Sultan KILIÇ / MALATYA

 

G. B. benden yardım istiyor: Kocam tarafından dövüldüm, gece yarısı iki çocukla sokağa atıldım. Şimdi de ölümle tehdit ediliyorum. Devletim bana, ben öldürüldükten sonra mı sahip çıkacak, diyor.

 

Bu çığlık, beni G. B’ye kadar götürüyor. Bakalım Türkiye Cumhuriyetinin savcılarının vicdanına, sorumluluk duygusuna da ulaşabilecek mi G. B’nin çığlığı?

 

G. B. sakin sakin anlatıyor:

“Gecelerden en soğuk geceydi. Bir çift el, boğazımı sıkıyordu var gücüyle. Bağıramıyordum; ama 12 yaşındaki kızım, beni babasının pençesinden kurtarmak için ağlıyor, çırpınıyordu. Kızım, üstüme kapandı, annemi öldürme baba, diye yalvardı. Babasının kollarından çekiştirdi. Babası, beni bırakıp kızımızın gözüne yumruk attı. 1,5 yaşındaki oğlumuzun gözlerini gördüm o an, yuvalarından fırlamış bir çift masum göz.

 

Boğazımı sıkan, kızımızı yumruklayan el, bu kez üçümüzü de sokağa attı. Tekme tokat atıldık 14 yıllık yuvamızdan. 17 yaşımdayken gelin etmiş, 22 yaşındaki Mehmet Bulut’a vermişlerdi beni. Evliliğimiz süresince dövdü beni. Kimselere söyleyemedim; elden utandım, ailem üzülmesin dedim. Malatya’nın zemheriye rahmet okutan soğuk havasında, gece yarısı iki çocukla kalakaldım sokakta. Üstelik Beyler Deresi’ne yakın bir yerde.

 

Dayağın üstüne utanç, kırılma, şimdi bir de hepsinden beter korku… Oğlum kucağımda, kızımın elini tuttum ağlayarak Malatya’ya doğru yürümeye başladık. Köpekler bile yoktu ortalıkta. Bir süre sonra yanımızdan geçen bir araba, geri geri gelerek yanımızda durdu. O kadar korktum ki o an; neyse ki içinden bir aile indi. Başımıza gelenleri öğrenen aile, bizi Organize Sanayi bölgesindeki karakola götürdü.

 

Polisler, bizi önce Beydağı Devlet Hastanesi’nin aciline götürdüler. Kızımın gözü, benim de boynum ve vücudumun değişik yerlerinde hemen morluklar oluşmuştu. Rapor düzenlendikten sonra annemin evine getirip bıraktılar” diyor koca şiddetiyle evden atılan birkaç gün sonra da ölümle tehdit edilerek elinden iki yavrusu da koparılarak alınan 31 yaşındaki genç kadın.

 

G. B’nin annesi araya giriyor:

Bunca yıl eziyet görmüş, dayak yemiş de bir gün bize söylemedi. Evin dışına taşınca duyduk. Kendimi suçluyorum…

 

Üç yıl önce bu enişte olacak Mehmet Bulut, yalvardı yakardı kayısıdan elimize geçen, çocuklarımın nafakası olan 10 bin liramızı, iki ay sonra vereceğim, diyerek benden aldı. Lokanta açmıştı. Sanırım, o borcu ödememek için kızımı dövüyordu.

 

Geliri iyi, hurdacılık yapıyor, herkes toplayıp ona getiriyor hurdaları. Evini, arabasını, her şeyini kardeşlerinin adına yapmış. Planlı yani, kızımı boşayacak ya kızıma bir şey vermemek için bütün planlarını yapmış. Kızımın kolundaki 4 bileziği bile almış.

 

Kocamdan kalan 6 yüz lira emekli aylığımla 3 yüz lira ev kirası, 100 lira elektrik su parası ödüyorum. Geriye kalan 2 yüz lira kime yetecek? Evde iki oğlum işsiz, iki kızım okula ve dershaneye gidiyor, bu kızım da iki çocuğuyla bana sığındı. Oğlumun biri, eklem romatizmasından dertli, kalbini etkiliyor romatizma; ama tedavi olabilecek sosyal güvencesi yok. Yoksulluktan tedavi ettiremiyoruz.

 

Söyleyin ne yapayım ben şimdi? Bir de Mehmet Bulut’un tehditleri; çocuklar dışarı çıkınca çok endişeleniyorum, başlarına bir felaket getirecek diye. Uykularım kaçtı, üzüntüden mahvoldum.” diyor G. B’nin annesi.

 

Yeniden sözü G. B. alıyor: “Birkaç hafta önce de beni dövmüştü, yine anneme gelmiştim. Annemde iki hafta kaldıktan sonra beni eve çağırmıştı. Çocuklarıma dayanamayıp gitmiştim evime. Sabahlara kadar telefonla konuşuyor. İki yıldır bir bayanla konuşuyor. Konuştuğunu duydum, görenler de bana söyledi.

 

Çocuklarımın hatırı için evime döndükten iki gün sonra yeniden dövüp bu kez üçümüzü birlikte gece yarısı attı dışarı.

 

6 yıl önce de dövmüş, dayağın ardından da ağzıma silahı sokup ağzımda silahın her an patlayacağı korkusuyla beni bekletmişti. O zaman olay, Kürecik Karakoluna yansıdı. Karakolda tutanak tutuldu. Yuvam yıkılmasın diye, karakoldakilerin ikna etmesi sonucu şikâyetimden vazgeçmiştim. Karakolda kaydı vardır değil mi?

 

Bana ve kendisine dayak atan babasının yanında şu anda 12 yaşındaki kızım. Okul başarısı da düştü. Küçüğüm 1,5 yaşında, perişan oldular. Şimdi kim bilir nasıl üzülüyorlar.

 

Savcılığa dilekçe verdim, koruyun beni, dedim. Koruma veremeyiz, dediler. Kocam beni öldürünce mi koruyacaklar? Bir de acilen işe ihtiyacım var. Bu kadar şiddetin ağırlığı yetmezmiş gibi parasızlık da tuz biber oluyor. Çocuklarımı sosyal hizmetler alsın. Birkaç ay yuvada kalsın çocuklarım. Bana bir iş verirlerse ev tutar, çocuklarımı yanıma alırım.” diyor dövülen, sövülen, ölümle tehdit edilen, çocukları elinden alınan 31 yaşındaki ilköğretim okulu mezunu genç anne.

 

Bu durumlarda henüz nikahlı diye sosyal hizmetler kurumu ayni ve nakdi yardım yapmıyor kadınlara. Oysa şu aşamada, en fazla şu aşamada sosyal devletin varlığına, koruyup kollamasına ihtiyacı var şiddet mağduru kadınların…