Bursa’da TR Düşünce Kulübü yönetimiyle kahvaltılı toplantıda bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada helalleşme çağrısını tekrarladı.

Kılıçdaroğlu, "Herkesin inancı benim başımın üstüne. Hiçbirimiz annemizi, babamızı seçme özgürlüğüne sahip değiliz. O zaman benim kimliğim neden siyaset konusu olsun" dedi.

"Çok kutuplaştık, birbirimize farklı gözlerle bakmaya başladık" diyen CHP lideri sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim de geçmişte hatalarımız oldu, siyaset kurumunun da hataları oldu ama bu toplumun bir helalleşmeye ihtiyacı var. Bir kucaklaşmaya ihtiyacı var. Birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var. Bunu yapmadığımız takdirde Türkiye'yi büyütemeyiz. Yine o kısır tartışmaların içinde siyaset alır başını gider. Kaybeden Türkiye ve bizim insanımız olur."

'HERKESİN İNANCI BAŞIMIN ÜSTÜNE'

Ötekileştirmenin insan haklarına aykırı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Herkesin inancı benim başımın üstüne. Herkesin kimliği de benim başımın üstüne. Hiçbirimiz annemizi, babamızı seçme özgürlüğüne sahip değiliz. O zaman benim kimliğim neden siyaset konusu olsun" ifadesini kullandı.

'İŞİ EHLİNE VERMİYORSAK DEVLET ADALETELE YÖNETİLMİYORDUR'

CHP liderinin konuşmasında öne çıkan bir diğer başlık da liyakat ve adaletti. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

"Devletin dini adalettir diyoruz değil mi? Kainatın adalet üzerine inşa edildiğini acaba biliyor muyuz? Yüce Yaradan'ın kainatı adalet üzerine inşa ettiğini biliyor muyuz? Bütün peygamberlerin ahlakı ve adaleti getirmek için görevlendirildiğini biliyor muyuz? O zaman şu soruyu sormamız lazım: Adalet konusunda ne yapıyoruz biz? Ne yaptık adalet konusunda biz? Adaleti eğer inşa edemezseniz, adaleti toplumda egemen kılamazsanız, ülkeye huzuru getiremezsiniz. İşin özü budur. Adalet aynı zamanda liyakat demektir. Aynı kökten geliyor bunlar. Liyakat nedir? İşi ehline vermek demektir. Acaba gerçekten biz devletin yönetiminde işi ehline veriyor muyuz? Eğer işi ehline vermiyorsak devlet adaletle ve iyi yönetilmiyor demektir."

"Gelişmiş ülkelerle bizim aramızdaki temel fark nedir? Niye orada demokrasi çok gelişti de bizde gelişmiyor bir türlü. Çünkü o ülkelerde siyasetçi harcadığı her kuruşun hesabını vermek zorundadır. Vermediği takdirde siyaset yapamaz ülkede. Asla bir daha milletin arasına bile giremez. Bizde vatandaşa hesap vermek zül addediliyor. Yahu arkadaş parayı vatandaş veriyor. Ben o parayı vatandaşın verdiği yetki dolayısıyla harcıyorum ve dolayısıyla benim o vatandaşa hesap vermem lazım. Hesap verilmediği zaman ve vatandaş da ödediği verginin hesabını sormadığı zaman demokrasi gelişmiyor. Vatandaştan gizli bir şey olmaz. Devletin sırrı değil ki o. Yapmışsın hastane, başımın üstüne. Yapmışsın yol, köprü, başımın üstüne. Zaten kimseye 'niye yaptın' demiyor. 'Kaça yaptın' diye soruyor. 'Kaça mal ettin' sen bunu diye soruyoruz. Bunun cevabını almak zorundayız. Bunun cevabını siyasetçi olarak ben sorduğumda koro halinde diyorlar. 'Vay bak işte bunlar yola karşı, köprüye karşı, hastaneye karşı' Değiliz arkadaş, biz kaça yaptığını soruyoruz. Demokrasi adına, vatandaş adına soruyoruz bütün bunları."