Ayşe Gül Altınay, İpek çalışlar ve Çimen Günay “Ne Güzel Suçluyuz Biz Hepimiz” sempozyumunda Sevgi Soysal'ı, kitaplarını, kadın bakış açısını, anti militarizmini ve politik duruşunu konuştular.

 

Ece AYDIN / BİA

 

Ölümünün 35. yılında Sevgi Soysal'ı anmak amacıyla akademisyenler yazarlar ve Soysal'ın dostları dün ve bugün  Fındıklı'daki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sedad Hakkı Eldem  Oditoryumu'nda bir araya geldi.

 

Feminizm ve antimilitarizmin tartışıldığı oturumun moderatörlüğünü Handan İnci yaptı.

 

Ayşe Gül Altınay, Sevgi Soysal'ın Yıldırım Kadınlar Bölge Koğuşu adlı kitabından yola çıkarak "Bir Antimilitarist Feminist Manifesto Olarak Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu" sunumunu gerçekleştirdi. Sunumda erilik-erkeklik-iktidar konusunda Sevgi Sosyal'ın fikirlerine,Yıldırım Bölge Koğuşu'ndaki erkek hegemonyası karşısında duruşuna değindi. Militarizm'de asker çocuk, asker birey yetiştirirken kadına biçilen role ve Soysal'ın kitaplarında bunu nasıl işlediğini anlattı.

 

"Örgütsüz İsyankar Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu'nda" başlıklı bir sunum yapan İpek Çalışlar; "Sevgi Soysal özenilecek bir kadındı. Üzerine sindirilmiş bir özgürlüğü vardı,ne yapıyorsa hoşumuza giderdi. Hem entelektüel hem de zeki bir kadındı ve müthiş bir gözlemciydi. Aktardıklarını hem incitmeden hem de gerçeklikle yapardı. Yazılarındaki militarizmi olgusu bizim kafamıza güm güm vururdu" diye konuştu.

 

İpek Çalışlar ile Sevgi Soysal hem TRT'den hem de aynı cezaevinden. Kaldıkları kadın cezaevinde cinsiyetçi uygulamalara maruz kalmışlar, giydikleri etekler yerine pantolonlar, iki üç beden büyük gömlekler giymeye başlamışlar. Bunu bile kendine has üslubuyla mizahi bir biçimde eleştirmiş Sevgi Soysal.

 

Ancak Soysal Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu'nu yazdığında herkes kızmış. Örgüttekiler bile. "Sadece askeri militarizme değil, sivil militarizme de bir duruş sergiledi. Örgütümüzdeki tepeden inmeci yaklaşımları da eleştirdi; bu yüzden o kitabı hiç sevmemiştik" diyor Çalışlar.

FEMİNEN BİR BAKIŞ OLARAK  SEVGİ SOSYAL

 

Çimen Günay ise Soysal'ın çalışmalarını postfeminzm bağlamında değerlendirdi. Erkeklikler üzerine çalışan Günay 12 Mart'ı, vatanseverlik-askerlik-erkeklik olgusunu ve yazarın Şafak kitabını inceledi.

 

"Şafak kitabında ilk önce Mustafa karakteriyle tanışmamız tesadüf değil. Adana'daki baskı ortamında Mustafa sürekli erkekliğini karısıyla olan ilişkisi üzerinden sorguluyor; askere itaat eden erkekle ona karşı duruş sergileyen kadın prototipiyle. Sosyal, utanmanın en insani duygu olduğuna değinirken; tesir edilmeye çalışılan erkeklik imgesini sıradan bir köylü üzerinden anlatıyor" dedi.

 

90'ların başından beri aslında erkeklik olgusuyla ilgili çalışmalar yapıldığına değinen Günay; Bu konuda Nadire Mater'in "Mehmet'in Kitabı"nı örnek gösterdi.

 

Akademisyenler, Sevgi Soysal'ın sadece politik ve 12 Mart yazarı olmadığını baskın olan erkek hegemonyasıyla savaş halinde olduğu ve kültürel birer savaş verdiği konusunda hem fikir.

 

Sevgi Soysal, bize askeri darbeden öte bir şey anlatıyor. Kitapların da kurumsallaşmış yapıları eleştiren, yıkan ve arkasındaki erkeklik temsilini irdeliyor. Bu yüzden sadece 12 Mart romancısı olarak bahsetmek Sevgi Soysal'ı eksik tanımlamak demek.