Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, 27 yıl çalıştığı Marmara Üniversitesi’ndeki görevinden KHK ile ihraç edilmesinin ardından çalışmalarına devam etti.

Türkiye’nin birçok kentini ziyaret eden Kaboğlu katıldığı konferanslarda, anayasa değişikliğinin getireceklerini anlattı.

Kaboğlu, "Sonuna kadar hakkımı ararım ama üniversiteye artık dönmem'" dedi.

Cumhuriyet gazetesinden Hilal Köse’nin sorularını yanıtlayan İbrahim Kaboğlu şunları söyledi:

Odanızı boşalttınız mı?

Boşaltmadım. Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği’nin de faaliyetlerini orada yürütüyorduk. Kadıköy Belediyesi, derneğe bir mekân verecek. Kitapları oraya taşırız diye bekliyorum. Eve sığdırmam mümkün değil. Benim odam kürsü odası olduğu için anahtarı bıraktım. Zaman zaman fakülteye uğramak durumunda kalıyorum. O zaman koruma polisini çağırıyorum. Haber veriyorum. Biri bir laf ederse filan… Rencide olmak rahatsız edici olur. İlk günler yüzüme tuhaf bakıyorlardı şimdi nezaketli davranıyorlar…

Karar geri alınsa döner misiniz? Kırgın mısınız?

Hukuki mücadelenin ne kadar değerli olduğu konusunda onlara da hukuk dersi vererek sonuna kadar hakkımı ararım ama üniversiteye artık dönmem. Türkiye’de üniversite benim için bitmiştir. Onurlu ölüm hakkını, Türkiye’de geliştiren bir kişinin, öğrencileriyle onurlu biçimde vedalaşamamış, onurlu bir şekilde emekli olamamış olması, bu şekilde bir gece yarısı üniversiteden uzaklaştırılması son derece haysiyet kırıcı. Kırgınlık yok çünkü karşımda kırgınlık duyabileceğim bir muhatap yok; “üç maymun” dışında. Bundan sonrası, yapabildiğim ölçüde hukuki hesaplaşmak olur.

En azından pasaportunuz olsaydı…

Benden çok mağdur olan, çok genç olan, çocuk okutanlar var. Benim beş, altı ay maaşsız kalmam o kadar da önemli değil. Benim tanınmışlığım bir etki yarattı ama… Arayanlardan biri de Cemil Çiçek’ti. ‘Geçmiş olsun’ dedi. ‘Bu şuna benziyor’ dedim; ‘Kurşunlarsınız, bütün şarjörü boşaltırsınız, hızınızı alamazsınız cesedi tekmelersiniz, daha da tatmin olmazsınız cesedi sürüklersiniz..’ Başbakan’ın o konuşmasını hatırlayalım. 22 Şubat günü genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıda, ‘Kurunun yanında yaş da yanıyor’ dedi. Çok önemli bir itiraftır bu. Bunu söylüyor ama gereğini yapmıyor. Komisyona başvursunlar diyorsun, komisyonu işletmiyorsun. Anayasa Mahkemesi, tedbir talebimizi ‘yaşam hakları tehlikede değil’ diye reddetti. Bunu neye dayanarak söylüyor. Sürekli hedef gösterildik. ‘Terörist oldukları için attık’ dediler.

AİHM’in akademisyenlere OHAL komisyonunu adres göstermesini nasıl yorumluyorsunuz?

Talihsiz bir karar. Ortada komisyon yok ki. Zaten idari nitelikte. Komisyondan ret cevabı aldık ve idare mahkemesine gittik diyelim. Danıştay Başkanı, sıkılmadan, utanmadan ‘OHAL gayet iyi gidiyor’ dememiş miydi? Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a rağmen bunu diyor. Kraldan çok kralcı hukukçularımız olduğu sürece işimiz çok zor. Erdoğan çok daha dürüstçe oynuyor. ‘Ne istediler de vermedim’ diyor. Televizyon ekranlarında ‘FETÖ’nün Erdoğan’la ilgisi yok’ diyorlar. Canikli, üniversiteler için ‘en değerli arazileri onlara vermiştik’ diyor. Yandaşlar, ‘Hayır hiç alakası yok’ diyor. Böyle bir ülkede okumuşlardan, unvanlılardan, profesörlerden, başkanlardan medet ummak yerine, o güçsüzlein gücü halkın sahiplenmesi önemli. 16 Nisan öncesinde olduğu halk biraz daha geleneksel ilişkilerini aşabilirse yeni eklemlenme alanlarını keşfedebilirse olabilir.

Adalet Yürüyüşü sizin için ne ifade ediyor?

Özgürlükler açısından; Kanun-i Esasi’de 1909’da yapılan değişiklikle, toplanma ve gösteri özgürlükleri tanındı. Bu toplu özgürlük, mekân, zaman ve katılımcılar bakımından bu denli kapsamlı olarak ilk kez kullanılıyor. Muhtemelen dünyada da ilk kez. Bu bakımdan, Adalet Yürüyüşü, Türkiye’de toplu özgürlüklerin gelişmesi bakımından bir dönüm eşiği olarak görülebilir. Katılımcılar açısından; her meslekten, her bölgeden ve her yaştan insanların olması, güzergâh Ankara-İstanbul olarak belirlenmiş olmakla birlikte, ülke genelinde geçerli bir yürüyüş izlenimi yaratıyor.

Konu bakımından; başlık “adalet” olmakla, başta Anayasa’ya saygı ve hukuk devleti gelmekle birlikte, hukuk güvenliği ve toplumsal barış talebi, haliyle demokrasi ve insan haklarını talep etme ve savunma iradesi öne çıkıyor. Bu bakımdan da, “Adalet Yürüyüşü”, daha çok bir “Türkiye Yürüyüşü” olarak görülebilir; başka toplumları da esinleyebilecek bir eylem tarzı. Bu nedenle, hedefleri bakımından fikri örgüsü çok iyi işlenmeli.

SÖYLEŞİNİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN