Kurulduğu 2006 yılından bu yana danışmanlık, destek hizmetlerinin yanı sıra sosyal aktivite ve kampları ile göçmen kadınların ilgi odağı haline gelen Utamara Kadın Buluşma Merkezi’nin üç yıldır yürüttüğü “Şiddet Kaderimiz değil, kadınlar birlikte yaşamayı öğreniyor” projesi sonuçlandı.

Projeden 6 binin üzerinde göçmen kadın yararlandı. Başvurularda yine aile içi şiddet ilk sırayı aldı.

"Danışmanlık hattı, hukuki danışmanlık, psikolojik danışmanlık ve şiddete karşı bilinçlendirme çalışmaları-eğitsel çalışmalar" olmak üzere 4 başlık altında hayata geçirilen projede Utamara Kadın Buluşma Merkezi gönüllü çalışanlarının yanı sıra uzman kişiler ve kuruluşlar yer aldı. Projeyi Rheinland-Pfalz eyaleti Sosyal Sağlık Aile Bakanlığı ile Göç ve Mülteci Bakanlığı da destekledi.

NEDEN GÖÇMEN KADINLAR?

Utamara Kadın Buluşma Merkezi, göçmen kadınları özellikle hedeflemelerinin nedenlerini de raporda şöyle izah etti:

"Çünkü bu kadınlar savaş ya da yoksulluğun hakim olduğu bölgelerden göç ettiler. Göçmen kadınlarda başlı başına bir şiddet biçimi olan göçün ve geldikleri ülkelerdeki savaşın etkisiyle posttravmatik stres sendromu, depresyon, psikosomatik hastalıklar, bağımlılıklar, intihar tehlikeleri yaşanıyor. Aile içi şiddet, bedensel ruhsal tehdit ve cinayetler artıyor. Toplumsal cinsiyetçiliğin her uygulamasıyla karşı karşıya bulunan bu kadınlar, bunlara ek olarak alıştıkları sosyal çevrenin dışında yeni bir toplumsal yapıya adapte olmanın zorluklarıyla mücadele ediyor.”

EN FAZLA EŞ, SEVGİLİ, BABA ŞİDDETİ GÖREN KADINLAR BAŞVURDU

Raporda 3 yıllık projenin istatistiki verileri ise şöyle sıralandı; 2009 yılında 510 kadın, 2010 yılında 1424 kadın, 2011 yılında 2418 kadın, 2012 yılının ilk altı ayında 1673 kadın olmak üzere toplam 6025 kadın projeden yararlandı. En fazla aile içi şiddet, tecavüz, zorla evlendirilme konularında başvurular olurken; en çok eş, sevgili, baba şiddeti gören kadınlar Utamara’dan destek istedi.

6 DİLDE HİZMET VERİLDİ

Başlangıçta Almanya’daki göçmen kadınları kapsayan proje kısa zamanda Avrupa’nın diğer ülkelerindeki şiddet mağduru kadınlara da yardım elini uzattı.

Kürtçe, Almanca, Türkçe, İngilizce, İspanyolca, Arapça olmak üzere 6 dilde hizmet verildi. Rapora göre projeye 32 ayrı halktan kadınlar başvurdu. Danışmanlık hattına başvuruların yüzde 60’ını Almanya’da yaşayan, yüzde 40’ını ise Avrupa’nın diğer ülkelerinde yaşayan kadınlar oluşturdu. Başvurularda ilk sırayı Kürt kadınları aldı.

DANIŞMA HATTINA SORULAN SORULAR

Danışma Hattına ulaşan soruların başında "benim yaşadığım şiddet mi", "bu durumdan nasıl kurtulabilirim", "mali destek için imkan var mı", "bana destek sunacak hangi kurumlar var" "boşanma durumunda çocukların eğitim ve yaşamı nasıl olacak", "şiddetten korunmak istiyorum ama çocuğum babasıyla iletişimini nasıl sürdürecek" gibi sorular geldi. Ayrıca göçmen kadınlar iltica işlemleri, mülteci kadınların çalışma ve sosyal hakları gibi hukuki konularda da yardım istedi.

