EDP İstanbul Kadın Meclisi, Mecidiyeköy Kültür Merkezi'nde "Kadın Erkek Eşitliği için Sorunlar ve Çözüm Önerileri" başlıklı sempozyum düzenledi.

İSTANBUL- Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, belediyeler ve siyasi partilerin temsilcilerinin katıldığı sempozyumun açılış konuşmasını Eşitlik ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Ziya Halis yaptı.

Erkek egemen düzeni ve onun ürünü olan tahakküm ilişkilerinin bilinçlerdeki ve toplumsal yapı içerisindeki her türlü tezahürüne karşı yıllardır mücadele eden kadınları selamlayarak sözlerine başlayan Halis, toplumsal cinsiyet ve ayrımcılığın sadece kadınları ilgilendiren bir sorun olmadığının altını çizdi ve bunun aynı zamanda bir erk ve erkeklik sorunu olduğunu söyledi.

Erkeklerin de sorunun muhatabı olduğunu ifade eden Halis, kadınların özgürleşme mücadelesinin, ataerkil bir tahakkümün parçası olan erkekleri de özgürleştireceğini kaydetti.

KADINLAR İNSANLIĞI ÖZGÜRLEŞTİRECEK

Halis, cinsiyetçi tahakküm ilişkilerinin başka kimlikleri ve cinsel yönelimleri de baskı altında tuttuğuna ve yok saydığına dikkat çekerek, "Kadın özgürlüğü mücadelesi bu anlamda insanlığın özgürleşmesini sağlayacaktır" dedi.

Halis, şöyle konuştu: "Kadını özne olarak görmeyen, ikincileştirip erkeğe tabi kılmaya çalışan ataerkil sistem, aynı zamanda militarizmin, savaşların, baskı politikalarının da birinci dereceden sorumlusudur. Egemen erkekliğin tüm farklılıklara tahammülsüzlüğün dayanağı olan egemenliğini koruma dürtüsünün dayattığı cinsiyetçi iş bölümü ve namus gibi kavramlarla kadınlara, insanlığa hayatı zindan etmekte ve özgürleşmenin önündeki en önemli duvar olarak karşımızda durmaktadır."

EŞİTLİK KADININ VAR OLMASIYLA OLACAK

Geleneksel cinsiyet rollerinin bu duvarı her an yeniden örmeye devam ettiğini söyleyen Halis sözlerine şöyle devam etti: "Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların erkekler mertebesine yükseltilmesiyle değil, kadınların varlığının ve özgür kadın bakışının hayatın her alanına bir kazanç olarak yansıtılmasıyla mümkün olabilir. Bu sağlanmadıkça, hayat kadın sesinden ve varlığından yoksun kalacaktır. Yoksunluğun ortadan kaldırılması ve özgür bir toplum yaratılması demokrasi mücadelesinin temel araçlarından biridir."

Ziya Halis, Türkiye'nin cinsiyet eşitsizliği konusunda 129 ülke arasında 123'üncü sırada olduğunu belirtti, "Bu utançtan kurtulamazsak, hiçbir eşitsizlikten hiçbir insan hakkı ihlalinden de kurtulamayız" dedi.

EDP Genel Başkanı Halis, yasaların cinsiyet eşitsizliğini pekiştirdiğine işaret ederek, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, ayrımcılık ve aşağılanmaya da meşru zeminler yarattığını kaydetti. Halis, önleyici düzenlemelerin yokluğu bir yana, failleri koruyucu şekilde ceza indirimlerinin yakıcı bir sorun olduğunun altını çizdi.

DEVLET KADIN KATİLLERİ İLE ERKEK DAYANIŞMASINDA

Türkiye'de çok sayıda kadının şiddete maruz kaldığını belirten Halis, özellikle aile içi şiddetin Türk aile yapısı gerekçe gösterilerek örtbas edildiğini söyledi. Faillerin yargılanmadığını, yargılananlara ise gerekli cezaların verilmediğini dile getiren Halis, "Devlet ve kurumları kadın katilleri ile tecavüzcüleriyle erkek dayanışması sergilemektedir" dedi.

