1 Mayıs 1977’nin üzerinden 45 yıl geçti. “Kanlı 1 Mayıs” olarak anılan günde 34 kişi katledildi, yüzlerce kişi ise yaralandı. 1 Mayıs 1977’de 11 yaşında olan ve olay günü ayakkabı boyacılığı yapan Kadir Yılar, o gün yaşadıklarını Cumhuriyet’ten Rengin Temoçin'e anlattı.

Yılar, “Sabah bir arkadaşımla beraber boya sandığıyla oraya gittik. Çok ciddi bir kalabalık vardı. Bir anda kargaşa, uğultu koptu. Patlamanın ne olduğunu bile anlamadık. İki genç beni kucaklayarak havuzun içine attı ve ‘Sakın olaylar bitene kadar kafanı çıkarma’ dedi” ifadelerini kullandı. Yılar, “Ortalık karıştı, panzerler girdi, askerler girdi, polis girdi. İnsanların yarısı o tarafa, yarısı bu tarafa kaçtı. Yani korksam korkamıyorum, saklansam saklanamıyorum. Sonra panzerlerle insanların üzerine araçları sürdüklerini, hatta kadının birinin üzerinden geçtiklerini gördüm” dedi.

"YILLARCA GİDEMEDİM"

Yaşanan olayın etkisinden uzun süre çıkamadığını vurgulayan Yılar, “Gözünün önünde bir katliam oluyor. Panzer insanların üzerine öyle bir sürdü ki o anda kadın kaçamadı. 1 metre önümde kafasından vurulanları gördüm. Taksim Meydanı’na 18 yaşına kadar gidemedim. Hâlâ gözlerimin önüne geldiği zaman tüylerim diken diken oluyor. Unutmak mümkün değil” diye konuştu. Her sene 1 Mayıs’a katıldığını belirten Yılar, “1 Mayıs’a niye bu kadar tepki var hâlâ çözmüş değilim. Sonuçta 1 Mayıs işçinin, çalışanın bayramı. Zaten bütün sene sömürüyorsunuz. Bırakın bir gün de insanlar eğlensin. Hiç kimsenin insanlara saldırdığını, çevreye zarar verdiğini görmedim. O yüzden her sene katılırım, hiç aksatmam” dedi.

1977 yılında 17 yaşında olan Gönül Birsen Kement ise “Kanlı 1 Mayıs”ta babası Rasim Elmas’ı kaybetti. Kement, “Benim hayatım birdenbire değişti. Bütün hayallerim, geleceğe dönük düşüncelerim, tüm değerlerim altüst oldu. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. Ben o an büyük bir ateşin içine düştüm. Babanız kaç yaşında olursa olsun, ölmek başka öldürülmek başka bir şey. Bir bakıyorsunuz ertesi gün sizin babanız yok” dedi. 

“O gün büyük bir oyun oynandı” diyen Kement, “1 Mayıs 1977, Türkiye siyasetinde ilk defa bir işçi bayramının kutlamasında 500 bin kişinin geldiği ve kana bulandığı bir gün. Bir pazar günü çok büyük bir ayrılık oldu. Babam beni uyardı, çok kalabalık olacağını, farklı olaylar olabileceğini söyledi. Bütün insanların orada coşkuyla kutladığı bir yere gitmenin ne gibi bir sakıncası olabilirdi? Çok büyük bir sakıncası varmış. Çünkü o gün orada çok önemli bir oyun oynandı. Türkiye’de siyasi katliamların başladığının, daha sonra oynanabilecek oyunların bence ilk ayak izleriydi bütün bunlar” ifadelerini kullandı.

"YAŞANANLAR ÖNCEDEN PLANLANMIŞTI"

Babasını kaybettikten sonra bir daha hiçbir 1 Mayıs’a katılmadığını söyleyen Gönül Birsen Kement, “Bir daha 1 Mayıs’a gitmeyelim, orada olmayalım, kalabalıkta durmayalım, sesimizi çıkarmayalım diye insanlara kodladılar. Bence bu isteniyordu. O gün yaşanan her şey planlıydı. Olayın ardından bütün hayatım altüst oldu. 16 yaşında bir erkek kardeşim vardı. Bizim çöpe atılan bir hayatımız var, gençliğimiz var” diye konuştu. 

“Olanları hâlâ kabul edemiyorum” diyen Kement, “Beni başka bir insan yaptılar. Oradaki yaşanan olayları gördüm. Atılan silahlar, yolların kesilmesi, panik, izdiham... Kaç kişi öldü? Kaç kişinin içinde duygular öldü? Kaç kişinin hayatı söndü? Bir düşünceyi öldürmeye çalışıyorlar aslında. Bir zihniyeti öldürmeye çalışıyorlar ama hep bunlar boş. Bu düşünce ölmeyecek” dedi. 

Taksim’de ölenler adına bir anıt yapılmasını istediğini dile getiren Kement, “Ölenlerin adına bir anıt yapılsın diye çok istedim. Ancak artık orası politik bir simge, bir dayatma, diretme mekânı, duygusu oldu. Bir dolu siyaset orada yaşanıyor. Orası kadim bir yer. Orada ölüler var, kanlar var, duygular var, acılar var. Oranın anlamı çok farklı” diye konuştu.