İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne terörle mücadeleden sorumlu Müdür Yardımcısı olarak atanan Sedat Selim Ay’ın işkence mağdurlarından Ayşe Yılmaz gözaltındayken kendilerine sürekli porno film seslerinin dinletildiğini, 20 yaşındaki gencecik insanların vajinasına giren parmakları, öldürülen arkadaşı Süleyman Yeter’in işkencede delinen yüzünü nasıl öptüğünü anlattı.

 

Şimdi İnsan Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Komite Türkiye Temsilcisi olan Yılmaz’a göre Ay, tüm bunların ve daha pek çok olayın sorumlusu ekibin iki numaralı ismi. Ekibin başında sürekli küfürlü konuşan Bayram Kartal var, Ay ise “okumuş, entelektüel ve sakin.” 1997’de gözaltına alınıp, işkenceli 14 günün ardından serbest bırakılan, gördüğü işkenceye karşı etkin soruşturma yapmayan Türkiye’yi AİHM’de mahkum ettiren Yılmaz “Ay’ın terör şefliğine getirilmesi beni üzmez, Türkiye gerçeğini bir kez daha gösterir” dedi.

 

Tuğba Tekerek'in Taraf gazetesinde "İşkencilerin en kibarı" başlığıyla yayımlanan (26 Temmuz 2012) söyleşisi şöyle:

 

İŞKENCECİLERİN EN KİBARI
Öncelikle gözaltı sürecinde yaşadıklarınızı sormak istiyorum...

Ben önce size şunu söyleyeyim. Ben, karşınızda bütünlüğü olan bir insan olarak oturuyorum. Ama o dönemde yaşayan bazı arkadaşlarımız artık yok. Süleyman Yeter, 6 martta gözaltına alındı 2 gün sonra cesedini verdiler. Ben o cesedi gördüm. Süleyman’ı sarıldım öptüm. Şakaklarında delikler vardı, sanki demir mengeneyle sıkıştırılmış gibi... Korkunç ağır işkenceyle öldürüldü bu insan. Hasan Ocak yine bu ekip tarafından gözaltına alındı, işkence yapıldı, Beykoz ormanına atıldı. Kimsesizler mezarlığında 58 gün mücadele ederek bulabildik Hasan’ı. Asiye Zeybek Güzel’e tecavüz edildi. Kişiliği parçalandı, istediği kıvama getirmenin yolu yöntemi olarak bu işkence uygulandı. Tüm bunları görmüş geçirmiş biri olarak karşınızda oturuyorum ben. “Benim gördüğüm ne ki” diyorum.


“Ne ki” olsa da anlatır mısınız?

Ben de dayak yedim, gözüm bağlandı, küçücük çocuğum ortada bırakıldı. Eşimle birlikte gözaltına alındım. 14 gün boyunca neden gözaltına alındığımızı bilmedik, işkence gördük, eşimin üç kaburgası, burnu kırıldı, kafası nerdeyse paramparça edildi. Her tarafı kan revandı ilk gördüğümde. 5 gün hücrede zincirli tutuldu benim eşim. Suçu; kendisini dövenlere karşı mukavemet göstermiş. O insandır ya, insan. Sen küfredeceksin, döveceksin, işkence yapacaksın karşındaki elini kolunu bağlayıp duracak. Yok öyle bir şey. Ve bunun için benim eşim bayıltılana kadar dövülüyor ve zincirleniyor. 5 gün insanî ihtiyaç dediğimiz tuvalet ihtiyacı bile görülmüyor. Her gün hücrenin demirlerinden dışarıya işiyor. Ancak “Büyüğümü de buraya yapacağım” dediğinde zincirlerini çözüyorlar.
 

Gözaltına alınmanız nasıl oldu?

22 şubatta gece saat dört buçukta dış kapımız kırılarak, uzun namlulu silahlarla girildi bizim evimize. Oğlum o zaman 7-8 yaşındaydı, hemen yatağıma aldım. Yatak odama daldıklarında çok sinirlendim, “Burada çocuk var, çıkın” dedim. Epey bir tartıştıktan sonra çıktılar yatak odamdan. Evin her tarafını talan ettiler. Sonra “Giyinin götürüyoruz” dediler. O arada oğlumu kucakladım alt komşuma götürdüm, ama önce “Götüremezsin” dediler, silah dayadılar belime. “Ya beni öldürürsünüz ya çocuğumu alırsınız” dedim. Bunun üzerine alt komşuma bırakabildim çocuğumu. Sonra beni ve eşimi Vatan Emniyet’e götürdüler.
 

Orada ne oldu?

İlkin Bayram Kartal, Sedat Selim Ay ve bir kişinin daha olduğu bir odaya alındık. Ay’ı şahsen gördüğümde tanırım. İlk sorguya alındığımda gözlerim açıktı. Beni sorgulayan oydu. Verdiğim bir yanıttan dolayı dayak da yedim aynı odada ben. “Sen devlet memurusun, devlete hainlik ediyorsun” denince ben de “Vatanseverim diyenlerin Susurluk’ta tahlillerinde uyuşturucu çıktı” diye yanıt verdim. O gerginlikle söylüyorsun böyle şeyler. Bunun üzerine bana giriştiler, dövdüler.
 

Sonra?

