Söyleşi: Giray Poyraz / Fotoğraflar: Melis Ilgaz

Ali Can 21 yaşında. “Eva” ve “Geldileradlı iki kitabın yazarı. Biraz utangaç, ama bir o kadar da sempatik birisi. Kendisi ile söyleşi yapmak istediğimi söylediğimde, ‘Ama ya… gerek yok böyle şeylere’ diyerek, yine biraz utangaç ve mütevazı davrandı ama isteğimi kabul etti. Ben de Ali Can’ı ve kitaplarını tanıyabilmeniz adına onunla bu keyifli sohbeti gerçekleştirdim…

‘Eva’ adlı ilk kitabını ne zaman çıkardın?

İlk kitabım yaklaşık 2 yıl önce 14 Mayıs’ta yayımlandı. Eva adlı kitabım roman, ‘Geldiler’ ise şiir kitabı.

‘Eva’ ne demek?

İlk kadın demek. 

15 yaşındayken, mezarlıkların çok komik olduğunu düşünürdüm. Bu yüzden de mezarlık gördüğüm zamanlar sürekli gülme krizlerine giriyordum.

Babaannem vefat ettiğinde de yerin altına gömülmesi bana komik geldi. Yani, insanları yerin altına gömmek bana çok ilginç gelmişti.

Tam da bu dönemde insanları güldürebilmek amacıyla skeçler yazmaya başladım. Yazılarım daha yer altına kaçtığı için insanları güldüremediğimi, bunun da doğru olmadığını fark ettim. Ben de ondan sonra öykü ve şiir yazmaya başladım.

18 yaşındayken ‘Eva’ adlı kitabımı yazmaya başladım. Kitabımı yazarken 6 ay boyunca hiç evden çıkmadım.

Aslında ‘Eva’ adlı kitabı yazma sürecim hayatıma giren birisi sayesinde başladı. Kendisini ‘Eva’ olarak tanıtırdı, ben de şu an o şekilde tanıtmak istiyorum.

Bana, ‘eğer bir gün ben de gidersem, benim için de bir şeyler yazar mısın?’ diye sorduğunda, ben de ona yazacağıma dair söz verdim. Tabi o hayatımdan gitti. Şu an görüşmüyoruz; nerede, ne yapıyor, hiçbir fikrim yok. Ben de bu sözümü yerine getirmek için onun ismini verdiğim ‘Eva’ adlı kitabı yazmaya başladım. Sözümü tuttum.

Eva’da anlatmak istediğin ne?

Eva’da baş karakter Emre. 18 yaşında bir gencin hayatına giren kadınla cinsiyet kimliğini keşfetmesini anlattığım bir yapıt.

Eva yayımlandıktan sonra çok iyi tepkiler aldım. Bunu ilk önce de ailemde yaşadım. Ailem açısından da iyi tepkiler almak beni mutlu etti. Fakat, herkes bu hikayenin ikincisinin geleceğini, devam edeceğini düşündü, tabii devam etmesini istediklerini de söylediler.

Şehir dışından çok mail aldım. Okuyanlar, beğenenler çok fazlaydı. Açıkçası ben bu kadar iyi bir tepkiyle karşılaşacağımı dahi tahmin edemezken, gelen olumlu tepkiler sonucunda şaşırdım.

İlk kitap üzerine birkaç kişiyle röportaj yapmaya gittiğimde beni görünce şaşırdılar, yaşımdan dolayı. Mail üzerinden konuşurken bu kadar genç olabileceğimi tahmin etmiyorlarmış. Tabii bu durum hoşlarına da gidiyor. Bu yaşta kitap yazmanın cesaret olduğunu da söylüyorlar. E bu benim hoşuma gidiyor.

Eva, kendi ekonomik durumumu göz önüne aldığım için o sırada 100 basım oldu. Hepsi de tükendi. Sonra yayınevim bana 2’nci baskıyı yapmamı teklif etti ama bunu ben istemedim.

Daha sonradan bu hikayenin özel bir nedeni olduğu için okunmamasını istedim. Eva, bu yüzden sadece 100 adet basım ile kaldı.

‘Geldiler’ adlı şiir kitabından bahsedelim mi? Önce kitabın ön kapağında anlatmak istenilenle başlayabiliriz.

Kitabın tasarımı Tuğçe Çelebi’ye ait. O hazırladı. Yazdığım bütün şiirleri okuduktan sonra birçok şey çizmiş, ben de şu an kitabın üstünde olan tasarımı beğendim. Tabii ben o tasarımı beğendiğimi söylediğimde, ‘şiirlerini okuduktan sonra ilk çizdiğim taslağı beğendin’ dediği zaman şaşırdım. Hoşuma da gitti. Kısacası ortaklaşa bir tasarım oldu.

Kitabın içerisinde yazılan her şiir, kitabın ön kapağında da anlatılıyor.

Herkes bu evrende bir şey olmanın mücadelesini veriyor, hayalini kuruyor. Ben de patatesi çok sevdiğim için kara aşkımla birlikte patates olmayı isterdim.

Biraz yaşanmışlık, biraz hayal, hepsinin karışımı ile ortaya ‘Geldiler’ adlı kitabım çıktı.

Toplumsal normları da hedef aldım böylelikle.

“AVUÇLARIMIZ BİZE AYNA OLSUN”

Kitabın arkasında yazılanlar Emre’ye ait. Emre, Kadıköy’de yaşayan bir şair. Kendisinden kitabım için yorum yapmasını istediğim zaman beni kırmadı ve bu istediğimi kabul etti. ‘Avuçlarımız bize ayna olsun’ derken de, birisini ötekileştirmeden, yargılamadan önce kendimize bakmamız gerektiğini söylemek istiyor. Yani ben öyle anladım. Çok güzel bir söz.

“BAŞKALDIRIYORUM”

Kitapta da, toplumda da başkaldırıyorum. Zaten başkaldırmamız gereken bir sistemin içerisindeyiz. Bu yüzden inatla bulunduğum her alanda başkaldırıyorum. Bizi ezmelerine izin vermememiz gerekiyor, ben bu şekilde düşünüyorum. Bunun içinde bulunduğumuz her alanda burada olduğumuzu göstermemiz gerekiyor. Bizi sömürenlerin, yok sayanların, ötekileştirenlerin, karşısında dikilmemiz gerekiyor.

Gereken ilgi ne yazara ne de kitaba verilmiyor! Toplum olarak popüler, isim yapmış kişiler tercih ediliyor. Bu bir hata. Ama bunun için de insanları bilinçlendirmek gerekiyor. Sunmak istediklerimizi bilsinler. Ben 3’ncü kitabımı da yazacağım, yazmaya devam edeceğim. Bu keyifli söyleşi için de bir kez daha teşekkürler.

Okuyucularıma söylemek istediğim şey: Popüler, isim yapmış yazarlardan ziyade, doğru kişiyi okuyun!