Gülay Armağan 3 Aralık 2011 tarihinde eşi Metin Armağan tarafından kafasına balta ile vurularak, öldürüldü. Gülay öldürüldüğünde henüz 36 yaşındaydı. Hayalleri ve daha yapacak birçok şeyi vardı. Ama alındı elinden Gülay’ın yaşamı. Şimdiyse o katile haksız tahrik adı altında ceza indirimi yapılması planlanıyor…

 

Gülay iki yıldır Metin Armağan’ın ağabeyi Daimi Armağan’ın tecavüzüne maruz kalmaktaydı. Gülay’ın anlattıklarına göre iki yıl önce sünnet düğünü yaptıkları sırada Gülay’la zorla cinsel ilişkiye girmiş ve daha sonra ise istememesine rağmen bu durum devam etmişti. Gülay’ın ise son birkaç yıldır psikolojik sorunlar yaşadığı ve ağır antidepresanlar kullandığı biliniyordu.

 

Bizler ise Gülay’ın katledilmesinden sonra annesinden öğreniyoruz Gülay’ın yıllardır cehennem azabı yaşadığını. Ve Gülay şiddet dolu geçen o yıllar boyunca susmuş, hep susmuş…

 

Gülay evliliği süresince neler mi yaşamış? Hamile iken Gülay dakikalarca gazı açılmış bir küçük tüp ile aynı odaya kilitlenerek ölümle tehdit edilmiş, evde saçları katil koca tarafından gelişigüzel traş edilerek aşağılanmış… Bu şiddet devam etmiş yıllarca. Ve Gülay ‘iyi bir kadın, iyi bir anne’  olarak susmuş ve beklemiş öldürülünceye dek.

 

Annesinin kocasını bırakması yönündeki tüm ısrarlarına rağmen Gülay bırakmak istememiş çocuklarını, bozulmasın istemiş onların düzeni. Anne dayanamamış sormuş Metin’e “Madem anlaşamıyorsunuz, neden boşanmıyorsunuz?” diye. Metin ise bağırmış “Bu evden ancak onun tabutu çıkar” diye.

 

Evet, Metin haklı çıktı. Gülay’ın tabutu çıktı o evden ve katil koca şimdi mahkemede kendini anlatmaya hazırlanıyor. “Pişmanım, bir anlık öfke ile oldu” demeye, ağır tahrik indiriminden faydalanarak planlı bir cinayetin üstünü örmeye hazırlanıyor.

Cinayetten iki gün önce

Metin Armağan’ın iddiasına göre o gün Gülay ile ağabeyi Daimi Armağan’ı evde beraber otururlarken görür. Ardından Gülay’a sorar, Gülay da anlatır yaşadıklarını. Aynı gün Metin bu durumu tüm ailesi ile konuşur. Metin Armağan’ın ifadesine göre Metin, Gülay, kardeşleri Mustafa, Abidin ve Mehmet ile birlikte yanlarına tecavüzcü Daimi Armağan’ı da alıp karakola giderler. Ve Gülay der ki: “Annemi arayın, gelip beni alsın.”

 

Karakollar

Önce Şehit İsmail Akkoyun Polis Merkezi’ne, sonraysa Dudullu Polis Merkezi Amirliği’ne giderler. Metin Armağan’ın iddia ettiğine göre karakolların ikisi de orada yapılabilecek bir şey olmadığını söyler ve onları evlerine geri gönderir. Ve yine ev içinde en yakınlarımız tarafından uğradığımız şiddetten kurtulmak için veya boşanmak için başvurulan karakolların kadınları korunmasız bir biçimde evlerine geri gönderdiğini, sorumluluk almadıklarını görüyoruz bu resimde. Gülay bu şekilde katillerine teslim edilmesinden iki gün sonra evde yalnızken öldürülecektir.

