John Niven, Steven’ın ağzından, müzik endüstrisi özelinde mevcut sosyal çürümenin toplumun iliklerine kadar nasıl yayıldığını vurguluyor. Toplumsal sistemin makine benzeri işleyişinin, bencilliğin geçer akçe kılındığı çalışma yaşamının görüngülerini sıralarken, herkesin bir diğerinin kurdu olarak işlev gördüğü homo-economicus’ların cirit attığı dünyaya ayna tutuyor 'Arkadaşlarını Öldür'le.

Gökhan Gençay / Halk Bankası Kültür Sanat

Brett Easten Ellis, kült romanı “Amerikan Sapığı”nda tüketim toplumunun bağrında yaşamanın nasıl bir bedel istediğini olağanüstü bir dille ifade etmişti. “Amerikan Sapığı”nın hikâyesi, 1980’li yıllarda dünyanın finans ve kültür başkenti olarak adlandırılan New York şehrinde geçiyordu. Genç borsacı Patrick Bateman’nın sahip olduğu para ve güçle benimsediği hedonist yaşam biçimini tasvir eden Ellis, her zaman daha fazlasını dayatan tüketim mottosu uyarınca hareket eden saplantılı bir genç adamın nasıl acımasız bir sosyopata dönüştüğüne odaklanıyordu. Daha fazla paraya sahip olmayı, fiziksel olarak daha güçlü ve çekici olabilmeyi, daha fazla kadını baştan çıkarmayı, daha lüks mekânlarda yaşamayı yaşamın yegâne anlamı olarak benimseyen bir kuşağın sonu gelmeyen yarışını ironik ve sarsıcı bir dille anlatan Ellis, “Amerikan Sapığı”yla çağdaş bir başyapıta imza atmıştı. Wall Street’te üslenen yuppie’leri merkezine alan ve toplumsal planda onların canıgönülden öncülük ettikleri bencilliğin, tüketim hırsının son noktasına kadar taşındığında nasıl sonuçlar doğuracağını, karanlık bir mizah anlayışını da içeren sert ve etkileyici bir dille anlatıyordu Ellis.

Uyuşturucuların ekmek-su gibi tüketildiği, en yakın dost görünenlerin fırsatını bulduğu anda birbirini arkadan bıçaklamaktan çekinmediği, ahlaki hiçbir kuralın, sınırlamanın mevcut olmadığı bir ilişki ağını Bateman karakterinin beyninin kıvrımlarında seyahat edercesine içeriden bir bakışla betimlemişti Ellis. Bu başarının sonucu olarak, yayımlandığı zamandan günümüze “Amerikan Sapığı”ndan feyzalan, tema, dil ve üslup açısından onu taklit eden pek çok roman kaleme alındı. Ancak hayatın en temel kurallarından biri tekrar kendini hatırlattı ve taklitler aslını yüceltmekten ileri gidemedi; hiçbiri “Amerikan Sapığı” kadar kalıcı ve özel olmayı başaramadı.

İskoç yazar John Niven’in Türkiye’de yeni yayımlanan romanı “Arkadaşlarını Öldür” de “Amerikan Sapığı”nı referans alan, bakış açısı ve üslup bağlamında ona yakın bir hat tutturan romanlar kervanına katılıyor. Bu tür bir referansı işaret ederken, Sezar’ın hakkı Sezar’a düsturuyla, “Arkadaşlarını Öldür”ün söz konusu türde kaleme alınmış romanlar arasında en iyiler arasında sayılmayı hak ettiğini de belirtmek gerek. Ne ki, “Amerikan Sapığı” gibi bir başyapıtta ete kemiğe büründürülmüş Jason Bateman gibi bir karakter hâlihazırda hafızamızdaki yerini korurken, “Arkadaşlarını Öldür”ün -basın bülteninde ifade edildiği gibi- “edebiyat dünyasının gelmiş geçmiş en psikopat karakterini” barındırdığı iddiası ziyadesiyle abartılı. Ayrıca “Arkadaşlarını Öldür”ün kitle kültürünün başat alanlarından biri olan müzik endüstrisinin ipliğini pazara çıkarmak gibi hayırlı bir işe soyunmuş olması, onun “Trainspotting’den bu yana Britanya’dan çıkan en iyi roman” olduğu anlamına gelmiyor. Tabii bütün bu abartılı reklam cümleleri bir tarafa bırakıldığında, “Arkadaşlarını Öldür”ün cüretli, doğru hedefleri vurmaya muktedir, çalışma yaşamı denen kurtlar sofrasının asli kurallarını en iyi biçimde dillendiren eserlerden biri olduğu ortada.

John Niven, uzun bir süre bilfiil bünyesinde çalışmış olmasından mütevellit müzik endüstrisinin nasıl kurumsallaştığına, plak şirketlerinin işleyişine son derece vâkıf. Edindiği deneyimlerin “Arkadaşlarını Öldür”ün kurgusal dünyasını tasavvur ederken ona yardımcı olduğu anlaşılıyor. Niven, okurlarını 1990’lı yılların son çeyreğinde Londra’da, müzik endüstrisinin kalbinde çalışan genç bir profesyonelin günlük yaşamına davet ediyor. Steven Stelfox adındaki bu genç, büyük bir plak şirketinin yeni yetenekleri keşfetmekle görevli departmanında çalışıyor. Bu bölümde çalışanlar; görevleri icabı her gün yüzlerce demo albüm dinliyor, dünyanın dört bir tarafındaki kulüplerde sahne alan amatör müzik gruplarının performanslarını izliyor, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda hangi gruba yatırım yapılacağına karar veriyor ve destek verdikleri müzisyenlerle anlaşma yapılmasına önayak oluyorlar. Steven ve arkadaşları, köhne barlarda çalan adı sanı duyulmamış sivilceli ergenleri bir gece içinde dünyanın en meşhur yıldızları hâline getirme kudretine sahipler. Kısacası, televizyonlarda kimi izleyeceğimize, radyolarda kimleri dinleyeceğimize, dergilerde kimlerin fotoğraflarını göreceğimize kapalı kapılar arkasında onlar karar veriyor.

