NATO giderse Taliban’ın gelmesinden korkan Afganistanlı kadın hakları aktivisti Nargis Azaryun, “Belki bizim neslimiz kurban olacak ama 50 yıl sonra her şeyin değişeceğine inanıyoruz, bizden sonraki kuşaklar için mücadele ediyoruz” diyor…

Özlem AKCAN / Karşı Gazetesi

DİSK’in davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Afganistan Sendikalar Konfederasyonu Kadın Komitesi Başkanı Habibe Fakri ve Şehir Temsilcisi Yardımcısı Fewziye Anveri ile Afganistan’da kadın olmayı, işçi haklarını ve mücadelelerini konuştuk. 20 yaşındaki üniversite öğrencisi tercümanları Nargis Azaryun da o kocaman gözleri ve aydınlık fikirleriyle röportaja dâhil oldu.  Türkçeyi Fethullah Gülen okullarında öğrenen Afganistanlı Nargis, şimdi üniversitede siyaset ve hukuk okuyor, kendini feminist olarak tanımlıyor ve 15 yaşından beri kadın hakları alanında çalışmalar yürütüyor.

Taliban döneminin sizin kuşak üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

Ben hiç hatırlamıyorum.  Taliban geldiğinde benim elimden hiçbir şey gitmedi. Sokakta oyun oynayıp koşuyordum zaten. Onu ben hissetmedim, ama üniversite öğrencisi kadınlar mesela Taliban gelince okullarını yarıda bırakmak zorunda kaldılar. Her şeylerini kaybettiler.

Peki NATO’nun özgürlük getirdiğine inanıyor musun yoksa soru işaretlerin var mı?

Soru işaretlerim yok, çünkü ben kafamda her şeyi çözmüşüm, biliyorum. Ama şu anlık başka yol yok. Ya Talibanlar ya onlar. NATO giderse Taliban gelir ve o zaman hepimizin kellesi gider. Bu yüzden kötünün iyisini seçmek durumundayız şu anlık. Belki bizim neslimiz kurban olacak ama inanıyoruz ki 50 - 100 yıl sonra değişecek. Bizden sonraki nesiller için mücadele ediyoruz. Eğer bizim ninelerimiz bu mücadeleleri vermiş olsaydı biz şu an farklı bir yerde olurduk zaten. Bizden sonraki nesiller böyle demesinler istiyoruz.

Öfkelendiğin ya da kırıldığın anlar oluyor mu?

Oluyor, çok oluyor hem de. Mesela, Afganistan’da sokaklarda taciz olayları çok oluyor. Ve bu taciz olaylarını hak olarak görüyorlar. Tacize uğradığımda kavga ediyorum, ‘Böyle giyiniyorsan tacize uğrarsın’ diyor. ‘Sen burka giyersen kimse seni taciz etmez’ diyorlar, halbuki bu büyük bir yalan. Çünkü burka giyenler de taciz görüyor. Başını örtmeyenler de taciz görüyor.

Başını örtmeden dışarı çıkabiliyor musun?

Çıkıyoruz. Ben örtmüyorum, benim kimi arkadaşlarım da örtmüyor. Yasalarda ‘örteceksin’ denmiyor zaten, ama insanlar baskı kuruyor. Biz de örtmüyoruz, ‘gör, ne göreceksen gör, görünce bir şey değişmiyor’ demeye çalışıyoruz. Ve bu konuda çok da mücadele ediyoruz. Mesela biz ilk başı açık çıktığımızda, geçtiğimiz sokaklarda dört gözle bakıyordu herkes, kötü sözler söylüyorlardı. Şimdi yine bakıyorlar ama kötü söz söylemiyorlar. Öfkelendiğimiz zamanlar oluyor, ama durmuyoruz, vazgeçmiyoruz.

“KADIN HAKLARINI BAŞKA KADINLAR İÇİN İSTİYORLAR”

Kadın hakları mücadelesine destek veren erkekler de var mı?

