’da  Seks Sektörü Çalışanları Sendikası, yasağın “ataerkil bir yaklaşım” olacağı görüşünde.

Ünlü Fransız yazar Victor Hugo, 1862 yılında kaleme aldığı “ ” adlı eserinde “Köleliğin sona erdiği söyleniyor. Oysa var olmaya devam ediyor ama sadece kadını kapsıyor, adı da fuhuş” ifadelerini kullanmıştı. Yıl 2012 ve Fransa bugün Hugo tarafından ileri sürülen görüşün doğru olup olmadığını tartışmaya devam ediyor. François Hollande’ın Mayıs ayında cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının ardından iktidar koltuğuna oturan Sosyalist Parti (PS), fuhuşun yasaklanması konusunu yeniden tartışmaya açtı. Konu Nicolas Sarkozy’nin iktidarı sırasında da gündeme gelmiş, ancak parlamento, değişik gerekçelerle yasa çıkarmayı başaramamıştı.


Tartışma, hükümet sözcüsü ve Kadın Hakları Bakanı Najat Vallaud-Belkacem tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan “Benim ve partimin hedefi fuhuşun yok olduğunu görmektir” şeklindeki açıklamayla gündeme oturdu. Fransız bakan Ocak 2013’te konu hakkında görüş belirtmek isteyen tüm çevrelerin katılacağı bir “uzlaşı konferansı” düzenlemek istiyor. Bu amaçla fuhuşun tamamen yasaklanmasını isteyen “ilgacılar” ve yasağa karşı çıkan seks sektörü çalışanlarını temsil eden kuruluşlarla görüşmeye devam ediyor. Amacının ilk etapta fuhuşu geriletmek olduğunu söylüyor. Bakanın bu konudaki başdanışmanı Caroline de Haas, ilgacı bir militan olarak tanınmakta. De Haas, konu hakkındaki tutumunu “Fahişelerin ezici çoğunluğu fahişeliği isteyerek seçmiş insanlar değil. Bu nedenle fuhuşu kadına yönelik şiddet olarak görüyoruz” şeklinde ifade ediyor.

FUHUŞA TOLERANS
Konu aslında Fransa’da yeni bir tartışma değil. Fransa’da genelevler 1946 yılından bu yana yasak. Fransa 1960 yılından bu yana uluslararası planda “ilgacı” bir tutum izliyor ancak kendi topraklarında fuhuşa “tolerans” gösteriyor. Fakat genelevlerin yasak olması fahişeleri sokaktan müşteri toplamaya mecbur kılıyor. Bu nedenle birçok Avrupa ülkesinin aksine Fransa’nın büyük şehirlerinin sokaklarında bazı kesimleri hiç de memnun etmeyen, hatta Avrupa Birliği’nin Orta ve Doğu Avrupa’ya genişlemesinin ardından bireylerin serbest dolaşımı önündeki engellerin kalkmasıyla birlikte, “rahatsız edici” düzeye varan görüntüler oluşmaya başlamış durumda. Fransız İçişleri Bakanlığı ülkede 20 binden fazla fahişenin çalıştığını tahmin ediyor. Bunların yüzde 90’ının yabancı uyruklu olduğu ve Doğu Avrupa, Balkanlar ve Afrika’dan geldiği belirtiliyor.

Nicolas Sarkozy’nin İçişleri Bakanı olduğu 2003 yılında fuhuşla mücadele adına çıkarılan ve fuhuşu “sokakta askıntılık” olarak tanımlayan uygulamanın işe yaramadığı bugün herkes tarafından kabul görmekte. Fuhuşa karşı yeni bir yasa çıkarılması halinde pratikte hiçbir işe yaramayan bu uygulamadan vazgeçileceği söylenmekte. Ancak fuhuşu kaldırmak isteyen Fransız hükümetinin önünde, fahişeler ve onları sömürenler dışında fahişelerin müşterilerine nasıl davranılacağı sorunsalı da bulunuyor. Kimi çevreler para karşılığı fahişelerle beraber olanların da cezalandırılmasını isterken, kimileri böyle bir uygulamanın “tehlikeli” olacağını ve fuhuşu kontrol edilemeyecek biçimde yeraltına sürükleyeceğini savunuyor.

“YASAK ATAERKİL BİR YAKLAŞIM”
Seks Sektörü Çalışanları Sendikası (STRASS) genel sekreteri Morgane Metreuil, fuhuşun tamamen yasaklanmasının “feminist olmaktan ziyade ataerkil bir yaklaşım” olduğunu savunuyor. Yasağın “ölümcül bir ideoloji” olduğunu söyleyen Metreuil, “Yasak, fuhuşu sadece daha tehlikeli kılacak ve kent merkezlerinden çıkarmakla sınırlı kalacaktır” diyor. Hafta içinde bakan Najat Vallaud-Belkacem ile görüştüklerini belirten Metreuil, kendilerine “2003 yılında Sarkozy tarafından uygulamaya konulan pasif askıntılık uygulamasından vazgeçilmesi karşılığında müşterinin cezalandırılması şantajının teklif edildiğini” de bildirdi. “Fuhuş diğerleri gibi bir meslektir” şeklinde konuşan Metreuil, mevcut çıkmaz karşısında bakan Vallud-Belkacem’in “derhal istifasını” talep ettiklerini söyledi.

Kadın hakları konusunda ülkenin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından NID ise fuhuşun tamamen yasaklanmasını savunuyor. İlgacı kuruluşun genel sekreteri Grégoire Théry, hükümetin konuyu yeniden gündeme taşımasının “memnuniyet verici” olduğunu belirterek, “Yasak konusu bir kadın-erkek eşitliği sorunudur” diyor. NID, fuhuş yasağına karşı çıkanların “herkes kendi vücüduyla istediğini yapar” tezine de, “İnsanın kendi vücüduyla istediğini yapacağının gerçek savunucuları bizleriz. Bizler cinselliğin piyasa kanunundan dışlanmasını savunuyoruz. Piyasa ne zaman bir eşitlik faktörü haline geldi? Kendi vücüduyla istediğini yapmak ile paraya ihtiyacı olan başkasının vücudüyla istediğini yapmak aynı şeyler değildir” yanıtını veriyor.

Fransa’daki tartışmayı zor kılan nedenlerden biri de Avrupa genelinde bu alanda müşterek bir standardın olmaması. İsveç ve Norveç gibi İskandinav ülkelerinde fuhuş yasak olmamakla birlikte, fahişeler “kurban” olarak görülüyor ve müşterileri cezalandırılıyor. İtalya ve İngiltere, Fransa gibi fuhuşu “sokakta askıntılık” olarak gören uygulamalara sahip. Fuhuş Almanya’da 2002 yılından bu yana serbest. Cinsellik konusunda liberal kimliğiyle tanınan Hollanda ise fahişelere hukuksal statü tanıyan tek Avrupa ülkesi olma unvanına sahip. (DW Türkçe)