Steven, yükselmek için elinden geleni ardına koymadığı müzik endüstrisinin aslında ne kadar sığ olduğunun da farkında. Acımasız bir rekabetin hüküm sürdüğü bu alanda, tesadüflerin, hiçbir meşru gerekçe ortaya koymadan alınan baştan savma kararların, çıkar ilişkilerinin belirleyici olduğunu kısa zamanda kavramış Steven. Sektörün işleyişine dair bu kavrayışın onda pozitif bir aydınlanma anını tetiklediğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz; esasında Steven tam tersi istikamette yol almayı seçiyor. Mesleki formasyonunu hiçbir şey yapmadan bir şeylerle meşgulmüş izlenimi vermek için kullanıyor esas olarak. Risk teşkil edecek herhangi bir karara imza atmadan günü kurtarmak, olabildiğince az çalışıp, olabildiğince çok içki ve uyuşturucu âlemlerine takılmak onun yegâne mottosu. Zaten muhatap olduğu/olmak zorunda kaldığı herkesten de ölesiye nefret ediyor; nefret ettiklerinin listesi oldukça geniş: Çalışma arkadaşları, patronları, indie müzisyenler, entelektüeller, siyahlar, kadınlar, göçmenler, Amerikalılar, Asyalılar, fakirler...

Steven’ın asıl ilgi alanı lüks restoranlarda yemek , nezih muhitlerde dolaşmak, istediği uyuşturucuyu istediği anda, istediği miktarda tüketebilmek, arzuladığı her kadına sahip olmak. Bütün bunlara ve daha fazlasına ulaşım kanallarının sürekli açık olması için çok ama çok para gerekiyor. Yumurta-tavuk denklemi uyarınca, daha fazla parası olması için de mesleğinde yükselmesi, rakiplerini safdışı bırakması şart. Steven da tam olarak bunu yapmayı önüne iş olarak koyuyor zaten! Kariyerinin gelişmesine engel teşkil eden herkesi çeşit çeşit kumpasla, entrikayla devre dışı bırakıyor. Bununla da yetinmiyor, gerekli gördüğünde soğukkanlı biçimde cinayet işliyor. Her zaman kazananların saflarında yer almak uğruna birlikte çalıştığı iş arkadaşının kafasını beyzbol sopasıyla paramparça ettiği için en küçük bir vicdani rahatsızlık duymuyor. Bu cinayet, onun derin tatminsizliğini daha da kışkırtıyor sadece. Steven’ın öngördüğü hedeflere ulaşabilmesi için aşması gereken çok engel, atması gereken çok adım var daha.

Ne kadar çok şeye sahip olursa olsun, hep daha fazlasını arzulayan, elindekiyle yetinmeyi küçüklük sayan bir sosyokültürel anlayışın yaşayan bir örneği Steven. Başarı ve kariyer uğruna insanları, değerleri, ilişkileri gözü dönmüş bir hırsla tüketmeyi marifet sayan bir kültürel eğilimin varacağı son noktayı sembolize ediyor o. Her şeyi tüketirken, ister istemez kendisini de tüketiyor en sonunda.

John Niven, Steven’ın ağzından, müzik endüstrisi özelinde mevcut sosyal çürümenin toplumun iliklerine kadar nasıl yayıldığını vurguluyor. Toplumsal sistemin makine benzeri işleyişinin, bencilliğin geçer akçe kılındığı çalışma yaşamının görüngülerini sıralarken, herkesin bir diğerinin kurdu olarak işlev gördüğü homo-economicus’ların cirit attığı dünyaya ayna tutuyor “Arkadaşlarını Öldür”le. En sıradan insani kaygılara bile yer olmayan, duygulardan arındırılmış, ölümcül bir rekabetin hâkim olduğu bir dünya bu. Niven da bu dünyayı olanca tiksindirici ayrıntısıyla, kışkırtıcı, sert bir dille gözler önüne sermekten imtina etmiyor. Steven’ın yaşamı, hassas okurları rahatsız edeceği kesin pek çok iğrençliği içeriyor.

John Niven, müstehzi üslubunun eşlik ettiği ustalıklı bir kurguyla -Breat Easten Ellis’e selam gönderircesine- bir 'İngiliz sapığı’nı ete kemiğe büründürüyor. Akıcı, enerji dolu, had safhada provokatif bir roman “Arkadaşlarını Öldür”. Gösteri ekonomisinin lokomotifi konumundaki müzik endüstrisine sağlam tokatlar yapıştırırken paylaştığı soluk kesici anekdotlarla da göz dolduruyor. Uzun lafın kısası, John Niven’ın adını şimdiden bir yerlere not etmekte fayda var.

Arkadaşlarını Öldür

Yazar

:

John Niven

Çeviren

:

Avi Pardo

Yayınevi

:

Aylak Kitap