Afganistan’da erkekler kadın haklarını başka kadınlar için istiyor. Bir adam gelip bana, ‘Evet sen çok haklısın, çok güçlüsün, git mücadele et’ diyor ama sonra ben ‘eğer sen buna inanıyorsan kendi kızının da benimle mücadele etmesine izin ver’ diyorum, ‘hayır’ diyor. Demokrasiyi, özgürlüğü başkaları için seviyorlar, ama inanmıyorlar. Çünkü onlar kendi güçlerini kaybetmek istemiyorlar. Ben mücadele edersem ona bir şey olmaz, ama kendi kızı, karısı hakları için mücadele ederse evdeki gücünü yitirir. Kadınlara farklı organizasyonlarda sembolik görevler veriyorlar. ‘Seni şu şubenin başkanı yapıyoruz’ diyorlar, kadın da mutlu oluyor. Ama aslında erkekler kadını oraya oturtup susturmuş oluyor. Erkekler o görevi bahşetmiş gibi davranıyorlar. Hâlbuki bu benim hakkım.

Türkiye’de olan Gezi Direnişi’nden haberin var mı?

Bildiğim kadarıyla Başbakan parka AVM yapmak istemiş. İnsanlar da karşı çıkmış. Orada duyduğum kadarıyla Ermeni mezarları da varmış. Gruplar ‘hayır yapmayın’ demişler. Polis karışmış, biber gazı sıkmış. Sonra insan sayısı artmış, Gezi Parkı’nı kapatmışlar, orada yaşamışlar ve başarmışlar. Gezi Parkı’na avm yapılamamış. Bunlar bizim için Afganistan’da da çok heyecan vericiydi. İzledik hep. Mesela ben bakıyorum Başbakan kendi gibi düşünmeyen herkesi azarlıyor. Burası demokratik bir ülke değil mi, diyorum.

İleri demokrasi geldi hatta… Öyle diyor Başbakan…

(Gülüyor) Evet, İstiklal’deki polisler çok demokratik… Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım… (Kahkaha atıyor) Nasıl demokratik ben şaşırıyorum. Bizim durumumuz çok farklı. Biz eylem yapıyoruz polis bize yardımcı oluyor. Birkaç gün önce Ceza Kanunu’nu Başbakanımızın ofisinin yanında protesto ettik, eylem sonrası polislerle fotoğraf çekildik.

‘BODRUMDA OKUMA YAZMA ÖĞRETTİK’

Afganistan Sendikalar Konfederasyonu Kadın Komitesi Başkanı Habibe Fakri ve Şehir Temsilcisi Yardımcısı Fewziye Anveri, Taliban döneminde ara verdikleri işçi hakları mücadelelerine devam ediyorlar. Sendikadaki 131 bin üyenin yüzde 30’unun kadın olduğunu ifade eden Başkan Fakri, bu aralar iş kanunun daha eşitlikçi olması için çalıştıklarını söylüyor.

Taliban iktidara geldiğinde neler değişti?

Taliban’dan önce bizim farklı mücadelelerimiz vardı. Özgürlük vardı, kadınlar daha farklı şeyler için çalışıyorlardı. Taliban geldiğinde biz elde ettiğimiz tüm hakları kaybettik. Kadınlar okula gidemezlerdi, üniversiteye giremezlerdi… Yıllarca kadınlar hiçbir hakları olmayan bir dünyada yaşadılar. Taliban geldiğinde sendikada çalışıyorduk. Ama sendika kapandı ve sendikanın mülkiyetleri, paraları Taliban’ın eline geçti. Sendikanın yöneticileri ülke dışına kaçmak zorunda kaldı. Öldürülenler dahi oldu. Yaşayanlar da çok sessiz kalmak zorunda bırakıldılar. Taliban sendikanın İslam’a karşı olduğunu düşünüyordu. Onun için izin vermezdi. Hâlbuki öyle değil. Afganistan Müslüman bir ülke ve sendikadakiler de Müslüman. Zaten işçinin Müslüman’ı, solcusu yok. Herkes iş haklarının savunulması için bir sendikaya ihtiyaç duyuyor ve bu sendikada her işçinin ihtiyacı için çaba sarf ediyor. Ayrımcılık yapmadan çalışıyor.

