TSK'den yapılan açıklamada şöyle denildi:

"Irak kuzeyi Hakurk, Gara, Metina, Zap, Kandil ve Avaşin Basyan bölgelerine yönelik olarak 05 Haziran 2018 tarihinde düzenlenen hava harekâtı neticesinde, teröristlere ait 16 hedef imha edilmiş ve bölücü terör örgütü mensubu silahlı 6 terörist etkisiz hale getirilmiştir." (Cumhuriyet Gazetesi, Kuzey Irak'a havadan operasyon, 06.06.2018)

“Kuzey Irak” sınırlarımız dışında bir yer. Buraya saldırıda bulunulması bazılarına göre doğru, bazılarına göre yanlış olarak değerlendirilebilir. Bunun tartışılması biryana, saldırının zamanlaması düşündürücü. Türkiye’de 18 gün sonra Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri yapılacak diye biliniyor. Bu seçimlerin öncesinde yapılacak her eylem gibi Kuzey Irak’a yapılan hava harekatı da seçimleri etkileyecek. Bu girişimin bunun için yapıldığına ilişkin hem iç hem dış dünyada büyük kuşkular, kaygılar var.

Erdoğan, AKP seçim meydanlarında yenileceğini anlayınca, ülkeyi savaşa sokarak seçimleri erteleme yoluna gideceğine yönelik tutumlar sergilemeye başladı. 07 Haziran 2015 seçimlerindeki yenilginin arkasından yapılanlar benzeri bir süreç yaşatarak bu yenilgiyi de başarıya, kazanca çevirme peşinde olacakları gün gibi açık.

AKP, Erdoğan olası bir yenilgide tepetaklak gideceklerini bildikleri için, yaşamak için kazanmalarının zorunlu olduğunu görmekte, ne yapıp yapıp seçimleri kazanmak ya da kazandıklarını göstermek peşinde koşmaktalar.

Demokrasi güçlerinin bu oyunu anlamaları, bozmaları gerekmekte. Kandile çıkarma yapacak zamanı şimdi mi buldular? Bugüne değin bu çıkarmayı neden düşünmediler? Böyle bir girişim başlarsa, bu oyununun ipliğini pazara çıkarmak, kamuoyunun bu konuda bilinçlenmesini sağlamak gerekmekte.

Minbiç’ten girip Kandil’e Türk Bayrağı dikme peşinde olanların, ellerinden kaymakta olan ülke yönetimini kaçırmama peşinde oldukları açık. Bu girişimle yaratılacak kahramanlık duygularıyla, seçimleri kendi yararlarına çevirme peşinde olduklarından kuşku yok. Güç elde etme, yönetimi pekiştirme oyunu peşinde olduklarını anlamak güç değil. Bu girişimin dışta elde edilecek bir başarıyla, iç yenilgiyi atlatma çabası olduğu anlaşılmakta.

Bu sorun sandık güvenliği ölçeğinde önemli bir sorun.

Türkiye, Kürtlerle yüzlerce yıldır süren sürtüşmenin deneyimlerinden Kandil’e bayrak dikmenin Kürt sorununu çözmeye yeterli olamayacağını anlamamış durumda. Bu girişim, verilen 40 bin can, harcanan 1 triyon dolar para konusunda hiç ders alınmadığını göstermekte. Bu sorunu bir kez daha halının altına süpürmekten, bir süre daha ertelemekten başka işe yaramaz.

Kürt sorununun çözümü, seçim kazanma oyunları ötesinde büyük önemi olan bir konu. Bu konu uzlaşmayla, konuşarak çözülmeyi beklemekte. Bunun için seçim kazanma oyunlarına araç yapılmaması zorunlu. Önemli bir ülke sorunu, kısır tartışma ve ayak oyunlarıyla boğulmaya çalışılmaması aklın gereği.

Bu girişime karşı çıkmak bir zorunluluk. Bu zorunluluk yalnızca “savaşa karşı çıkmak” değil. Ülkedeki siyasal sistemin Ortaçağ’a, ilkelliğe, bağnazlığa ya da 21.yüzyıl dünyasına, uygarlığa döndürmede taraf olma anlamına gelmektedir.

İç politikadaki tıkanıklığı, dış politikadaki başarısızlığı savaşla kapatmaya, geçiştirmeye çalışmak insanlığa yakışır bir tutum değil.

Ülkenin gidişini ilkellikten, çağdışılıktan kurtarmak için, seçim kazanma amaçlı bu girişime karşı durmak çağdaşlığın gereğidir.

ABD, Rusya Cumhuriyeti, Batı ülkelerinin bu oyuna nasıl yaklaşacakları henüz net değil. Uygar dünyanın destekleyeceği kanısında değilim.