 

Ama önce aynı gün, Gülay’ın başka bir şehirde yaşayan kardeşi aranır. Telefonda kardeşine Gülay’la ilgili hakaretler edilerek olan biten ona da anlatılır ve gelip kardeşlerini almaları söylenir. Gülay bitmek tükenmek bilmeyen hakaretlere maruz kalır. Çocukları evden götürülür. Gülay ise bekler ve susar.

Aynı gün arkadaşlarımız Gülay’ın evine giderler. (Bu durumdan iddianamede hiç bahsedilmemektedir, Metin Armağan’ın ifadesinde bu mevzu es geçilmiştir.) Gülay’ı oradan alıp götürmek için saatlerce uğraşırlar ama inatla Metin, kardeşi ve annesinden oluşan aile meclisi Gülay’ın oradan ayrılmasına razı olmazlar. İddianamedeki ifadesine göre iki tane polis karakoluna başvurduğunu, onlara “Alın Gülay’ı bir sığınma evine yerleştirin, onunla aynı evde kalmak istemiyorum” dediğini ileri süren Metin, o gün onu almaya, o evden onu götürmek için gelenlere, inatla Gülay’ı vermez! Gülay ise bekler ve susar.

 

Anlatır Metin ve ailesi, Gülay’a hakaretler yağdırarak, sakince… “Gülay’ın başına ya bir şey gelirse” diyerek, Gülay’ı birinci derece akrabasından başka kimseye emanet edemeyeceklerini söylerler. Çocukların bu durumdan daha fazla etkilenmemesi gerektiğinden bahsederler ve zaten boşanma davası açılacağını söylerler. İki gün sonra Gülay’ı vahşice öldürecek katiller “Gülay’ın kendine bir şey yapmasından korkuyoruz” diye eklerler, “Size teslim edemeyiz.”  Bunlar gibi pek çok bahane sıralayarak Gülay’ın oradan ayrılmasına izin vermezler.

 

Ve Gülay… O da gelmez kardeşinin onu o evden almak için gönderdiği insanlarla.

Gülay’ın gelmemek için birçok sebebi vardır elbette. Hiç konuşmaz gece boyunca, sadece gece onu ikna etmek için arayan kardeşinin eşi ile konuşur başka bir odada ve ona da söyler aynı şeyleri: “Zaten boşanacağız, bir sorun yok, evimden ayrılmayacağım.”

 

Gülay’ın 14 yıllık evinden ayrılmamak için vardır elbet birçok sebebi…

 

Belki iki yıldır devam etmekte olan tecavüzün suçunu kendinde araması…

 

Belki de orada o gece konuşanların; kayınvalidesinin, Metin’in kardeşinin ve Metin’in anlattıklarına, sorunsuz bir boşanma geçireceklerine, “çocuklar etkilenmesin” yalanlarına inanmasıdır. Düşünür Gülay çocuklarını; onların kendi hakkında daha fazla kötü propagandaya maruz kalmasını istemez belki de. Ve yine susar Gülay.

Gülay tüm ısrarlara rağmen gelmez o gece onu oradan, yıllardır kaldığı evinden, iki gün sonra cenazesinin çıkacağı o evden götürmek isteyen insanlarla. Tüm ısrarlara rağmen inanmaz Gülay 14 yıllık kocasının onu vahşice öldürebileceğine…

 

Ve bizler Gülay’sız ayrılırız o evden. Belki biz de inanmadık; boşanma davası açan, orada sakin sakin ayrılacaklarını, “her şey oldu bitti” hikâyesini anlatan o adamın iki gün sonra Gülay’ı balta ile öldürebileceğine. Yoksa zorla da olsa almaz mıydık Gülay’ı o evden?  Ya da belki başka bir şey yapar, belki onu ikna ederdik, belki belki belki… Ve alamadık Gülay’ı o evden. Ayrıldık onsuz…

 

Ve iki gün sonra, 2 Aralık 2011 günü

Ve Gülay suskun. Çocukları evden götürülmüş, boşanmayı bekler evde. Bekler Gülay öldürülmeyi…

 

‘O gün’ Gülay, kocası Metin ve Metin’in kardeşi Mehmet, Ümraniye Adliyesi’ne boşanma dilekçesi verirler. Bu sefer de ‘daha kolay’ olsun diye, çocukların da velayetini almak kaydıyla anlaşmalı boşanmaya karar verir Metin. Ve Gülay boşanmayı hızlandırmak, erken bir tarihe gün almak için kocasının kardeşi Mehmet ile birlikte nöbetçi hakimin odasına gider ve olayı anlatır bir daha yine, yeniden. Pazartesi saat 14.00’a verilir boşanma davası.

