HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Türkiye siyasi tarihinin parti kapatmalarla geçtiğini belirterek, Anayasa Mahkemesi’nin rolünün HDP’nin kapatılması davası üzerinden belirleneceğini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Genel Kurul’da Meclis, Kamu Denetçiliği Kurumu, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Sayıştay üzerine söz aldı. Partisine dönük açılan kapatma davasını gündemine alan Kerestecioğlu, Anayasa tartışmalarına dair konuştu.

İktidarın yargı pratiği üzerinde duran Kerestecioğlu, “Ülkedeki yargı pratiğine baktığımızda, bir tarafta cezasızlıkla ödüllendirilen suçluları, diğer tarafta da uzun tutukluluk süresiyle hüküm giymeden cezalandırılan muhalifleri, siyasetin yargıya müdahalesini görüyoruz. Sezen Aksu’nun ‘Ben sende tutuklu kaldım’ şarkısı gibi adeta bütün ülke sizde tutuklu kaldı. Ya da ev hapsinde yada adli kontrolde. Tutukluluk artık hüküm gibi. Ceza kadar tutukluluk süresi geçiriliyor. Başına gelecekleri göze alarak yurt dışından dönenler ‘kaçma şüphesi var’ denilerek tutuklanıyor. Bu ülkede yıllardır biliyoruz ki her iktidar kendine uygun bir yargı sistemini kurar. Çünkü bu ülkede herkesin rövanşları var: İstiklal Mahkemelerinin 60 darbesi, 71 darbesi, 80 darbesi, 28 Şubat ve yüzbinlerce insanın siyasi pratik içinde işkenceye maruz kalıp, kamu haklarından yoksun bırakılması, idam edilmesi. Rövanşlar, rövanşlar, rövanşlar ve bunun için kullanılan yargı aparatı” dedi.

YARGI SİYASETİN APARATI HALİNE GELDİ

Yargının siyasetin aparatı haline geldiğini dile getiren Kerestecioğlu, “Bu ülkede yargı siyasetin aparatı olmasaydı eğer; örneğin Gültan Kışanak 12 Eylül’de yaşadıklarından sonra bugün baş tacı yapılır, devlet özür dilerdi. Ama heyhat siyaset aynı siyaset, yargı aynı yargı, kitap aynı bu kırmızı kitap. OHAL Komisyonu nasıl yargıya başvuruyu engelleyen bir fren mekanizması olarak kullanıldıysa, AYM’nin de günümüzdeki işlevi AİHM’e giden süreci geciktirmek oluyor. Bir hak ihlali kararı verdiğinde dahi, bu kararı o kadar geç veriyorlar ki; artık o ihlalin giderilmesinin bir karşılığı kalmıyor. Ayrıca AYM, başvuran kişiye ve olaya göre de dosyayı bekletiyor. Örneğin Barış Akademisyenleri’nin ihracından sonra AYM’ye başvurdukları sürede iktidar OHAL Komisyonu kurdu. AYM de tüm bu başvurulara: ‘İç hukuk yollarının tüketilmediği’ gerekçesiyle ret verdi. Ama gel gör ki başvuru tarihinde böyle bir komisyon yoktu, ayrıca komisyon etkili bir iç hukuk yolu da değil. Ayrıca bu komisyon halen karar vermedi ve Barış Akademisyenleri dosyalarının çoğu hala bekletiliyor” hatırlatmasında bulundu.

‘ERDOĞAN’A HAKARET’ DAVALARI

“Erdoğan’a hakaret” nedeniyle açılan davalara dikkat çeken Kerestecioğlu, “AYM bu konuda ısrarla karar vermiyor ve içtihat da oluşturmuyor. Bu da aslında kişiye göre davrandığının kanıtı. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2014’te 110 olan ‘cumhurbaşkanına hakaret’ davası, 2021’de 9 bin 168’e çıktı. 110 nerede, 9 bin 168 nerede? Son 8 yılda cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla açılan soruşturma sayısı 200 bine dayanırken, dava sayısı ise 44 bin 675 oldu” şeklinde konuştu.

AYSEL TUĞLUK HATIRLATMASI

AYM’nin kararlarını Aysel Tuğluk’u hatırlatarak eleştiren Kerestecioğlu, “Bir başka örnek; Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesindeki linç girişimi ve çıkan olaylarla ilgili davada; azmettiren, olay anında müdahale etmeyen, görevini ihmal eden kamu görevlilerinin soruşturulmasına dair şikayet başvurusunda hiçbir inceleme yapılmadan karar çıktı ve bu kişilerin yargılanmasına izin verilmedi. Bu dosya 2017’den beri AYM’de. Aslında çok basit bir dosya, çünkü hiç işlem yapılmadan soruşturmanın önünün kesilmesi tek başına ihlal olduğu halde, bu dosyayla ilgili de AYM karar vermiyor” diye konuştu.

