CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, 'Hayır' oyu kullanacaklara karşı başlatılan baskıların asla ve asla insanları yıldırmaması gerektiğini belirterek "Tam tersine baskılara karşı direnilmeli, sandığa gidilmeli ve kim baskı kuruyorsa onlara gerekli ders sandıkta verilmeli" dedi.

Kılıçdaoğlu, "Hayır oyu kullanacaklar için baskı kuruyorlar, hapse atıyorlar. Bazen işyerlerini yakıyorlar, tehdit ediyorlar. Bunlar doğru değil" değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun Cumhuriyet'te yer alan söyleşisi şöyle:

"Terör örgütleriyle, 'Hayır' oyu kullanacakların özdeşleştirme söylemlerini Sayın Başbakan yaptığı açıklamayla bu algıyı düzeltti, bununla ilgili sizin düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

"Eğer bir toplumu bir ülkenin vatandaşlarını birbirlerine düşman etmek, bu vatandaşları birbirilerine karşı rakip haline getirmek isteniyorsa o tür dile ihtiyaç var ve onu yaptılar. Ama bu ters tipti. Gideceğiz oy kullanacağız, bir tarafında evet var bir tarafında hayır var, tercihimizi ona göre kullanacağız. Evet oyu kullananda bizim vatandaşımız, hayır oyu kullananda bizim vatandaşımız. Siz hayır oyunu kullananları terörist ilan ederseniz, hangi kucaklayıcı dili kullanacaksınız ve Türkiye’yi nasıl yöneteceksiniz. Ben de onu karşılık şunu söyledim, evet oyunu kullananda, hayır oyunu kullananda benim vatandaşımdır ve benim başımın üstünde yeri vardır.

Ben sadece vatandaşlarımdan şunu istiyorum, sandığa giderken düşün, vicdanında ölç, biç, tart ve ondan sonra git. Kullanacağın oy sadece sana ait olan bir oy değil, senin geleceğinle ilgili, torunlarınla ilgili de bir oy. Dolayısıyla sen otoriter bir yönetim, tek adam rejimi mi istiyorsun, yoksa parlamenter, demokratik bir sistem mi istiyorsun. Sen kendi düşüncelerini özgürce açıklayabileceğin bir Türkiye mi istiyorsun, yoksa düşüncelerini açıklamaktan korkacak bir Türkiye mi istiyorsun. Bu çerçevede otur, konuş, düşün, danış ve oyunu git öyle kullan diyorum."

 "Sizin referandum kampanyanız ne zaman başlayacak ve hangi çerçevede olacak" sorusuna ise Kılıçdaroğlu, şöyle yanıt verdi:

"Bizim kampanyamız başladı. Bu çoklu bir kampanya. Sadece CHP’nin kampanyası değil, toplumun değişik kesimleri, sivil toplum örgütleri var, meslek kuruluşları var, siyasi partiler var ve bizde varız. Kampanyalarımızı başlattık. Bütün il ve ilçe örgütlerimizi Ankara’ya davet ettik. Bunlara kampanyada nasıl bir dil kullanacaklarını, hangi argümanları kullanacaklarını ifade ettik, küçük broşürler hazırladık.

O broşürleri gönderdik. Hem eğitim amaçlı, hem halka nasıl davranılacak, nasıl hitap edilecek ve hangi argümanlarla gidilecek bunları bir şekliyle aktardık. Ayrıca ben de dahil olmak üzere milletvekili arkadaşlarımızla çalışıyoruz. Bu Pazar günüde eski milletvekillerimizi davet ettik, onları da sahaya göndereceğiz, onlarda çalışmak istiyorlar, onlara da görev vereceğiz. Dolayısıyla Türkiye’nin her tarafında bu anayasa değişikliğini Türkiye için nasıl bir sonuç doğuracağını geniş kitlelere anlatmaya çalışacağız."

"Gerek sosyal medyada, gerekse çeşitli yorumlarla hayırcılara karşı tehdit ve saldırılar gündeme geliyor, bu olayları nasıl değerlendiriyorsunuz" soru üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Anayasa gibi önemli bir değişikliği referanduma halkın oyuna götürüyoruz. Eğer bir kişi kullanacağı oy nedeniyle tehdit ediliyorsa, baskı altına alınıyorsa, kullanacağı oy nedeniyle tehdit ediliyorsa bu ülkede her şeyden önce demokrasiyi sorgulamamız lazım. Ve bunun sorumlusu kimdir, o soruyu sormamız lazım. Bakın biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ayrıştırıcı bir dil kullanmıyoruz, tam tersine kucaklayıcı bir dil kullanıyoruz. Kişinin oyu ne olursa olsun, başımızın üstünde yeri vardır diyoruz, onu kınamıyoruz, onu eleştirmiyoruz. ona baskı uygulamıyoruz. Ama özellikle iktidar kanadı ve onların yandaşları hayır oyu kullanacaklar için baskı kuruyorlar, hapse atıyorlar.

Bazen işyerlerini yakıyorlar, tehdit ediyorlar. Bunlar doğru değil. Bu tür davranışlar hayır oyunu daha da güçlendirecektir. İnsanlar daha fazla gideceklerdir. Ben bu vasıflardan kurtulmak istiyorum diyeceklerdir. Ben kendi ülkemde demokrasi istiyorum diyeceklerdir. Ben kendi ülkemde düşüncemi rahatlıkla açıklayabilmeliyim diyebileceklerdir. Parlamento milli kurtuluş savaşını yürüten parlamento, Gazi Meclis, hakları yetkileri elinden alınan bir Meclis olmasın diyeceklerdir. Benim vekilim orada ikinci sınıf bir vekil durumuna düşmesin diyeceklerdir. Dolayısıyla baskılar insanları asla ve asla yıldırmamalı, tam tersine baskılara karşı direnilmeli, sandığa gidilmeli. Kim baskı kuruyorsa, onlara gerekli ders sandıkta verilmelidir diye düşünüyorum."

"Selin Sayek Böke'ye karşı tehdidi nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, "Son derece üzücü bir olay. Bir kadın milletvekiline televizyonda konuştu ve neden hayır oyu verilmesi gerektiğini anlattı diye tehdit yoluyla onu sindirmek, baskılamak hangi aklın ürünüdür, hangi mantığın ürünüdür, hangi insanlığın ürünüdür. Ne yaptı sayın Böke. Sadece düşüncesini açıkladı. Bu referandum sonucunda evet çıkması durumunda Türkiye'yi nelerin beklediğini de gösteriyor. Herkes sandığa giderken bunların hepsini düşünerek gitmeli. Biz vatandaş olarak bakın bir siyasi partinin genel başkanı olarak değil, vatandaş olarak biz üzerimize düşen vazifeyi yapmak durumundayız. Çocuklarımıza karşı sorumluluğumuz var, ülkemize karşı sorumluluğumuz var, şehitlerimize, gazilerimize karşı sorumluluğumuz var. Biz kendi ülkemizde tam demokrasi istiyoruz.

Biz üçüncü sınıf bir demokrasiye layık değiliz. Birinci sınıf demokrasi olsun, Japonya'da ne varsa, Amerika'da ne varsa, Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da bizim demokrasi kültürümüz de en az onlar kadar olmalı. Kendi geleneklerimize sahip çıkmalıyız, örfümüze adetimize sahip çıkmalıyız. Demokrasimizi, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmalıyız. Biz demokrasiyi getirdiğimizde kendi ülkemize dünyada sayılı saygınlığı olan bir ülkeyi kendi ellerimizle kurmuş olacağız.

Onun için biz demokrasiye önem veriyoruz. Çiftçi derdini anlatabilmeli, esnaf, sanayici derdini anlatabilmeli. Düşünebiliyor musunuz; Anayasa değişikliği var, referanduma gidiyoruz, hiçbir işveren korkudan sesini çıkartamıyor. Medya büyük ölçüde susturulmuş vaziyette. Bu tabloyu kimse hak etmiyor. Türkiye bu tablodan kurtulmak zorundadır. Ve bunun kurtuluşu da 16 Nisan'da sandığa giderek, oy kullanarak sağlayacağımız bir kurtuluş olacaktır" şeklinde yanıt verdi.