Sonra koridor gibi bir yere, salona getirdiler bizi. Çok kalabalıktı. Gözlerimiz bağlı yüzümüz duvara dönük ayakta durduk orada. Beş gün aynı yerde kaldım, işkence sesleri, televizyon sesleri, yemeden, içmeden, oturmadan, yatmadan, ayakta. Sürekli Kral FM’i açıyorlardı. Bir parça vardı, o zaman çok nefret ediyordum. Unutmak istedim ve unuttum. Çok pis bir parçaydı. Bağıra bağıra, binlerce kez dinlettiler bize. Sorgudan getirilen, askıya alınıp getirilen baygın insanlar ayaklarımızın altına atılıyordu. Üşüyor titriyor, insan olarak çıkarıyorsun kabanını, üstünü örtmeye kalktığında gelip dövüyorlardı.
 

Erotik film sesini nerede dinlettiler?

Vatan Emniyet’teki o salonda. Kiminle görüşürseniz hepsi söyleyecektir bunu. Mukaddes Hanım (Çelik) da söyleyecektir, Birsen (Kaya) de, Sultan (Arıkan) da... Mesela, Sultan’ın işkence davası görüldüğünde açıkça söylediği şeyler vardı: “Parmaklarıyla bana tecavüz ettiler, vajinama parmaklarını soktular.” Polisler ayıpladılar mahkeme salonunda bunu böyle söylemesini... İşin komiği, bunu yapmak ayıp olmuyor da bunu ifade eden kadın ayıplanıyor. Bu tür şeyleri de yaşadık biz.
 

Salondan sonra nereye alındınız, orada kimlerle kaldınız?

Beni, Sultan’ı ve Birsen’i A-7 hücresine koydular. Gülnaz diye gencecik bir çocuk daha vardı hücrede. O da çok tedirgin, berbat bir durumdaydı, çok ağır işkenceler görmüştü. O süre zarfında Sultan’ın ve Birsen’inin tuvalet ihtiyaçlarını ben gördürdüm. İkisinin de kolları çalışmıyor, ters ve düz askıya alınmaktan ötürü. Her tuvalete gittiklerinde yanlarında gidiyordum, pantolonlarını açıyorum, oturtuyorum ve geri kaldırıyorum. Çok genç çocuklardı daha, 21 yaşında. Böyle yaşadık biz 13-14 gün. Gönül’le (Karagöz) de tuvalette karşılaştığımda durumu çok kötüydü.
 

Nasıldı?

Vücudunun her tarafında yara vardı. Bayram Kartal Gönül’ü gırtlağından tutarak boğmuş. Bu Bayram Kartal’ın işkence yöntemiymiş; bayıldıktan sonra bırakıyor, sonra boğulan kişi ani bir nefesle kendine geliyor. Öldürme korkusunu yaşatarak baskı yapıyor. O zaman, ekibin şefiydi Bayram Kartal. Adli Tıp’a Gönül’le beni kelepçeleyip götürmüşlerdi. Biz, iki kadın orda kelepçeli beklerken içeri bir polis girdi, ona “Müslüman faşist” deniyordu. Saçları briyantinli, esmer, orta boylu... O adamı gördüğünde Gönül titremeye başladı. Ve çok uysal olan Gönül “şerefsiz” diye küfrederek fırladı. Gönül’e de aynı şeyi yapmışlar... (Sessizlik) Yani tecavüz etmeye kalkmışlar.
 

Tüm bunları yapan TİM 3. Bu ekip hakkında neler biliyorsunuz?

Her illegal örgüte bakan TİM’ler varmış. TİM 1-2-3-4... TİM 1 PKK’ya bakıyor, TİM-3 MLKP’ye... Başında Bayram Kartal vardı, yardımcısı da Sedat Selim Ay’dı. Onun dışında “Ahmet” diye, “Lale” diye, biraz önce sözünü ettiğim “Müslüman faşist” diye bir sürü takma isimler kullanan insanlar vardı. Bayram Kartal esmer, bazen bıyıklarını keser bazen çok komik bıyıklar bırakır. Her zaman yüz yüze olduğumuz, toplumsal olaylarda, işkence davasında sürekli gördüğümüz biri. Sadece bizi gözaltına alması değil, geçmişinde bayağı namlı işler yapmış. Kars’ta Cemil Kırbayır’ın gözaltında kaybedilmesinin, Turan Sağlam’ın gözaltında işkenceyle 12 Eylül’de öldürülmesinin faillerindendir. Kars’ta o işleri yapıyor sonra terfi olarak buraya yollanıyor. Oradayken ismi Kemal Kartal, İstanbul’a gelince Bayram Kartal oluyor.
 

Peki Sedat Selim Ay?

Okumuş, entelektüel bir tip, üniversiteye gitmiş galiba. Ben o zaman kırklı yaşlardaydım, o da otuzun üzerinde bir insandı. Uzun boylu. Daha sakin gibi görünüyor ama ekibin esas adamının o olduğu belliydi. Sorgulara falan o giriyordu.
 

Selim Ay için “İyi adamdır” açıklamaları var. Böyle diyenlere ne diyorsunuz?

Devlete göre iyidir. Devletin has adamıdır. Kritik işlerini demek ki onunla çözecek. Diyarbakır’daydı “işkenceye sıfır tolerans” diyen AKP şimdi buraya getirdi. Bundan sonra İstanbul’u bir işkenceciyle yönetmeye çalışacak. Evet dışardan baktığında üniversiteli, insan gibi insan diyorsun ama öyle olmadığını ben yaşayarak gördüm, biliyorum ve söylüyorum. (Taraf)