Hazan mevsimi yaşayan verili iktidarın hiçbir akıl dışılığına şaşırmadık. Tersine çok az da olsa normale yakın tutumunu ise; "Kırk yıllık Kani, olur mu yani" tereddütü ile karşıladık. Son olarak milletin kefen parasına göz dikişini ise; "Yok artık..." şaşkınlığı ile... Kefen parası denilen hikaye şundan ibaret: Merkez Bankası'nın yıllık yüzde 20'sini oluşturan tutar son atımlık barut olarak rezervde tutulur. Buna ihtiyat akçesi denmekle birlikte; ekonomistler kefen parası olarak tanımlar bu meblağı... AKP şu anda örneği görülmemiş bir iştahla bu paraya göz dikmiş durumda. Parayı önce hazineye aktartıp, oradan da Karun'un hazinesine... Göz dikilen miktar 45.8 milyar liracık.

Hani ekonomide her şey iyi gidiyordu da, memleket dünya devi olma yolunda yeri göğü inletiyordu ya. Çinliler, Maçinliler, Jupiterliler; "Bu duyduğumuz Türklerin ayak sesleri mi yoksa" paniğiyle kendilerini balkonlardan atıyorlardı ya. Bu kefen parası meselesi demoralizasyonda sosyal fren patlamasına sebebiyet verebilir. Ve hatta beka sorunu yaratma heveslilerin ekmeğine sadece yağ sürdürmez, üstüne petek bal da... Ben devletime güvenirim. Onun rakamlarına bakma ihtiyacı duydum; fena halde yüksek volümlü milli duygularımla... Açılan şirket sayısı: Yüzde 20.8 azalmış. Kapanan şirket sayısı: Yüzde 25.6 artmış. Acaba bu ters orantılı gidişatta başka şirketleşmeler mi etkili? Şeytan bu ya... Akla getirmiyor değil. Mapusane kültüründe adli mahkumlar arasında şirketleşme, çeteleşmenin karşılığıdır. Oradaki çeteleşme 3-4 çıkar birliği olanın ortaklaşalığıdır. Yani o kadar. Ama duvarın bu tarafı... Bütçede mühim ekonomik verilerden olsa gerek. 2018'in ilk 5 ayında bütçe açığı: 20.4 milyar TL. 2019'un ilk 5 ayında bütçe açığı: 66.5 milyar TL. İşler sakata gidiyorun ötesinde; iş-güç kalmamış. Eee tabi bu durumda; "Yiğit muhtaç olmuş kefen parasına..."

Aklın sınırlarını zorlayan bir şeyler var burada. "Bak burası çok önemli..." Para yok, ama harcama çok. Tabi belirli alanlarda, malum kesimin harcaması çok. En son Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu daha ilk toplantısında kendi kendisinin maaşına yüzde 40 zam yaptı. Yani bu aslında iyi bir yöntem. Memurlar da, işçiler de aynı yöntemle maaşlarını belirleseler. İnanılmaz bir toplumsal mutabakat ve barış hayata geçer. Kimse kimseye bulaşmadan, huysuzluk yapmadan; mutlu, huzurlu ve bahtiyar yaşar gider. 1 Mayıs'ta Taksim'de eli süpürge-faraşlı çöpçülerden başka dolanan olmaz. "Bak burası çok önemli..." Ayrıca kıdem tazminatı konusunda da benzer yöntem izlenebilir. Emekçiler toplansınlar, kendi kıdemlerine kendileri karar versinler. Bu konuda 81 ile yayılma olasılığı yüksek gerilim de sönümlenmiş olur. Cumhurbaşkanlığı'nın, Yüksek Yüksek Tepelere Ev kurmuş Kurulu'nun, güzide üyelerinden Arınç kendim duymasam inanmayacağım sözler savurdu: "Sana ne kardeşim milletvekilinin maaşından, edepsizlik benim maaşımı sorgulamak..." Eyvah, eyvah... Tabi bu maaşlar Papua Yeni Gine vatandaşlarının vergisiyle ödeniyor. Değil mi? Ondan sonra kefen parası... Şimdi şunu da derler: "Sana ne kardeşim senin kefen parandan. Sen ölmene baksana..."

Bodrum-Yalıkavak'ta 75 yaşlarında (ismini vermeyeyim şimdi) 17 dişi altın kaplama Azeri bir vatandaş yaşamakta. Bu bir vatandaş, mezar kazıcısı üç vatandaş tarafından el üzerinde tutulmakta hali hazırda. Hatta zaman zaman söz konusu Azeri'ye olan sevgi yarışında mezar kazıcısı üç vatandaş birbirine düşmekte. İskele Kafeterya'da, Azeri'nin çayına şeker atıp, karıştırma yarışında çayı beyefendinin üzerine dökerler. Azeri üç gün eve kapanır. Üçüncü günün sonunda üç meslektaş elbirlik duygusal bir atmosferde evden çıkarırlar sevgi arsızı Azeri'yi... Azeri sevdalısı üç meslektaşın, şu sıralar aralarında pek sorun görünmeyişi 17 dişin eşit paylaşımında uzlaşıldığı yorumlarına neden olmakta... Ama üçünden birisine bir diş eksik düşüyor hesabımca. Bu yeni bir çatışma konusu olabilir. "Bak burası çok önemli." Mezar kazıcılığı, Azeri'nin altın dişleri, Merkez Bankası, Hazine, kefen parası... Nereden nereye... Dünya ne kadar da küçülmüş. Az daha çarpışacaktık...

Cevat Şakir bir yazıtında şu sözleri sarfeyler: "Neyleyim kefen gibi yatak çarşaflarını, uyku mahmuru çapaklı gözleri? Ağlarım kıyının sakız dallarında..." Burada Balıkçı deniz kızının peşine düşmüştür. Deniz Kızı'na kavuşamadığı her zamanın her uzanışları ölüme el veriş gibi gelir. Eğer uzandığı yerde örtü var ise o da kefen gibi... Son olarak Balıkçı adada köpükler arasından çıkan bir fok balığını görüyor. Ve orada arayışını, "ne farkı var" diyerek sonlandırıyor. Kefen parasına el konsa dahi Bodrum bu anlamda en şanslı yerleşkelerden. Çünkü Bodrum Belediyesi-Mezarlıklar Müdürlüğü defin işlemlerini kefen dahil ücretsiz olarak yapmaktadır. "Bak burası çok önemli." Ama siz gene de kefen parasına dokunmayınız hazine ve devamı... Kefen parasına dokunmanız durumunda bu dünyada da, öbür dünyada da bu halkın iki eli, iki yakanızdan eksik olmaz... Ayrıca kefen parası kutsaldır, çarpılır, marpılırsınız. Sonra demedi, demeyin...