Modern Türkiye’nin siyasi tarihinde Osmanlı’dan miras iktidar hırsı Ankara’da sıcaklığını koruyor. Zaman değişse de iktidarın verdiği güç cazibesinden hiçbir şey kaybetmiyor. Artık kundaktaki bebeği boğan, babaya oğlunu öldürten fermanlar değil tapeler, kanunlar, genelgeler, yönetmenliklerle iktidar kavgası veriliyor.

İttihatçı ve İtilafçıların birbirlerinin mezarlarına Fatiha okumadığı günlerden bedduaların edildiği, inlere girilme planlarının yapıldığı günlere geldik.

Hükümet cemaati uluslararası güç merkezlerinde kurgulanan savaşa ortak olmak, hatta Truva atını oynamakla suçluyor.

Cemaat ise hükümeti Pers oyunlarına alet olup yolsuzluk dosyalarına batmakla suçluyor.

Kimin haklı kimin haksız olduğunu ölçecek bir veriye sahip olmadığımızdan sadece mizanül-harâreye, yani termometreye bakıyoruz. Evet, iktidar kavgasının ateşi çok yüksek.

30 Mart, bu sıcak kavganın ilk cephesi oldu. Yeni bir cephe savaşı için herkesin elinde bolca cephane biriktirdiği biliniyor. Termometre ölçüsünün verdiği derece ise Türkiye tarihinde verilen iktidar kavgasının biçim değiştirmesinden kaynaklı.

Osmanlı’da kökleri 2. Mahmut’a kadar uzanan, Meşrutiyet döneminde İttihatçı ve İtilafçı ayrışmasıyla belirginleşen, tek partili cumhuriyete “devletçi seçkinci-muhafazakâr-dindar “ayrışmasıyla süregelen kavgada ilk defa merkez ile çevresel güçler yer değiştirdi.

Bu değişim yıllarca devletçi-seçkincilerin sert politikaları karşısında birlikte hareket eden dindar-muhafazakâr kitle arasındaki temel sorunları da açığa çıkardı.

İslam, siyaset, uluslararası politika, Kürt sorunu olmak üzere birçok konuda kendi içinde farklı anlayışlara sahip olan dindar-muhafazakâr cephe bu farklılıkları devletçi-seçkincilere karşı mücadelede zafiyet oluşturur diye öteleme yolunu seçti.

Bugün o ötelemenin artık son bulduğu günlerdeyiz. Kavga, Kemalist cumhuriyetin restorasyonuna verilecek yeni renk ve biçimle ilgilidir. Restorasyon diyoruz çünkü Kemalist cumhuriyetin temel taşlarına dokunulmayıp sadece dökülen, yıkılmaya yüz tutmuş yaklaşım ve değerlerinin yeniden güncellenmesi planlanmaktadır.

Bu restorasyon başta Kürt sorunu olmak üzere devlete kendini dayatan ulusal ve uluslararası politikalardır. Bu nedenle Ak Parti-cemaat kavgası Türkiye’de muhafazakâr-dindar kitlenin kendi içinde devlete renk vermek için verdiği ilk büyük kavgadır.

Ayakkabı kutuları, yolsuzluklar, tapeler, beddualar, twitter meydan savaşları, cemaatin devlet içindeki devlet yapısı bu işin süsüdür. Asıl yaşanan iktidar gücüyle restorasyona yön vermek isteyenlerin kendi içindeki savaşıdır. Mizanül-harârenin yüksek derecesi her iki taraf için ağacı yıkanın içindeki kurt olmasından, ağacı kesen balta sapının aynı yerden olmasından kaynaklıdır.