 

Aynı gün, Metin arar Gülay’ın kardeşini ve “Ne zaman gelip alacaksın Gülay’ı?” diye sorar. Kardeşinin gelmek üzere yola çıktığını öğrendiğinde ise engel olur ona. Boşanma davasının pazartesi günü olduğunu ve Gülay’ı o gün gelip almasını söyler.  Kardeşi duruma anlam veremese de kabul eder.  Düşünemez Metin’in o andan itibaren aslında Gülay’ı katletmek üzere plan yaptığını ve onun gelmesini geciktirerek zaman kazanmakta olduğunu.

 

Adliyeden eve gelinir. Metin uyur. Gülay bekler ve susar yine.

 

Sonra Gülay uyandırır kocasını. Marketten kola almak için izin ister ve Metin onu yalnız göndermez markete. Metin, Gülay’ı evden dışarıya kola almaya bile yalnız ve izinsiz yollamaz. Belli ki korkmaktadır Metin; Gülay’ın bu ablukadan kaçacağından.

 

Ama Gülay kaçmaz, bekler… Gülay oğlu ile bakkala gider ve eve dönünce oğlu ayrılır ondan. Metin’in annesinin evine gider yine.

 

Ve Metin Gülay’la iki yıl boyunca zorla ilişkiye giren Daimi’nin evine gider. Orada kardeşleri ile buluşurlar, konuşurlar. Sonra eve gelir. Yine hakaret eder Gülay’a; bağırır, bağırır, bağırır…

 

Ve Gülay konuşur…

Cehennem azabı gibi geçen iki günden, şiddet dolu geçen yıllardan sonra Gülay konuşur. “Sen benden daha ne istiyorsun?” der. Çocukların velayetini de aldığını, eğer bir hesabı varsa kardeşi Daimi ile görmesi gerektiğini söyler… Ve bunlar Gülay’ın son sözleri olur.

 

Metin yerde duran balta ile sayısını hatırlamadığı kez Gülay’ın başına vurur. Bağırmalar üzerine eve gelen kardeşine Metin, “Ben yapacağımı yaptım,” der. Gülay hastaneye kaldırılır. Ve Gülay kafasına aldığı darbeler sonucunda 3 Aralık 2011’de saat 00.30’da yaşamını yitirir.

 

Cinayetin ardından

Sanık hakkında tutuklama kararı verilir. Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılır. Metin Armağan hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 82/1.d maddesi uyarınca “üst soy veya alt soydan birini ya da eş ve kardeşi” öldürmek gerekçesiyle müebbet hapis istemiyle dava açılır. Ancak iddianameyi hazırlayan savcı Türk Ceza Kanunu’nun 29/1 maddesinin de uygulanmasını ister. Bu madde haksız fiili düzenlemektedir.

 

Gülay’ın avukatı Eren Keskin’in söylediğine göre bu maddenin uygulanması mahkeme tarafından kabul edilirse sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, 18 yıldan 24 yıla kadar ceza verilecektir. Ayrıca diğer sanık Daimi Armağan hakkında da konut dokunulmazlığını ihlal suçlamasıyla dava açılmıştır.

 

Ve bu olay aslında…

Gülay neredeyse planlı bir biçimde katledilmiştir. Çocuklar evden uzaklaştırılır, tecavüzcü kardeşle iki defa karakola gitmelerine rağmen bulunamadığı söylenir. Cinayet günü Metin annesi ve kardeşleriyle konuştuktan sonra eve geldiğinde Gülay’a hakaretler yağdırmaya başlar. Ve Gülay’ı balta ile katleder. Bunun ardından eve gelen kardeşine son sözünü söyler: “Ben yapacağımı yaptım.”