Siyasi iktidarın tüm bunları görmezden geldiğini ifade eden Halis, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf'ın, "Eşcinsellik hastalıktır" ve Başbakan Erdoğan'ın "3 çocuk doğurun" sözlerini de eleştirdi ve bu yönde söylemlerde bulunanların, kadınları toplumda eşit bireyler olarak görmesi ve bu yönde düzenlemeler yapmalarının mümkün olmadığını kaydetti.

Halis, "Bu zihniyet, daha çok Bakırcı'lar, Çetinci'ler, tacizciler, tecavüzcüler ve kadın katilleri üretme zihniyetidir" dedi.

3 KADIN ANISINA 3 OTURUM

Sempozyumda, her oturum birer kadına ithaf edildi.

Pınar Selek'e ithaf edilen birinci oturumda Nükhet Sirman, Fatma Mefkure Budak, Özgün Akduran, Av. Hülya Gülbahar, Av. Funda Ekin konuştu.

Pınar Selek ile 4 yıldır Amargi adlı gazeteyi çıkaran Nükhet Sirman, "Aile" üzerine yaptığı konuşmada, medeni kanunun erkekler arası dayanışmayı pekiştirdiğini belirtti.

Ailenin doğal ve üretim biçimine göre değiştiğini söylemenin kolay olmadığını ifade eden Sirman, dünyanın birçok ülkesinde devlet politikalarının aileyi yönlendirdiğini belirtti ve "Türkiye'de aile bir insanın karısı anlamına gelmektedir" dedi.

AKP hükümetiyle beraber devletin aileye ciddi biçimde müdahale ettiğine dikkat çeken Sirman, bu müdahaleye uzmanlar ordusunun da katıldığını söyledi. Ailenin tarihsel gelişimini anlatan Sirman, "Eskiden sadece paşalar reisken şimdi her koca paşa oldu" dedi. Sirman, Türkiye'de bir erkeklik krizi yaşandığını ve bunun şiddet olarak kadınlara döndüğünü söyledi.

Mor Çatı çalışmalarını anlatan Fatma Menkure Budak ise şiddet yaşantısından sonra kadına kendini hatırlatmanın önemli olduğunu söyledi. Budak, şiddeti kadınların hayatından çıkartabilmek için kadın dayanışmasının önemini vurguladı.

ERKEKLER KADINLARI NASIL YÖNETECEKLERİNİN KONTRATINI YAPTI

Aile kavramı ile akrabalık ilişkilerinin bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini ifade eden Av. Hülya Gülbahar, yeni anayasa tartışmaları ile Türkiye'nin kritik bir süreçten geçtiğini ifade etti.

Bu sürecin kadınlar için daha kritik olduğunu söyleyen Gülbahar, "Çünkü biz anayasaların hiçbir zaman öznesi olmadık, konusu olduk. Erkekler, kadınları nasıl yöneteceklerinin kontratlarını yaptı anayasalar yapılırken" dedi.

KADIN EV İÇİ EMEKTE TAM GÜN ÇALIŞAN İŞÇİ GİBİ

Özgün Akduran ise, ev içi yeniden üretim ve bakım emeğinin görünür kılınmasına ilişkin bir sunum yaptı.

Akduran, bu emeğin bütün hane üyelerinin, özellikle de yetişkin erkeklerin yaşam katkısının ortaya konulması ve bu emeğin, ekonominin bütününe katkısının ortaya konulması gerektiğini söyledi.

Evde 4 çeşit emek olduğunu belirten Akduran, bunu, çocuk bakımı, hasta ve yaşlı bakımı, hane halkı bakımı ve özellikle kırsal için hayvan bakımı şeklinde açıkladı. Akduran, "Kadın ev içi emekte tam gün çalışan bir işçi gibidir" dedi.

"Hane hem tüketim hem de üretim birimidir" diyen Akduran, kadının yeniden üretimdeki rolünü anlattı.

ETHA