Irak Kürdistan Bölgesi’nde kadın sünneti oranı büyük ölçüde düşse de halen önüne geçilemiyor.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) 2016 yılı verilerine göre aralarında Endonezya, Irak Kürdistan Bölgesi, Yemen ve 27 Afrika ülkesinin bulunduğu 30 ülkede kadınlarda genital bölgenin sakatlanması sonucu yaklaşık 200 milyon mağdur bulunuyor.

Söz konusu vakalar ayrıca Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda'da yaşayan göçmen nüfus içinde de rastlanıyor.

UNICEF'in 2014 yılında yaptığı araştırmada IKB’de kadınların yüzde 58,5'inin sünnet edildiği ortaya konuldu.

2018 yılı araştırmasına göre ise 5 ila 49 yaş arasındaki kız çocukları ve kadınlarda sünnet oranı yüzde 37,5'e düştü.

Merkezi Süleymaniye’de bulunan Almanya merkezli kuruluş WADI, "kadın sünneti" ile ilgili Ortadoğu’da 1993’te Ürdün, İsrail gibi ülkelerde faaliyete başlarken, Irak Kürdistan Bölgesi’nde 2005 yılında aktif olarak çalışmalarına başladı.

WADI’nin 2016 yılı verilerine göre Süleymaniye’de yüzde 60, Erbil’de de 2 bin kız sünnete maruz kaldı. Duhok’ta ise bu vakalara rastlanmadı. 

Kuruluşun, 4 Şubat’ta yayımladığı rapora göre 2018 yılında, Germiyan’da 29, Erbil ve Duhok’ta 120, Süleymaniye ve Raniya’da ise 164 vaka tespit edildi. 

Raporda ayrıca 2019 yılında Germiyan’da hiçbir vaka görülmediği ancak Erbil ve Duhok’ta 161, Süleymaniye ve Raniya’da 162 sünnet vakası tespit edildiği belirtildi.

Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nda 2011 yılında onaylanan yasayla kadın sünneti resmen yasaklanırken, bu suçu işleyenlere 6 ila 2 yıl arasında hapis ve 4 ila 8 bin dolar para cezasına çarptırılıyor.

Ayrıca hükümete bağlı 6 yönetim merkezi, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Yönetimi birimi de aktif olarak görev yapıyor.

16 yıl içerisinde bölgede kadın sünnetine yönelik ciddi çalışmalar yürüten WADI, geçen sürede düzenlediği bilinçlendirme çalışmaları sonucu bu oranda büyük oranda düşme yaşansa da son yayımladığı raporda, sünnet vakalarının halen görüldüğü de ortaya çıkıyor.

Germiyan'da geçen yıl Kadın Genital Mutilasyonu (Sünnet) vakası kaydedilmediği belirtilen raporda, şu ifadelere yer verildi:

10 yıl önce Irak Kürdistan’ı en yüksek sünnet oranlarından birine sahip olmakla birlikte, dünya çapında en çok etkilenen yerler arasında yer aldı. 2010 yılında ankete katılan kadınların yüzde 80'inden fazlası acımasız bir sürece maruz kaldı. Irak-Alman ortak derneği olarak gelinen aşamada kadın sünnetinin tamamen ortadan kaldırılması için 15 yıldır toplum temelli kampanyalar gerçekleştiriyoruz. Irak Kürdistan’ı ve Irak'ın diğer bölgelerinde maalesef mücadele etme çabalarımıza rağmen sünnet vakaları hala uygulanmaktadır.

"BANA BİRŞEY SÖYLENMEDİ"

Kadın sünneti mağdurları yaşadıklarını Independent Türkçe'den Gülbahar Altaş'a anlattı:

20 yaşındaki Erbilli, L.M. sünnet olduğu günü unutamadığını belirterek, “Çok korkunç bir gündü! Halen birileri sünnet kelimesini kullandığında hatta erkeklerin sünnet edilişlerinden söz edildiği zaman da yaşadıklarımı anı anına hatırlıyorum. Bana birşey söylenmeden beni bir eve götürdüler ve sünnet ettiler. Bana yapılanın sünnet olduğunu dahi sonra öğrendim. Nasıl unutabilirim!” dedi.

Geçen yıl evlendiğini söyleyen L.M. “Bir yıl önce evlendiğimde ailemin ve ailedeki diğer kadınların ben ve benim gibi diğer kızlara yaptıkları kötülüğü daha net farkettim. Neyse ki eşim iyi ve cahil biri değil. Yaşadığım bu olaydan dolayı beni daha iyi anlıyor. Artık bu durumun tamamiyle sonlanması gerekiyor. Benden büyük bir ablamı da sünnet etmişler. Ablam eş anlamında benim kadar şanslı değildi. Kocası bu duruma tahammül etmedi ve ablamdan boşandı. Bilmiyorum ben de henüz bir yıllık evliyim belki benim de eşim birkaç yıl sonra bu durumdan rahatsızlığını dile getirebilir” diye konuştu.

