Bu yazı yazılırken kesin olmayan İstanbul seçim sonuçlarına göre CHP adayı Ekrem İmamoğlu 4 milyon 170 bin 511 oy almış olduğu YSK tarafından tescillenmişti. AKP adayı Binali Yıldırım ile arasındaki oy farkının 13 bin 989, yuvarlak olarak 14 bin olduğu ve bu farkla CHP adayının seçimi kazandığı ispatlanmıştır.

Fakat siyasal iktidarı elinde tutan erk, İstanbul başta olmak üzere Mardin ve Diyarbakır gibi merkezlerde seçimi kazanan adaylara mazbatalarını vermemek için ayak diriyor. Yalan, tehdit, şantaj gibi her türlü yola başvurarak sonucu değiştirmeye çalışıyor. Birkaç gün süre önce iktidara muhalif olanların kanını içeceklerini açıkça ve pervasızca ilan eden bir lümpen katil, şimdi bu hedefini gerçekleştirmek için devlet yetkililerinden emir beklediklerini ilan etmekten çekinmiyor. 81 milyon ülke insanını korumakla görevli devlet ise tüm organları ile tam bir sessizlik içinde.

Her duyarlı insanın 31 Mart seçimi ile ilgili olarak çıkaracağı en önemli dersin, ahlaksız medyasıyla, kiralık lümpen katilleriyle, insaf ve vicdan ölçülerini adeta zorlayan yalanlarıyla, siyasal iktidarı elinde tutan güçlerin insanın aklıyla alay eden bu çağ dışı görüntüsü olduğunu düşünüyorum.

Bundan evvelki uygulamaların çok demokratik, adil olduğunu söylemek gerçeği yansıtmayabilir belki. Fakat bu seferki her zamankinden daha açık, gün ışığında ve daha göz önündedir. Onların bu durumu, suç üstü yakalanmışlığın, kıstırılmışlığın sonucunda yenilgiyi kabulünden başka içine düştükleri çaresizliği ifade etmektedir.

 Bu konuda yapılması gerekenlerin başında, ülkede satılmadık toprak parçası, yağmalanmadık kamu serveti, kapanmadık veya satılmadık fabrika bırakmayan (son on yedi yılda açılan bir tek fabrikanın olmadığı unutulmasın), paranın değerini sıfıra indiren, üretimi yok eden, ülke insanını tarihinde hiç olmadığı kadar sömürge ülke yurttaşı konumuna düşüren bu iktidara karşı özgürlükten, adaletten yana olanların ; hukukun herkese eşit şekilde uygulandığı özgürlükçü ve eşit yurttaşlık temelinde demokrasi mücadelesinde bir arada olmasıdır. Kısaca, AKP-MHP bloğuna muhalif olanlar daha fazla ses vermelidir. Tüm demokratik kitle örgütleri, sendikalar, sivil toplum örgütleri, barolar, insan hakları ve meslek örgütleri, (DİSK, KESK, TMMOB, TTB, TURMOB, İHD, vb) yaşanan bu açık hukuksuzluğa sessiz kalmamalıdır. Zira, bu aşamadan sonra bu kadar açık hak ihlaline sessiz kalmanın, herhangi bir yılgınlığın, geri adımın, kararsızlığın, teslimiyetin, kayıtsız şartsız bir yenilgi ve ölümle eşdeğer olacağını aklı başında herkes idrak etmeli ve bilmelidir.

Son günlerde, iktidarın YSK'ya baskı yaparak, İstanbul seçimini iptal ettirerek yeniden yapılmasını istediği dillendirilmektedir.

Neden özellikle İstanbul ?

Çünkü İstanbul iktisadi olanakları, Türkiye ve yerküre ölçüsünde konumu ile her iktidarın gelişini, gidişini belirleyecek bir güçtedir. Çıkar çevreleri için bulunmaz kaynaktır. Cemaatler, tarikatlar, yandaş iş çevreleri, dernekler, spor kulüpleri hepsi buradan besleniyor. Dahası, bugüne kadarki usulsüzlükler açığa çıkarsa, yani kimlerin nasıl beslenmiş olduğu ortaya çıkarsa, gerisi çorap söküğü gibi gelecek. Böylece, halk ülkenin her yanında buna benzer durumların olduğunu bilecek. İşte bundandır ki, İstanbul'u teslim etmek istemiyorlar.

 Hemen belirtmek gerekir ki, seçimin yenilenmesi olasılığına çok net olarak ''hayır'' yanıtı verilmelidir. Zira, kazanılmış seçimi savunamayıp ''yeni seçimi'' kabul edecek bir muhalefet, yapılmamış bir seçimi nasıl kazanacak acaba? Üstelik söz konusu ''yeni seçim'' asla aynı koşullarda yapılmayacaktır. ''Girer yeniden daha fazla oy alarak ezer geçeriz'' diye düşünülüyorsa, şu son on bir günde olanlardan bile bir şey anlaşılmamış demektir. Çünkü yeni bir seçim gayri meşru, ağır baskı altında, bütün devlet imkanlarını kullanarak tehdit ve yıldırmayla halkı ezerek, büyük manipülasyonlar ile gerçekleşecektir. Örneğin sandık güvenliği kalmayacaktır. 31 Martta yaptığımız seçimi arar durumda olabiliriz... Özetle, kazandığını alamayan kaybeder!

AKP-MHP bloğu işi yokuşa sürüp sürekli itiraz ederek, kendi lehine bir sonuç çıkmadan seçim sonucunu kabullenmeme ısrarındadır. Yani, ''yeniden seçim'' denklemine hiçbir şekilde dahil olmamak, zaten kazanmış olduğunu kaybetmemek anlamına gelir. Sadece CHP değil ama CHP başta olmak üzere ''tek adam - tek parti rejimi''ne itiraz ederek İstanbul seçimini kazanan bütün muhalefet

çevresi için eşiktir bu. Bugüne kadarki tüm hukuksuzluklara, haksızlıklara karşı direnme eşiği. Kazanılmış bir mevzii olarak bu eşiğin önemi asla küçümsenmemelidir.