TÜRKİYE’NİN PARTİ KAPATMA TARİHİ

Türkiye’nin siyasi tarihinin parti kapatmalarla dolu olduğunu belirten Kerestecioğlu, şunları söyledi: “Birinci yüzyılını henüz doldurmamış Cumhuriyette, 28’i Anayasa Mahkemesi tarafından olmak üzere 60 siyasi parti kapatıldı. Peki bu partiler kapatıldı da onların mensuplarının fikirleri yok mu oldu? Her siyasi gelenek kendisini başka isimlerle var etmeye devam etti. Ancak ülke siyaseti 2022 yılında da hala bir adım ileriye gidemedi. AYM gündeminde bizim kapatma davamız var. AYM, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, HDP’nin kapatılmasına ilişkin hazırladığı ilk iddianameyi, ‘terör örgütünün odağı olma’ suçlamalarının partiyle ilişkisinin kurulamadığını söyleyerek iade etmişti. Ne hazırlanan ikinci iddianame ne de davaya sonradan delil diye eklenenler; bu davanın siyasi emellerle açıldığı gerçeğini değiştirmedi, değiştirmeyecek. İkinci iddianame neredeyse AYM’nin iade gerekçelerinden hiçbirine uygun olarak düzenlenmeden, AKP’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçimlerinin yıldönümünde tekrar AYM’ye sunuldu. Goebbels’iniz algı atraksiyonları için özel günleri kullanmayı çok seviyor, biliyoruz. Bu da 7 Haziran’dı.

AYM’NİN 2022 ROLÜ BELİRLENECEK

İddianamenin yüzde 85’i kişilerin soruşturma ve kovuşturma dosyalarının üst üste yığılmasından oluşuyor. İddianamenin geri kalanında ise Anayasaya veya Siyasi Partiler Yasasına aykırılık teşkil eden bir tane dahi karar yer almıyor. Yine bu yüzde 15’lik kısımda kapatma gerekçesi olarak 2014’teki bazı belediyelerin faaliyetleri gösterilmiş. Bu faaliyetlerin suç oluşturup oluşturmadığı bir yana, bahsedilen belediyelerin hiçbiri HDP belediyesi değil. Bu davada bir başka hukuk şahikası ise şüphesiz ki İrfan Fidan. Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerindeki yasak ve yurtdışına çıkış yasağını kaldırmasıyla da tanınan Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde HDP’liler hakkında çok sayıda soruşturmaya imza attı. Kapatma davası iddianamesine konu edilen 46 dosyanın soruşturma aşamasında onun imzası var. Kısacası şahsın kendisi bu dosyanın hem savcısı, hem de hâkimi! Ne ala memleket. Hem çal hem oyna. Her cenahın kendi meşrebince anlamlar yüklediği Cumhuriyet’in 100. yılını yine parti kapatarak ve başta Kürt halkı, HDP’ye gönül veren tüm muhaliflerin iradesini yok sayarak mı taçlandıracaksınız, göreceğiz. Kısacası AYM, 2022’deki rolünü kapatma davası ile belirleyecek.”

AİHM KARARLARI NEDEN UYGULANMIYOR?

Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına almayan bir ülkede adil ve demokratik bir seçimden söz edilemeyeceğini vurgulayan Kerestecioğlu, “Anayasa Mahkemesi’ne, bireysel başvuruların başladığı 2012 yılından, 30 Haziran 2022’ye kadar 428 bin 554 bireysel başvuru olmuş. Neden başvurur insanlar size? Haksızlığa uğradıkları için. Hala askeri darbe tortularıyla dolu olsa bile, bu anayasa nerede gerçekten bu ülkede? Neden AİHM kararlarını uygulamıyorsunuz? Son 18. madde ihlali kararıyla tüm arkadaşlarımızın serbest bırakılması gerekiyor. Nasıl bırakmazsınız. Nerede anayasa? Evet, bu bütçe iktidarın son bütçesi olduğu gibi; 12 Eylül artığı Anayasa’nın da son demi olacak. Sivil, özgürlükçü, eşit yurttaşlığı esas alan yeni bir Anayasa ile ülkeyi hep birlikte demokratikleştireceğiz. Ancak bu Anayasa; sadece parlamentoya sıkışmış ve yurttaşlardan sadece oy kullanmasını bekleyen bir siyasetle değil, özgür bir ülkede yaşamak isteyen gençlerin ve kadınların kararıyla gelecek. Duydunuz zilin sesini. Size ayrılan bütçenin ve sürenin sonuna geldiniz, yavaş yavaş çekilebilirsiniz” diye noktaladı.

Kaynak: MA