Hilal Kaplan Yeni Şafak gazetesinde 24 Temmuz’da ‘Yeni Kandil Muhipleri’ yazısında Nuray Mert’i hedef almıştı. Nuray Mert ise bugün köşesinden Hilal Kaplan’ a cevap verdi: ‘Benim yaşıma gelince anlarsın.’

Hilal Kaplan 24 Temmuz’daki yazısında Nuray Mert’i şu sözlerle eleştirmişti:

‘Çok merak ediyorum. Bir siyaset bilimci olan Mert, bu üç yıl içinde, "ulus-devlet"in ya da "ulusal birlik" anlayışının yol açacağı sonuçlara dair nasıl bir aydınlanma yaşadı da günümüzde demokratik özerkliğin en öncü savunucuları arasına karıştı? Ya da "gönül gözü"nün açıldığını test edip onaylayan Sebahat Tuncel, geçtiğimiz günlerde canlı bomba saldırısıyla askerleri öldüren bir PKK'lı kadının kendi özgürlük mücadelelerine yaptığı katkıyı ballandırarak anlatırken yukarıdaki cümleleri hiç aklına düştü mü? En önemlisi "Demokratik özerklik değil, yas ilan etseydiniz" diyen Orhan Miroğlu'na kendince hakaret ederken "yas tutmayı bilmek" hakkında uzunca ahkâm kestiği bu yazı hatrına gelmiş midir acaba?.’

Nuray Mert ise bugün köşesinde Hilal Kaplan’a cevap vermekte gecikmedi:

‘Son olarak, genç demokrat bir aydına böylesi zor bir zamanda, Kürt siyasal hareketine yakın durmanın insanın kendi vicdanına hesap verebilmek dışında hiçbir getirisi olmadığını hatırlatmak isterim. Siyaset gösteri dünyası değil, hele zor konularda hafife alınır yanı yok. Bu alanı kim, ne adına ‘PR’ meselesi olarak görür bilemiyorum; ama umuyorum Hilal Kaplan şimdi olmazsa, belki benim yaşıma geldiğinde, bu denli ciddi işlerin PR gibi şeyler ile birlikte telaffuz edilmesinin ne kadar hakkaniyetsiz ve incitici olduğunu görür, anlar. Sadece o değil, niyet halis, sahihse ve kim sadece anlamak, sadece tartışmak istiyorsa görür, anlar; fazla söze hacet yok.’

ECE TEMELKURAN’DAN DA CEVAP VAR

Hilal Kaplan 25 Temmuz’da bu kez ‘Yeni Kandil Muhipleri 2’ başlığıyla yazdığı yazıda Ece Temelkuran’a eleştiri oklarını yöneltti:

Ak Parti'ye karşı en küçük muhalefet belirtisine köpürterek tutunan, "Kürt meselesini Ak Parti çözmesin de ne olursa olsun" kafasındaki pek duyarlı, en muhalif, çok vicdanlı 'Kandil muhipleri'nden bir diğerinin arşivinden alıntılarla Kürt meselesinde birkaç yıl önce durdukları yeri hatırlatmaya devam ediyorum. Dersimiz Ece Temelkuran. Ece Hanım'ın çok da uzak olmayan bir zamanlar durduğu yer hakikaten hayret verici. Bu hayretin bende zirve yapmasını sağlayan yazısı ise bir vatandaşın ölümüne sebep olan Şemdinli'deki Umut Kitabevi'nin bombalanmasının ardından Şemdinli'den bildirdiği izlenim yazıları. Yazarımız, halkın iki jandarma astsubayı ve bir PKK itirafçısına (kısaca JİTEM'e) "suçüstü" yaptığı ilçeden, yani derin devletin iş başında yakalandığı Şemdinli'den şu başlıkla bildirmiş: "Derin Kürt' korkusu". Derin devlet operasyonlarından birisinin ardından bölgeye gidip başlığa "Derin Kürtler"i çekmek muhalifliğin en yüksek mertebesi olsa gerek.

Ece Temelkuran ise bu satırlara Twitter hesabından şu sözlerle cevap verdi:

"ah Ececigim seni mutlaka bekliyorum. Kimse yoksa ben varım" deyip sonra beni hedef gösteren Hilal Kaplan'a canın sagolsun demek isterim.
Bu "körler sağırlar birbirini ağırlar" donemi geçer Hilal'im. Sonunda insan ararsın. mümine olup bu kadar hırslı olmak sana yakışmıyor.

Hilal Kaplan’ın ‘Yeni Kandil Muhipleri’ yazı dizisi anlaşılan basında daha çok polemiğe sebep olacak.