"BÜYÜKLERİN KURBANI OLDUK"

L.M.’nin annesi K.S. de kızının yaşadıklarını yaşamış. O da annesi ve babaannesi tarafından götürülen bir evde yaşlı bir kadın tarafından sünnet edilmiş.

3’ü kız 4 çocuk annesi K.S. “Şimdiki aklım olsa asla kızlarımın sünnet edilmesine izin vermezdim” diyerek, sözlerine şunları ekledi:

Ben ve benim gibi birçok anne kendi anne ve kaynanasından öğrendiklerini kızlarına uyguladı. Çoğu anne, ailedeki büyük kadınların baskısından kendi kızlarını da sünnet ettiriyor. 3 kızımdan 2’si sünnet edildi. En küçük kızım 10 yaşında ve onu sünnet etmedik. Kızların sünnet edilmesi yasaklandı ve zararlı olduğunu, ceza verileceği söylenildi. Bizde yapmadık. Artık büyüklerimizin de eski otoritesi kalmadı zaten. O zamanlar bizde cahil ve cesaretsizdik işte. Ne bileyim işte oldu...

Son kuşak erkeklerin, geçmiş kuşaktan daha “tahammülsüz”olduğunu savunan anne K.S, “Bizim kuşağımızdaki erkekler, büyükler ne derse onu yapardı. Bizim eşlerimiz durumumuzu bildikleri için cinsel anlamda bize birşey söylemiyor ya da başka bir kadınla evleniyor. Bir kadın olarak zaten kimse ne hissettiğimizi sormuyordu, merak da etmiyordu. Öyle alıştık durumumuza ve kızlarımızı da kendi cahilliğimizin kurbanı ettik. Büyüklerimizin sözünü dinleyerek, kızlarımızın da bedeninden bir parça aldığımıza pişmanım. Ama işte olan oldu zamanı geri getiremiyoruz ki! Artık geçen geçti...Neyseki küçük kızım sünnet olmadı şu anda tek tesellim bu” dedi.

Peki halen çevrenizde kızlarını sünnet eden var mı? sorusuna K.S. şu yanıtı verdi:

Evet var. Ama çok çok az...Eskiden 10 kişiden 10’u kızını sünnet ederdi. Şimdi çok düştü bu sayı. Geçen yıl bir kişinin kızının sünnet ettiğini duydum. Tepki gösterildi. Bu aileye. Artık diyorum ya kimse kulak asmıyor. Yapmak isteyenler de yasak olduğunu ve ceza alacaklarını bildikleri için korkuyorlar, kızlarını sünnet etmekten çekiniyorlar.

"HAYATIMIZI MAHVETTİLER"

8 yaşında babaannesinin baskısı üzerine sünnet olduğunu dile getiren 30 yaşındaki Germiyanlı S. W. ise, “Sünnet olayından bir gerçek var ki kadının hayatı mahvoluyor. Şu anda bir oğlum var kızım olsa asla onu sünnet etmem. Sünnet olan birçok arkadaşım eşiyle sorun yaşıyor. Boşanıyorlar. Erkeklerimiz binlerce kez ne yazık ki; empati kuramıyor. Zamanında ailelerimizin cahil kararları sonucunda hayatımızı mahvettiklerini anlamıyorlar. Sürekli korku içindeyim” şeklinde konuştu.
 

"Şu bir gerçek bizim halkımız kendiliğinde bilinçli olamıyor" diyen S. W, sözlerini şöyle sürdürdü:

İlla yetkililerimiz ya da yasal olarak, onlara baskı yapmak gerekiyor. O zaman istemeseler de uygulamaya mecbur kalıyorlar. Yoksa şimdi ceza olmadığını bilseler birçok kişi yine büyüklerimizin yaptığı hatayı yapmayı sürdürecek. Ne yapalım bizim de toplum böyle. Hükümetimizin bu tür konularda hakkında iş yapması lazım. Biz kadınların durumunu da ancak hükümet düzeltir.

“Bildiğim kadarıyla diğer bölgedeki Kürtler’de kadınların sünnet edilmesi kültürü yok. Bir tek bizim bölgede ve Erbil’in bazı bölgelerinde var” diyen S.W., “Okulda arkadaşlarla konuştuğumuzda onlarda bu gelenek yoktu. Onlarda Kürt’ü ama bu geleneklere sahip değildiler. O zaman bu konuda daha fazla düşünmeye başladım” diye konuştu. 

“BİZE YAPILANLAR CAHİLLİKTİ, BİZ DE CAHİLLİK YAPTIK"

S.W.’nin annesi Truska Haydar da, “Bize yapılanlar cahillikti; biz de kızımıza cahillik yaptık” sözleriyle kızlarını sünnet ettirmelerinden duyduğu pişmanlığı anlattı:

Pişmanım, olan oldu. Atalarımız bunu yapıyordu geleneğimizde bu vardı. Bir nevi olmazsa olmazdı; ne yapalım oldu işte! Zaten artık pişman olduğumuzu söylesek de bir işe yaramaz; olan oldu! Başka da bir şey söylemek istemiyorum. Çok pişmanım çok. Son kuşakta sünnet olanların çoğunu eşleri boşuyor. Yarın öbür gün kızımın kocası da onu boşayacağını söyleyebilir. O gün geldiğinde ki inşallah gelmez ama gelse de bizim elimizden hiçbir şey gelmeyecek.

