Her kapının ipini çekmek diye, yakıştırma bir söz vardır. Yani ‘komşuluk için’ koşuşturan insanlara denir ve pek benimsenmez. Herkesin bir eşref saati vardır ve saat başı konuk ağırlamak istemeyebilir… Ama kapılar, insanları bulunduğunuz noktadan bambaşka dünyalara taşıyan; sonsuzluk iklimine göz atacağınız ve belki de içinde bilerek kaybolmayı seçtiğiniz araçlardır.

Kapıya bakmak, denir… Biri gelmiştir. Bazen gelenlerin özel işaretleri olur. Ya zili, ya (kapısına göre) tokmağını ya da metal çıngırağı doğrudan tıngırdatarak, kapıyı çalarlar. Üç kısa aralıklı mesela… Evin babası gelmiştir. İki kere vurulur; ya apartman görevlisi gelmiştir ya evin bulunduğu mimari ortam ve mahalleye göre mahcup bir yakın akraba… Epeydir gözükmüyordur… Hızlı hızlı vurana ‘Alacaklı mı geldi, ne?’ denir… Bazen bu kapıları sizin için açarlar. Hoş bir centilmenlik vesilesidir. Romantik erkekler bayılırlar bir an önce kapının yanında olabilmeye, kapı açılır ve kapı açılan kişi süzülüverir içeriye. Bu elbette araba kapısı da olabilir, bahçe kapısı da…

Portekiz’de görmüştüm; Lizbon’da bir kıyı kasabasındaki lokantanın bahçe duvarı niyeyse azıcık yüksekçeydi; ve yan yana çok sayıda farklı modelde kapı vardı. Sürpriz Kapılar Restoran, bu ismi ve kapılarıyla müşteri çekiyordu. Herkesin biliyor ve tahmin ediyor olmasına karşın; kapıyı açınca kocaman okyanusu görüyordunuz, bir yere gitmiyor ama ufuk noktasında tura çıkabiliyordunuz…

Hele ki kapı ardınızdan kapanmaya… 18. yüzyıl muganniyelerinden Ajda Pekkan’ın ‘Kapıyı kapat, istenmiyorsun, çek git’ isimli dramatik eserini herkes bilir… Yalnızlık, suçluluk, belki de ümitsizlik sesidir arkadan kapanan kapı… Kimi kapılar vardır, devasa büyüklükte. Elbette saray kapısı gibi yerler de olur… Gücü ve azameti belirtir… Şehir kapıları vardır bir de; İstanbul’dan sayalım: Topkapı, Edirnekapı, Çatladıkapı, Mevlânâkapı, hatta ansiklopedik bilgiyle gidelim (mi?): Çevresindeki nar ağaçlarından adını alan ‘Debbağ Kapı’ da denilen ‘Narlı Kapı’, - Bizanslıların ‘Orta Psamatia’ dedikleri ‘Samatya Kapısı’, - ‘Davutpaşa Kapısı’, - Bizans döneminde ‘Blanga veya Vlanga Kapısı’, Osmanlı döneminde önce ‘Yeni Langa Kapısı’ denilen ‘Yenikapı’, - Piri Reis'in ‘Bab-ı Kum’ adını verdiği, bir iskeleye ve kumluğa açılan ve günümüzde olduğu gibi 18. yüzyılda da ‘Şen Meyhaneler’in yer aldığı ‘Kumkapı’, - Küçük Ayasofya Kilisesi'ne gidenlerin kullandığı, Osmanlı zamanında adı ‘Kadırga Limanı Kapısı’ olarak değiştirilen ‘Sofia Kapısı’, - Bizanslıların ‘Porta Ferrata’ ve ‘Porta Marina’ dedikleri, Osmanlı dönemindeki adı ‘Çatladısu Kapısı’ olan ‘Çatladıkapı’... Osmanlı zamanında bu kapının adı 1532 yılında yaşanan depremde burçlarından birinin çatlaması üzerine ‘Çatladıkapı’ olarak değiştirilmiş. Kapının önünde Türk cündileri cirit oynar, halk da alanın çevresini hıncahınç doldurup müsabakaları izlermiş. - Bizans Sarayına açılan ‘Bukoleon Sarayı Kapısı’.… 60 kapıdan bazıları bunlar…

Her büyük kentin böyle bir veya daha çok kapısı vardır, dünyada. Hadi komşu kapısı sayabileceğimiz Almanya Berlin’deki Brandenburg (tor) Kapısı’ndan söz edelim, azıcık: Berlin şehrinde bulunan ünlü Brandenburg Kapısı Almanya’nın yeniden birleşmesinin sembollerinden biridir. 1791 yılında kullanıma açılan kapı Noeklasik mimari tarzının seçkin bir örneğidir. Kapı sütunlarının yüksekliği ve üzerindeki taş süslemeleri dikkat çeker. Kapının inşası Alman İmparatorluğu dönemine dayanmaktadır. Kapının yapımına 1788 yılında başlanmıştır. 6 Ağustos 1791 yılında ise aslen kraliyet ailesinin geçişini sağlamak amacıyla kullanıma açılmıştır. Kapı gerek sütunları gerekse yüksekliği ile hayranlık uyandıracak mimari özelliklere sahiptir. Yapımında Carl Gotthard Langhans ve Johann Gottfried Schadow görev almışlardır. Ana binası 12 sütün üzerine yapılan kapının 5 aralığı vardır. Kraliyet döneminde halk sadece ilk iki kapıdan geçebilme hakkına sahiptir. Orta kapı ise kraliyet ailesine aittir.

Umut kapısı da denir; bir işe başvurursunuz, tam istediğiniz gibi olmasa da koşullar, sizi ileri taşıma ihtimali de olabilen kapılardır… Gönül kapısı diye, kalbe mi denir acaba? Galiba. Bir sevdiceğiniz vardır ve onu taaa yüreciğinizin orta yerine yerleştirmek için gönül kapınızı sonuna kadar açarsınız…

Somutlayarak da gidebiliriz. Çoğu bahçeli evde bulunan metal veya ahşap bir kapı. Aslında muhtemelen dayanıksız ama gene de bahçe mahremiyetini sağlayan bir yapı unsuru… Üzerinde ve kapı kulpunda, yılların yaşanmışlıklarının izlerini taşır. Merakla açarsınız kapıyı.. O an ne keyiflidir; acaba, kim geldi? Elbette seslenmek de olası. Kim ooo? Aç kız, Şerife yengen…

Kapının ardındaki hayatları betimleyen küçük objelerle bezemek moda oldu şimdilerde. Bir küçük posta kutusu, defne yapraklarından oluşan bir küçük taç; belki evin minnaklarını da belirten bir kedi/köpek posteri; gene yan duvara asılabilen ve illa ev halkından birinin yaptığı bir küçük çerçeveli resim…

Kapılarınız açık olsun…