Barış İçin Kadın Girişimi'nin çözüm sürecine ilişkin hazırladığı rapora göre, Türkiye'deki çözüm sürecinde devlet, kadın temsiliyetini dikkate almazken, Kürt tarafı kadın temsiliyetini gözetiyor.

Raporda, kadınların barış süreçlerine katılımının tüm dünyada sınırlı bir şekilde gerçekleştiği belirtildi.

Rapora göre, 1990 ile 2012 yılları arasında süren 102 barış sürecinde katılımcıların (müzakereci, imzacı, arabulucu, gözlemci, danışman vs.) sadece yüzde 8'i kadın oldu. İmzacıların yüzde 3'ü, arabulucuların yüzde 3.2'si, görüşmelere tanık olarak katılanların ise yüzde 5.5'i kadındır.

BARIŞA GİDEN YOLDA ÖNEMLİ KADINLARIN MÜCADELESİ

İmzalanan anlaşmaların içeriğine göre ise, 45 barış süreci ve bu 45 süreçte imzalanan 300 anlaşmanın sadece yüzde 18'i savaş zamanı kadınlara yönelik işlenmiş suçları konu etti. 102 farklı süreçte imzalanmış 582 anlaşmanın ise sadece 92'si, yani yüzde 16'sı cinsiyet eşitliğinden bahsediyor. Raporda, oysa Türkiye'de olduğu gibi tüm bu ülkelerde barışa giden yolda kadınların mücadelesinin önemli bir yer tuttuğu belirtildi.

HEYETTE KADIN HAREKETİNDE KADINLAR YOK

Raporda, Türkiye'deki çözüm sürecinin hukuki çerçevesi olmadığı için resmi imzacı, tanık, arabulucu ya da danışmanları bulunmadığı belirtildi. Ancak hukuki çerçeve olmasa da devlet tarafından çözüm süreci bağlamında kurulan resmi yapıların içindeki kadın temsilinin çok yetersiz olduğu kaydedildi.

Bunlardan Akil İnsanlar Heyeti'ni oluşturan 63 kişiden sadece 12'si kadın. Yani heyetin içinde kadınlar yüzde 19 oranında temsil edildi. Ayrıca heyet içinde Türkiye’deki kadın hareketinden kadınlar yer almadı.

Raporda, Akil İnsanlar Heyeti'nde bulunan kadınlarla yapılan görüşmelerin sonuçları da aktarıldı. Buna göre, heyette bulunan kadınlar, bölgelerinde kadınlarla özel görüşme yapmak için çaba sarf edeceklerini belirtse de bir çok bölgesel komisyon kadınlarla ayrı görüşme yapmadı. Cinsiyet dağılımındaki eşitsizlik de Akil İnsanlar Heyeti'nin raporlarına yansımadı. Raporlar erkeklerin görüşlerini kapsadı, cinsiyet eşitsizliği ve militarizm konularına, kadınların savaştan kaynaklı mağduriyetlerine, barış mücadelesi amacıyla yürüttükleri eylemlere sınırlı yer verildi.

Raporda, "Akil İnsanlar Heyeti raporlarında kadınlar çok sınırlı biçimde, sadece anne olarak yer almışlardır. Oysa bu raporda belirtileceği gibi kadınların savaşta uğradıkları mağduriyet ve barış taraftarlıkları anne kimliklerinden çok ötedir ve sadece bu kimlikle kapsanamaz" denildi.

Devlet tarafından kurulan ikinci resmi kurum olan 11 kişilik Meclis Çözüm Süreci Komisyonu'nda ise sadece bir kadın milletvekili yer aldı. Öte yandan komisyona bilgi verenler arasında BDP tarafından davet edilen Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri ve BİKG yer almadı.

Raporda, kadın örgütlerinin barış sürecinden dışlanmasının sebebi olarak Türkiye'deki cinsiyet eşitsizliği gösterilirken, "Türkiye'de kadın sorunu ile savaş arasındaki ilişki kurulmadığı için zaten var olan cinsiyet eşitsizlikleri ve kadınların parlamento ve siyasetin diğer alanlarında; söz, yetki ve karar mekanizmalarında yer alamamaları, bu komisyonların yapısına doğrudan yansımıştır" denildi.

KÜRT TARAFI KADIN TEMSİLİYETİNİ GÖZETİYOR

Öte yandan raporda, Kürt tarafının, kadınların temsiliyetini gözettiğinin altı çizildi. Raporda, Türkiye devleti ile Abdullah Öcalan, PKK ve KCK arasında iletişimi sağlayan BDP heyetinde kadınların yer aldığı, çözüm süresinde KCK'nin yapısal bir değişikliğe giderek eşbaşkanlık sistemini kabul ettiği; KCK Başkanlık Konseyi'nin de kadınların yüzde 50 temsil edildiği bir yapı haline getirildiği belirtildi.

Raporda, şu ifadeler yer aldı:

"Dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılmış araştırmalar kadınların ve sivil toplumun diğer bileşenlerinin barış süreçlerine katılmamaları halinde doğacak sonuçları açıklıkla belirtmektedir. Bu araştırmalara göre katılımcılığın sağlanmadığı, cinsiyetler ve sınıflar arasında eşitliğin sağlanmasının benimsenmediği barış süreçleri başarıya ulaşsa dahi, toplumda anlamsızlık, aldatılmışlık, beklentilerin boşa çıkması ve baskılanma hissi yaratmaktadır.

Cinsiyet eşitliğinin yasal zeminin sağlanmadığı ve barış sürecinde savaş ile cinsiyet eşitsizliklerinin ideolojik olarak ilişkilendirilmediği barış mutabakatları sonucunda kadına yönelik şiddet artmaktadır. Ayrıca yine kadınların dışlandığı barış süreçleri, savaşın yarattığı toplumsal kayıpları en az tanıyan, en az gözeten ve telafi ve tazmin mekanizmalarını en az çalıştıran şekillerde sonuçlanmaktadır." (ETHA)