağımlılık arasındaki farkın analizi.



Kitabın 'Kendini Yitiren Kadın Yelpazesi' adlı bölümünde ise kendini yitirmenin farklı düzeyleri ele alınmakta, muhtemel sebepleri örnek olaylar ve geçmiş terapi hikayeleri derinliğiyle okuyucuya sunulmaktadır. Yelpazenin birinci ucunda kültürel, biyolojik ve doğuştan gelen psikolojik etkileri içeren hafif kendini yitme sendromlu kadın tahlili yeralmaktadır ki tahminen kadınların dörtte biri yelpazenin bu ucunda bulunmaktadır. Bir sonraki orta şiddette düzey ise kötü/sağlıksız ebeveyn ilişkileri, çocuk yaşta cinsel istismara maruz kalma ya da ebeveynlerden birisinden ayrılma ya da ölüm gibi sebeplerle ebeveynden yoksun kalan kadınların yaşadığı yitme sendromunu ele alıyor ki bu da kadınların tahminen yarısını oluşturmaktadır.

Daha ağır şiddette tanımlanan son düzeyin ise kadınların dörtte birinden az bir kısmı için geçerli olduğu tahmin edilmektedir. Bu kadınların ortak özelliği çocuklukta ciddi travmalar yaşamaları, ebeveynlerden ikisinden birden ya da birisinden mahrumiyet ya da aile içi cinsel istismara maruz kalmaları olarak belirtilmiştir. Bu kadınların ilişkide kendini yitirmesi kaçınılmaz gibi görünmektedir. Ayrıca sağlıksız ilişkiye rağmen bağımlılık davranışı sergileyerek ısrarla ilişkiyi sürdürmektedirler. Yazar Engel, kitabın bu bölümünde ekstra örnek hikayelerle (Eşini 26 yıllık evlilikten sonra terk etmeye çalışan Anna, Michelle ve Susan) yelpazenin neresinde durduğunuzu belirlemeye yardımcı olmakta ve bu düzeylerin arasındaki benzerlik ve farklılıklara dikkat çekmektedir. Bölümde önemli bir başka başlık ise kadınların neden bitmiş bir ilişkiyi sürdürmekte erkekten daha ısrarcı olduğu, bu zayıflığın besleyici kuvvetleri ve terk edilmenin ya da terketmenin acısından kaçınmanın yol açtığı daha ağır bedellerin nasıl yaşandığı anlatılmaktadır. Kitap son olarak tüm bu aşamalardan sonra kadının ne yapması gerektiğini de çok sağlıklı bir şekilde farklı perspektiflerden tartışmaktadır.

Sonuç olarak bu kitabın kadının sağlıksız ilişkiler içinde kendini yitip kaybolma durumundan, kendi başına varolmayı becerme durumuna geçişi sağlaması için okunmasını tavsiye ediyorum. Kitapta anlatılanların sadece okuyana faydası olmayacağı bunun yanında yetiştirdiği kız çocuğu vasıtasıyla tüm topluma sağlıklı ilişkiler biçiminde döneceği kanaatindeyim.

Sizlerin de o iyi-hal kapısını hızla aralaması temennisi ile…

Kimliksiz Kadınlar
Orijinal Adı: Loving Him Without Loosing You,
Phoenix Yayınevi, 2002 - Mart, Ankara


'Saygı, diğer kişinin farklılığını, onun kendine has olma biçimlerini takdir edebilmektir' (A. Gottlieb)