Su Ürünleri Avcılık Sektörü Nereye Gidiyor? İşte soru bu. Herkes bu soruya geçiştirici ve kendi çıkarı yönünde cevaplar veriyor.

Avcılar hangi palamut, çinekop yoktu, tutturmuşsunuz bir boy tantanası, alın bakın nasıl ağlar doldu. Hani biz avlamasak başkası avlardı, bakın nasıl avladık, diyorlar.

Büyük balıkçılar da bakanlığa hani balık yoktu, gördünüz mü ne kadar çok avladık diyorlar.

Ve bütün bilimsel düşünceleri alaşağı ediyorlar.

Öyleyse baştan başlayalım, bu yıl hamsi oldu mu? Geçen yıl bu ülkede bazı aklı selimler ‘’Hamsine Sahip Çık’’ imza kampanyası düzenlediler. Hamsi olmadı. Hep diyoruz ‘’Küçük balık yoksa büyük balıkta yok’’. Eğer karasularımızda hamsi yoksa, çinekop ve palamut da olmayacaktır. Bilimsel gerçek bu.

Ama avcılar palamut ve çinekop göç eden balıklardır diyorlar. Bu doğru. Zaten bollukta buradan kaynaklanıyor. Yani başka ülkelerin karasularında sıkışan balıklar mecburen bizim karasularımıza geliyor. Şunu da bilmeliyiz ki Karadeniz kıyısındaki ülkelerden bahsetmiyoruz. Çünkü Karadeniz de o kadar çok hamsi avladık ki, palamut ve çinekopa yiyecek balık bırakmadık. Deyim yerindeyse karadenizi öldürdük.

Özellikle Beyşehir gölü gibi verimli bir gölü kurutan bizler, şimdide hedef büyütüp Karadenizi kuruttuk.

Ne kazandık? Hiçbir şey.

Ne kaybettik? Her şeyimizi.

Peki avlanan bu, kadar palamut ve çinekop ne oldu? Para etmedi. Ne avcı, ne tüccar hiç kimse bir şey kazanmadı. Teknecilerin borçları kapanmadı. Aksine daha da arttı.

Bir şey daha öğrendik. Halk cidden balık yemeyi unutmuş, tavuk yiyor.

Kişi başı balık tüketimimiz şu kadar bu kadar, hepsi hikaye, rakamlar afaki. Hallerde balık kalkmadı, parada etmedi.

Tüketim süreklilik ister ve alışkanlıklarla şekillenir. En son palamut bolluğunu 6 yıl önce görmüş biri için, artık iş olsa da olur, olmasa da olur noktasındadır. Balık yese de olur, yemese de.

Hiçbir kayıtın sağlam tutulmadığı su ürünleri avcılık sektöründe işler artık hiç iyi gitmiyor ve gitmeyecek.

Üretim de işler durum farklı değil, ona daha sonra değineceğiz.

Tarım Bakanlığının yeterli ve etkin kadrolara sahip olmaması, Bakanlık bünyesinde kurulan Su Ürünleri Daire Başkanlığının, göstermelik boyutta ve memuriyet eksenli çalışması, 2012-2013 avcılık sezonunda hiçbir sorunu çözmediği gibi, yaraları daha da kangrenleştirdi.

Bir denizi öldürüyoruz, kendi kara, bahtı kara, Karadeniz’i öldürüyoruz. Uyuyor musunuz…

Bakanlık eğer ölüye çare bulunmaz, diyorsa ve halen sadece bir şeyler yapmak için bir şeyler yapmış gibi yapıyorsa veya deyim yerindeyse topu taca atıyorsa. Bilsin ki Tarım Bakanlığı Karadeniz’i öldürmeyecektir, evet öldürmemiş olacaktır ama şimdiden şunu da bilsin ki azmettiricisi Tarım Bakanlığının ta kendisi olacaktır.

Bazı örgüt, kurum ve kuruluşların çabaları ile birazcık ilerleme sağlayan bakanlık, üç-beş memurla halleri denetleyerek, zaten avlanmış, el koysa dahi, tekrar satılacak balıkların denetlemesini elinde cetveli olan, çinekopun aslında lüfer balığının yavrusu olduğunu, balık halinde öğrenen, kolyoz ile palamutu karıştıran, adı üzerinde memurluk zihniyetine bırakıyor.

Aslında değişen bir şey yok. Kontrol sıfır. Sadece Green Peace gibi yapılara, bakın kontrol ediyoruz demek için bunların hepsi yapılıyor.

Tarım Bakanlığına ve ilgili kişilere sesleniyorum vakit kaybetmeksizin, gelecek avcılık sezonu başlamadan, acil önlemler almalı 2013-2014 avcılık sezonunda öncelikle Karadeniz ve ardında da Marmara denizine en az tahribatı verdirmeli.

Ve bir sonraki sezon(2014-2015) için denizlerimizi kurtaracak, plan ve programları, işin ehli insanlarla birlikte uygulamalıdır.

Çok geç olmadan…