CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili “Bir ülkenin rejimini bir kişi belirleyemez. Bir kişinin arzusu üzerine rejim değişmez. Bir ülkenin rejimini, o ülkenin tarihsel koşulları belirler. Türkiye’nin en temel sorunu, Türkiye’nin tarihini bilmeyen, sığ bir kültüre sahip kişiler tarafından yönetilmiş olmasıdır” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin hukuk ve seçim işleri genel başkan yardımcılığı tarafından düzenlenen, Anayasa Çalıştayı’na katıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin anayasa tarihine değindi. En çok değişikliğe uğrayan anayasanın 1982 Anayasası olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bütün bu değişikliklere karşın acaba darbe ruhu hala varlığını koruyor mu bu anayasada? Bunun üzerinde de durulması ve düşünülmesi gerekir” çağrısında bulundu.

Darbe dönemlerinde düşünceyi ifade özgürlüğü olmadığının altını çizen Kılıçdaroğlu, “Düşünceyi ifade özgürlüğünün olmadığı ortamlarda dayatma kültürünün doğal bir sonucu olarak darbe ruhunu taşıyan hukuk getirilir; anayasa ve yasalarla ve bir darbe hukuku külliyatı oluşmuş olur. Bugün Türkiye’nin önündeki en temel sorun, darbe hukuku külliyatından Türkiye’nin arındırılmamış olmasıdır. Eğer anayasa dahil darbe hukukundan Türkiye’yi tamamen arındıracaksak, eş zamanlı ve birlikte ele alacaksak biz bunu yapmaya hazırız. Her türlü katkıyı yapmaya da hazırız. Bu kadar açık bir çek vermede hiçbir sakınca görmedik. Türkiye eğer uygar, özgür dünyanın bir parçası olacaksa Türkiye’nin darbe hukukundan arınması gerekiyor” diye konuştu.

GAZETECİLER DARBE HUKUKUYLA İÇERDELER’

12 Eylül anayasasının değişmeyen maddelerini sıralayan Kılıçdaroğlu, basın özgürlüğüne vurgu yaparak, “Eğer bir ülkede 80 darbesinden yıllar sonra 142 gazeteci hapisteyse o ülkede basın özgürlüğünden söz edemezsiniz. Peki bunlar anayasanın hükmüne rağmen nasıl içerdeler? Darbe hukukunun öngördüğü kalıplar içinde oluşturulan hukuk ve yargıyla içerideler” dedi.

‘MİTİNG MEYDANLARINDAN ÇAĞRI YAPILIYOR, YARGI HAPSE ATIYOR’

Yargı bağımsızlığına değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ‘Dönüp bugüne bakıyoruz. Yargının bağımsızlığından söz eden var mı? Yargıya emir ve talimat verilmiyor, diyen var mı? Bırakın emir ve talimat vermeyi. Miting meydanlarından çağrı yapılıyor. Savcı harekete geçiyor. Mahkeme alıyor, tutuklayıp, hapse koyuyor. Bugün içinde bulunduğumuz atmosfer öyle bir atmosfer ki yargıcın önüne çıkan kişi tutuklanmazsa yargıç, kendi geleceğinden kaygı duyuyor.

Eleştirilmemek, görevden alınmamak için yargıç ‘Atın içeri’ diyor. Bir bütün olarak Türkiye, darbe hukukundan arındırıldığı zaman çağdaş bir ülke olabilir. Demokrasisi güçlü bir ülke olabilir. Büyümenin dinamiği, hukuk o zaman gerçekten öne çıkmış olabilir. Bunların olmadığı yerde başarıyı yakalayamayız.

Düşünceyi ifade özgürlüğünü sadece dillerde söyleriz ama gerçekleştiremeyiz.”

‘ÜLKENİN REJİMİNİ BİR KİŞİ BELİRLEYEMEZ’

Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili değerlendirmede bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bugün deniyor ki bir anayasa değişikliği yapalım. Arkasından cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ‘Sistemi değiştirelim, parlamenter demokratik sistemden vazgeçelim, yerine başkanlık sistemi getirelim’. Nasıl bir başkanlık sistemi? Türkiye’ye özgü bir başkanlık sistemi. Bir ülkenin rejimini bir kişi belirleyemez. Bir kişinin arzusu üzerine rejim değişmez. Bir ülkenin rejimini, o ülkenin tarihsel koşulları belirler” dedi ve ekledi:

“Siyasal, sosyolojik koşulları belirler. Amerika’nın tarihini bilirseniz başkanlık sisteminin neden olduğunu anlarsınız. Türkiye’nin en temel sorunu, Türkiye’nin tarihini bilmeyen, sığ bir kültüre sahip kişiler tarafından yönetilmiş olmasıdır.”

Başkanlık sistemiyle ilgili eleştirilerini dile getiren Kılıçdaroğlu, “140 yıllık bir parlamenter sistem deneyimimiz var. Bedeller ödenerek, bu parlamenter sistem yaşatılmıştır. Bir kişinin arzusu üzerine 140 yıllık çabayı alıp, bir tarafa atacağız ve Türkiye’ye özgü bir başkanlık sistemi getireceğiz. Neden? Bir Allah’ın kulu çıkıp, haklı bir gerekçe söylesin. Bir kişinin arzusu üzerine bunlar yapılır mı?” diye sordu.