"İNSANLIK DRAMI YAŞANIYOR"

Kürdistan Kadınlar Birliği (Yeketi Afretani Kurdistan) Genel Sekreteri Dr. Viyan Süleyman, genel anlamda kadın sünnetinin bir insanlık dramı olduğunu söyledi. 

Dr. Viyan Süleyman, bu durumun kadınların yanı sıra aileleri de etkilediğini belirtti:

Bu konunun ortadan tamamiyle kaldırılması için gerek hükümetimiz gerekse STK’lar büyük çaba sarfediyor. Umarım yakın zaman da artık bu konuyu konuşmayacak duruma geliriz. Genel anlamda Kürt kültüründe olmayan bu durum ne yazık ki bazı bölgelerde görülüyor. Kadına şiddetin bir parçası olan ‘sünnet’ ile de STK’ların yanı sıra hükümete bağlı 6 birim ile koollektif bir şekilde aralıksız bir şekilde  çalışmaları sürdürüyoruz. Bu sorunun çözümü için daha fazla çaba sarfedilmesi gerekiyor.

Konuya ilişkin konuşan Dr. Rojgar Selim de, geçmiş yıllara oranla sayı düşse de halen kız çocuklarında sünnet vakalarına rastlandığını söyledi. 

Sünnetin kadınlara zarardan başka bir getirisi olmadığını belirten Dr. Rojgar Selim, “Bu zarar sünnet olan kadına bedensel ve özellikle de ruhsal sorunlar getirirken, eşi ile ilişkisini de etkiliyor” dedi.

Geçen yıl Süleymaniye ve Erbil’de 100’den fazla vakaya rastlanıldığını, gizlenilen vakaların da olduğunu vurgulayan Dr. Rojgar Selim, “Son yıllarda evet, sayı düştü; ancak gelinen aşamada, önemli olan söz konusu kadınlara psikolojik desteğin sağlanmasıdır” diye konuştu.

“DURUM SANILDIĞINDAN DAHA CİDDİ"

Süleymaniye Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikolog Dr. Daniel Seid ise, “Söz konusu vakalar dillendirildiğinde sadece basit bir şekilde, ‘kadın sünneti’ deniliyor; ancak kelimenin kendisi vahamiyet barındırıyor. 7-8 veya 10-12 yaşlarında küçük kız çocuklarının bedenlerinden parça alınıyor. Bu çocuklar özellikle evlenme çağına geldiklerinde yaşadıkları durumun bir travma olduğunu farkederken, bazı mağdurların yaşadıkları acıları bastırması daha ciddi psikolojik sorunlara neden oluyor” dedi.

Psikolojik sorunların sonuçlarına ilişkin ise Psikolog Dr. Daniel Seidi, şunları söyledi:

Çocuklukta yaşanılan durum kadınların bedensel ve ruhsal olarak etkilenmesine neden oluyor. Özellikle duygu ve düşüncelerini bastırma, kendilerini rahat ifade edememe, sürekli veya aralıklarla kaygı,bedeninde titreme, düzensiz uyku, hızlı kalp çarpıntısı ve üzüntünün yanı sıra panik atak da belirgin oluyor. Bazı kadınlarda ileriki seviyelerde ilaç tedavisi kaçınılmaz oluyor. Anti depresif ilaçlar kullanılıyor bu hastalarda ancak çoğu zaman bu tedavide olumlu sonuç alamıyoruz.

Konuştuğumuz bazı mağdurlar, özellikle sünnet sırasında çığlık sesleri ve kanlı jilet görmeleri veya başkasının sünnetine tanık olması daha kötü etki bırakıyor. Bu durum mağdurlarda ciddi pskolojik izler bırakıyor. Yetişkin bir bireyin kişiliğinin sağlıklı gelişmesini tamamiyle etkiliyor. Sosyal fobi de bu açıdan belirgindir.

Hastaların kendi sorunlarını dillendirmekten çekindiğine işaret eden Dr. Daniel Seidi, “Hastalar bize geldiğinde direk sorunlarından söz etmiyor. Örneğin; ‘Şu isimden nefret ediyorum’ derken, onu sünnet eden kadının ismi olduğunu veya ‘sünnet, jilet, cam, kan’ kelimeleri geçen zamana rağmen onlarda halen derin izler bırakabiliyor. Anlayacağınız durum sanıldığından daha ciddi. Söylenildiği gibi, evet, sünnet olayında oran düştü. Ancak asıl sorun sonrası; çünkü her bir mağdur kadın birer travma yaşıyor. Uzun vadeli bu kadınların psikolojik destek alması gerekiyor” diye konuştu. 

Kaynak: Independent Türkçe