Ramazan Başar / Demokrat Haber


‘Kötü insanlar her yerde var’ diyecekti annesi, yanlış zamanda güzel ve doğru bir amaç için yola koyulan kızına…

 

2008 yılının kadınlar gününde üzerine giydiği beyaz gelinlikle Avrupa’dan yola çıkıp Filistin toprağına ulaşmayı hedefliyordu. Geçtiği yolların topraklarıyla kirlenen gelinliğiyle savaşın ve zulmün karanlığına protest bir duruş ışığı taşıyordu sistemin vahşi doğasına inat…

 

Barış mesajı Türkiye yolunda saldırıya uğradı. Pippa Bacca, otostop çekerek gelmişti buraya kadar ama barış güvercinlerini vuran karanlığa kurban gitti düşleri. Tek suçu kadın başına gelinlik giyerek ecnebiliğinden utanmayarak bize güvenmesi ve insan yanımızı görmek istemesiydi.

 

Cehaletin gün yüzüne çıkması için tüm sebepler hazırdı. Tıpkı genç yaşlı hemcinsleri gibi korkunç bir muameleye maruz kaldı ve öldürüldü. Belki bir yanı Güldünya’nın kadınlığını diğer yanı da Ünzile’nin masumluğunu gömüyordu bu toprağın koynuna. Pippa’nın bu ülkedeki kadından farkı batıdan gelmesiydi…

 

Öldürülen kadın fotoğraflarını 3. sayfalarda pazarlığa çıkaran medya bu olayda ülkenin imajını kurtarma peşine düştü. Ölümleri kutsayan yapının aracı olan basın, devletin ideolojik aygıtı olarak ataerkil yapının çarpıklığına su taşımaya devam ede dursun, ulusal itibarı sarsılan yurdumun yası ve utancı İtalyan hükümetiyle yapılan bir ticari anlaşma kadar sürdü ancak 21. Yüzyıl dünyasında…

 

Bu gibi vahşetler her ülkede yaşanıyor ama kadına yönelik şiddetin bu ülkede sıklıkla meydana gelmesi ve önüne geçilememesi toplumsal yozlaşmanın ve çarpıklaşan kültür-ahlak anlayışının tezahürüdür.

 

Suça teşvik eden bir zihniyetin sistem eliyle dayatıldığı ve kanıksanarak kabul edilmişliğin bir teslimiyete dönüşmesi kadınların kaderi haline gelmiş. 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan ve suçlu bulunan küçük bir kızın başına gelenler değer yargımızı özetler niteliktedir. Vicdanımızı hesaplaşarak değil kaçarak temizliyoruz. Bu yüzden daha çok acı çekiyoruz.

 

Pippa Bacca, ne batının metası ne de doğunun tutsağı olmayı kabul etmeyip, kadın özgürleşirse erkeğin de özgürleşeceğini biliyordu.

 

Bedeninde söz sahibi olmak isteyen bir kadının inandığı dava uğruna neleri göze alabileceğini gösterdi. O günden bugüne tablo ağırlaşarak artıyor. Bu kadar şiddet ve ölüm münferit bir olaydan öte sistemin çarpık olduğunu gösteriyor. Kendi ayakları üzerinde duran kadın modern dünyanın nesnesi olmaya mahkûm mudur? Benliğiyle ben de varım demek bu kadar zor mu? Batının ahlaksızlığını diline dolamış bir toplumun yüz karası olan Pipa Bacca cinayeti eğitim sistemiyle meşruluğunu her gün üretiyor.

 

O, barışın biz erkek egemen rezaletin yüzüyüz...

 

Tecavüzcüsüyle, gelinlik giydirilip evlendirilen kadınların yaşadığı bir coğrafyadan gelip geçti ardından yarım bıraktığı davasıyla.

 

Bir düşün sembolü olmak için yola çıkan Bacca, kabusa dönen bir gerçeğin ve üzerimizden asla atamayacağımız bir utancın sembolü oldu.