'KADINA KARŞI ŞİDDET TOPLUMSAL BİR SORUNDUR'

Projenin en önemli özelliği; sadece şiddet ya da cinsiyetçi uygulamalara maruz kalan kadınlar değil yakın çevresinin de projeye dahil edilmesi oldu. "Kadına karşı şiddet toplumsal bir sorundur" esprisiyle hareket eden Kadın Merkezi, şiddetin kaynağı erkeği ve özellikle aile içi şiddetten birebir etkilenen çocukları da projeye dahil ederek, şiddet konusunda bilinçlenme sağlamak ve şiddetin etkilerini ortadan kaldırmayı hedefledi.

SONUÇLAR VE TECRÜBELER

Raporun sonuçlar ve tecrübeler başlıklı bölümünde ise, 3 yıl boyunca yürütülen proje sayesinde şiddet ve toplumsal cinsiyetçilikle mücadelede önemli mesafe alındığına vurgu yapıldı. Öne çıkan tespit ve tavsiyeler şunlar:

-Kadına yönelik şiddetin en yaygın biçiminin aile içi şiddet olduğu bu proje sürecinde bir kez daha doğrulandı. Kadınlar en fazla eş, sevgili veya baba şiddeti nedeniyle başvurdu.”

-'İthal gelinler' olarak adlandırılan zorla evlilik yoluyla Avrupa’ya getirilen kadınlarda fiziki ve psikolojik şiddet oranı yüksektir. “Geri gönderme” “pasaportuna el koyma” gibi uygulamalar son dönemde artmıştır.

-Daha önce danışma hizmetlerinden yararlanmış kadınlarla yapılan mülakatlar göstermiştir ki, özellikle göçmen kadınların maruz kaldığı şiddet çok boyutludur. O nedenle çözüm yolları da uzun vadeli ve çok boyutlu olmak durumundadır. Bu nedenle danışma hizmeti 2 seneyi bulabildi.

-"Şiddet kişisel değil toplumsal bir sorundur" tespitinden hareketle bu tür çalışmalara şiddet mağduru kadın kadar, şiddetin kaynağı erkek ve şiddetin etkilediği sosyal çevre de dahil edilmek durumundadır. Bu projenin geniş bir sosyal çevreyi hedef kitlesi olarak belirlemesi şiddete karşı duyarlılığı artırdı. Üç sene önce tabu olarak konuşulmayan birçok konu ve sorun Utamara seminerlerinde açıklıkla tartışıldı.

-Aile içi şiddete tanıklık eden çocuğun gelişimi de sağlıklı olmuyor. Şiddet gören kadın çocuğuyla da doğru temelde ilişki kuramıyor. Bu projede çocuklar da yan hedef kitle olarak belirlense de, çocuklara yönelik daha özel çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.

-Projenin 6 ayrı dilde yürütülmesi çeşitli göçmen kadın grupları için büyük bir kolaylık sağlamıştır. Kadınlar kendi anadillerinde iletişim imkanı buldukları için sorunlarını daha içtenlikle ve daha rahat paylaşmıştır. Avrupa’da kadınlara yardım elini uzatan kurumların “çok dilli” hizmet vermesi ihtiyacı öne çıkmaktadır.

- Proje sonunda birçok kadında kendi ayakları üzerinde durma, özgüven gelişimi, daha geniş bir sosyal çevreye açılma yaşandı. Bu projenin en büyük başarılarından biri utamara ekibi sayesinde birçok kadın bugün “ölü kadınlar listesi”nde olmaktan kurtuldu. Tam tersine yaşama yeniden başlamanın zeminlerini oluşturdu. Başvuru yaparak şiddeti görünür kılan, mücadele kararı alan, bu projeye destek sunan tüm kadınlara teşekkür ediyoruz. (anf)