Diyarbakır’da evine yapılan baskınla gözaltına alındıktan sonra "Örgüt üyesi olmak" ve "Örgüt propagandası yapmak" iddialarıyla tutuklanan kadın hakları savunucusu Mukaddes Alataş'ın yargılandığı davanın ilk duruşması, Diyarbakır 10'cu Ağır Mahkemesinde görüldü.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, duruşmaya, Alataş ve avukatları Elif Tirenç, İpek Ulaş ile Eren Keskin katıldı. Duruşmayı, ayrıca  Alataş’ın daha önce kadına dönük şiddetle mücadele çerçevesinde birlikte çalışma yürüttüğü birçok kadın aktivist ve ailesi izledi.

Kimlik tespitinin ardından Alataş, savunma yaptı. Emniyetin hazırladığı iddianamedeki “Mukaddes” olmadığını söyleyerek kendini tanıtan Alataş, "Ben bir feminist kadınım. Erkek egemen zihniyet tarafından katledilen ve hakları gasp edilen kadınlar için mücadele ediyorum. Kadına karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak için mücadele ediyorum" dedi.

‘İDDİANAME ART NİYETLİ’

İddianamede bulunan bütün çalışmalarının kadın alanında yürüttüğü çalışmalar olduğunu dile getiren Alataş’ı mahkeme başkanı, "Savunmanızı iddianame çerçevesinde yaparsanız iyi olur" şeklinde uyardı.

İddianamede ismi geçen kadınları tanıdığını ve bu kadınlar için Aile ve Soysal Politikalar Bakanlığı ile görüşmeler yaptığını kaydeden Alataş, bu alanda mücadele verdiğini ve kamuoyunda tanınan birisi olduğunu söyledi. Alataş, katıldığı bütün toplantılarda telefon numarasını bıraktığını dile getirdi. Müzakere süreçlerinde barış görüşmelerinin yapıldığı toplantılarına katıldığının altını çizen Alataş, şöyle dedi: "Bu toplantılara katılanlar hükümet temsilcileri, milletvekilleri ve gazetecilerdir. Burada telefonlarımızı bıraktık. AKP’nin üç milletvekillinden bana mesaj geliyor. O niye iddianamede yokta, cenaze için gelen mesajlar iddianameye konuluyor. Çünkü tamamen art niyetli hazırlanmış bir iddianame."

‘CENAZELER YERDE KALDIĞI İÇİN KATILDIM’

İddianamede yer alan cenaze törenlerine katılma kısmına da değinen Alataş, Sur ablukasında yaşamını yitiren İsa Oran ve Mesut Seviktek'in cenaze törenine katıldığının altını çizerek, “Bu kişilerin cenazeleri 28 gün yerde kaldı, alınamadı. Güvenlik güçleri cenazelerin alınmasına izin vermediler diye aileleri İHD’ye gelip açlık grevine girdiler. Bizde İHD olarak Valiliğe başvurduk. Cenazeler yerde kaldığı için cenaze törenlerine katıldım" diye konuştu.

Polis tarafından bedeni teşhir edilip sosyal medyada servis edilen Ekin Van için yaptıkları basın açıklamasına da değinen Alataş, bunu yapan polislerin hukuk önünde yargılanmasını istediğini ve bir kadın olarak bunu istemenin hak olduğunu söyledi.

‘MÜCADELEYE DEVAM’

Alataş, yine kardeşi Evrim Alataş'ın mezarı başında yapılan anmaya katılmasının “Örgüt üyesi” cenazesine katılmış olarak yansıtılmasının doğru olmadığını dile getirdi. Med Nuçe TV'ye bağlanmasının suç olmadığını belirten Alataş, bu alanda hangi kanal olursa olsun katılacağını, mücadelesini dile getireceğini vurguladı.

Alataş, son olarak 5 aydır cezaevinde olduğunu ve cezaevi kapasitesinin çok üstünde tutuklu olduğunu dile getirerek, 5 aydan beri tuvaletin kapısının önünde uyuduğunu bunun bir hak ihlali olduğunu vurgulayarak, tahliyesini istedi.

TAHLİYE EDİLDİ

Yapılan avukat savunmalarının ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, Alataş’ın tahliyesine karar vererek, bir sonraki duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.