 

Bu olayda Metin’in kardeşi tecavüzcü Daimi’nin de tutuklanması, diğer aile fertlerinin de planlı bir biçimde Gülay’ı öldürtmekten yargılanması gerekirken; şimdi bizler haksız tahrik indirimini engellemeye çabalıyoruz.

 

Erkekliğinin aşağılandığını söyleyen bir koca. Baltayla planlı bir biçimde vahşice katledilen bir kadın. Ve savcının haksız tahrik istemi.

 

Hayatlarımız ellerimizden alınırken, katiller yargıdaki erkek dayanışması ile haksız tahrik indirimlerinden faydalanarak çok düşük cezalarla kurtuluyorlar. Ferdi Sevim, eşi Gülbeyaz’ı ‘kıskançlık’ sonucu ağır tahrik altında öldürdüğüne kanaat getirildiği için 15 yıla mahkum oldu. Nazlı’yı katleden İmadettin Umakoğlu’nun “Bana kadınlık yapmıyordu ve yatak odasına almıyordu” beyanı ağır tahrik olarak kabul edildiği için 20 yıl ceza aldı. Boşandığı eşi Aysel Çalışır’ı tekrar bir araya gelmeye ikna edemediği için bıçaklayarak öldüren Cemal Aydın “Her şey Aysel’in bana küfür ve hakaret etmesi ve bir anlık öfke sonucu oldu, pişmanım,” dediği için haksız tahrik indirimi ile 20 yıl ceza aldı. Üstüne üstlük, tüm bu katiller uygulanacak diğer ceza indirimleri ile aldıkları cezalardan çok daha az yatarak ‘özgürlüklerine’ kavuşacaklar.

 

Her biri kasten insan öldürme iken; hepsinin ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılması gerekirken, hepsine ağır tahrik indirimleri uygulandı.

Ve şimdi…

Metin Armağan, iki çocuk annesi Gülay’ı baltayla öldürdüğü davanın 29 Mart’ta İstanbul’da Üsküdar 1. Ağır Ceza’da görülecek ilk duruşmasında da eminiz ki, o bildik savunmaya sarılacak yine: “Kendimi kaybettim.” Ve kim bilir Gülay’ın sesinin çıkamayacağına olanca güveniyle neler anlatacak… Katil bu davada yine ‘haksız tahrik’, ‘iyi hal’ indirimi alarak birkaç yıl yatıp dışarı çıkmayı planlayacak.

 

İşte bu yüzden erkek yargının bir katili daha korumasına izin vermeyelim. Katiller yanı başımızda ve adalet ise suskun. İşte bu yüzden bağırıyoruz tüm gücümüzle; “Gülay’ın davası hepimiz davasıdır” diye.

 

Bizleri öldüren, tecavüz eden erkekler ‘haksız tahrik’ indirimleriyle devlet tarafından korunuyor. Yaşadıklarımız bize gösterdi ki kadınların takip ettiği davalarda erkek yargı istediği gibi davranamıyor, onların erkek dayanışmasını engelleyip kadınların lehine kararlar çıkartabiliyoruz.

 

Gülay’ın cenazesi memleketi Adana’da kadınlar tarafından kaldırıldı. Şimdi de davasını sahiplenmek üzere tüm kadınlarla birlikte mücadele etmeye hazırlanıyoruz. 29 Mart’ta Üsküdar Adliyesi’nde katillerden hesap sormak; erkek egemen yargıya, ‘haksız tahrik’ indirimine karşı durmak üzere tüm kadınları Gülay’ın davasına bekliyoruz:

 

29 Mart Perşembe
Saat 10:00
Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi


YEŞİM ERGÜN / Kadınların Kurtuluşu