CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, olası “İkinci Oslo” sürecine destek vermeyeceklerini açıkladı. Habertürk’ün canlı yayınına katılan Kılıçdaroğlu, “Oslo süreci ilkesiz bir süreçtir. Amacı AKP’ye seçim kazandırmak için PKK’ya eylemsizlik kararı alınmasını sağlamaktır. Şimdi de cumhurbaşkanlığı seçimi var. Eylemsizlik kararı alınsın beyefendi cumhurbaşkanlığı makamına otursun. İkinci Oslo sürecine destek vermeyiz” dedi.

 

Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “İlk Oslo görüşmeleri yapıldı, Türkiye kan gölüne döndü. İkinci Oslo’dan sonra Türkiye’de iç savaş tetiklenebilir. Sayın Başbakan her şeyi kendisi ve partisi üzerine inşa ediyor. Bu başbakanın bu süreci yönetmesi mümkün değildir. Eğer bir Başbakan çıkıp ‘Öcalan’la görüşülmeli’ diyorsa kendisinin muhatabı da artık Öcalan’dır. Ben bunu kabul etmiyorum. Bir devlet yönetiminde böyle bir şey olabilir mi?

 

BİZİM YERİMİZ TBMM

Barış için diyaloga evet. Bizim yerimiz TBMM. Oturup konuşalım. Korktular ve TBMM’ye gelmiyorlar ama koşa koşa Oslo’ya gidiyorlar. Bir sorun çözülecekse bu ülkenin kendi iç dinamikleriyle çözülmeli. Ben Meclis’i, halkı ve kanaat önderlerini devre dışı bırakacağım diyor. Kalkıp Oslo’ya gideceğim diyor. Biz bunu yemeyiz. Şimdi AKP İmralı’ya da giderim diyor, mesele yok. Gemisi var, arabası var, uçağı var. Eğer cesareti varsa gitsin konuşsun.

 

KAN GÖLÜNE ÇEVİRDİ

Ülkeyi kan gölüne döndüren birisini hangi ülkenin insanları Cumhurbaşkanı yapacak ki. Halkına doğruları söyleyemeyen bir ülkede nasıl Cumhurbaşkanı olur. Bizim Cumhurbaşkanı tercihimiz, iyi eğitimli, bilgili, kültürlü bir kadının bu ülkede Cumhurbaşkanı olmasıdır. Erdoğan cumhurbaşkanı olmak istiyor. Böyle bir isim okul bahçesinde öğrencileri topladığı zaman ayrışma mı yapar yoksa bütünleştirici mi olur. Orada imam hatip dışındaki öğrencileri dışladı. Her okuldan terörist çıkabilir, nitekim imam hatipten de çıkmış. İmam hatiplerde okuyan da bizim çocuklarımız, meslek lisesine gidenler de bizim çocuklarımız.

 

“BUNUN ADI İHANET”

Siz nasıl olur yabancı güçleri Türkiye’den geçirirsiniz. Bunun adı ihanettir. Suriye’de çatışmalara karışıp Türkiye’ye gelen gruplar var. Sayın Başbakana soruyorum, yabancı bir ülkenin silahlı kuvvetlerini Türkiye Cumhuriyeti’nde konuşlandırma yetkisi kime aittir. TBMM’ye aittir. Parlamentonun böyle bir kararı var mıdır, yoktur. Bunun adı vatana ihanettir, hangi ülkeye giderseniz gidin. Tazminat davası açıyormuş, açsın istediği kadar. Sayın Erdoğan beni korkutmak istiyor, ben sayın Başbakan’dan korkmam.

 

“MUSALLA TAŞINDA AHKAM KESİYOR”

Neşet Ertaş’ın musalla taşına yaslanmış ahkam kesiyor. İmam orada, namazı kılacağız, defnedilecek. Hayır efendim bir de konuşma yapacak. Hayatım boyunca hiç böyle bir olaya tanık olmadım. Neşet Ertaş’ın toplumda yarattığı sevgiyi ben nasıl istismar edip oya devşiririm hesabı yaptı. Bakalım bundan sonra hangi değerleri istismar edecek.

 

“OYLARIMIZ ARTMADI”

Güneydoğu’da oylarımızda gözle görünür bi artışımız olmadı. Ama meseleyi oya endekslemek onu istismar etmek demektir. Türkiye’nin barışa ihtiyacı var. Herkesin sorumluluğu var, benim de var Recep Tayyip Erdoğan’ın da, Devlet Bahçeli’nin de, BDP’nin de sorumluluğu var.

 

“TEKİN SEÇİMDEN ÇIKARSA ADAY OLUR”

İstanbullu nefes almak isterse, özgürlüğü tatmak isterse Beşiktaş’a, Sarıyer’e, Kadıköy’e, Kartal’a gider. Seçim öncesi önseçim yapacağız Gürsel Tekin çıkarsa tabii ki aday olur. Aziz Kocaoğlu İzmir’e çok güzel şeyler yapıyor. Kentsel dönüşümle ilgili olarak sorunları var tabii. Hükümet ne kadar geciktirirse geciktirsin kentsel değişimi yapacağız.

 

“KASADAN ÖDENMEZ”

Kendisine yönelik açılan tazminat davalarının kaybedilmesi halinde paranın parti kasasından mı ödeneceği sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Hayır tazminatların hiçbirisi parti kasasından ödenmez” dedi. Kılıçdaroğlu, başka bir soruyu yanıtlarken de Anayasa Mahkemesi’nin, CHP’nin 2008 ve 2009 yılları kesin hesabı incelemesi sonucunda, 2008 yılından 1 milyon 434 bin 42 liranın, 2009 yılından ise 1 milyon 257 bin 30 liranın Hazine’ye irad kaydedilmesi kararının haksız bir karar olduğunu belirterek, kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüreceklerini söyledi.