Peki o dönemlerde nasıl bir mücadele yürüttünüz?

Taliban gelmeden önce kadın hakları için çalışıyorduk, Taliban geldiğinde de bu mücadeleye devam ettik. Mahallemdeki kız çocuklara, kadınlara okuma yazma öğretiyordum. Okullar yoktu, üniversiteler yoktu ve ben başka ülkede olan arkadaşlarımın yardımı ile kitap, kalem gibi şeyler getirtiyordum. Kendi mahallemdeki kızlara okuma yazma öğretiyordum.

Bunları yaparken korkuyor muydunuz?

Tabii korkuyordum, çok fazla korkuyordum. Eğer Taliban askerleri benim ders verdiğimi öğrenseydi beni öldürürlerdi. Ben ders verirken oğlum kapıda, pencerede nöbet tutuyordu.

Nargis: Bunu ben de hatırlıyorum. Benim teyzem ve annem ikisi de Taliban geldiğinde evimizin bodrum katında mahalledeki kızlar için okul açtı. Orada eğitim veriyordu. Mesela babam, hep dışarıda geziyordu o esnada, nöbette bekliyordu. Eve çok kız geldiği için Taliban askerlerinin dikkatini çekmesin diye kızlar kapıdan değil bahçe duvarından geliyordu. O zamanlarda okuma yazma bilen kadınlar evindeki bir odayı eğitim vermek için ayırmıştı. Ben de okuma yazmayı orada öğrendim mesela. Çünkü o yıllarda okul yoktu. Taliban gittikten sonra da 6. Sınıftan okula başladım. Taliban gittikten sonra bir sınava girdik ve bana 6. Sınıftan okula başlayabileceğimi söylediler. Eğer annem gibi kadınlar olmasaydı ben ve benim gibi birçok kız çocuğu okula en baştan başlamak zorunda kalacaktı.

‘KIZLARIN YÜZÜNE KEZZAP ATIYORLAR’

NATO, ‘kadınlara özgürlük’ sloganıyla gelmişti biraz da, bu gerçekleşti mi?

Evet doğru, NATO bu sloganla geldi ve biz de onla geldikten sonra mücadelemize tekrar başladık. Şimdi kadın haklarından konuşmaya başladık. Öncesinde bırak kadın haklarından bahsetmeyi, alışveriş için sokağa çıkamıyorduk. Ama onlar geldi her şey güzel oldu da diyemeyiz. Tabii ki bunun olumlu ve olumsuz yanları var. Ama şimdi biz mücadelemize devam edebiliyoruz.

Olumsuz yanları?

Olumsuz derken şöyle; bizim beklentimiz her şeyin daha da iyi olması yönünde. Mesela şimdi büyük şehirlerde kadınlar dışarı çıkabiliyor, üniversitelere gidebiliyor, ama Afganistan’ın kimi küçük yerlerinde, sınıra yakın bölgelerinde kadınlar hala tek başına dışarı dahi çıkamıyor.

Taliban’ın baskın olduğu yerler mi oralar?

Evet, Pakistan sınırına yakın yerler. Orada kadınlar hala baskı görüyorlar. Kızların okula gitmesine engel oluyorlar. Okulları yakıyorlar. Farklı bölgelerde farklı şiddet uyguluyorlar. Mesela bazı bölgelerde, okullara içinde bayıltıcı gaz olan su sıkıyorlar. Kızlar bayılıyorlar. Mesela içme suyuna zehirli maddeler atıyorlar, kız öğrenciler içince hastaneye kaldırılıyorlar. Okula giden kızların yüzüne kezzap atıyorlar. Bunları yapanlar sadece Taliban yanlıları da değil, hükümete karşı olan başka baskıcı gruplar da var.  Evet, NATO ‘kadınlara özgürlük’ sloganıyla geldi, ama bizim yapmamız gereken daha çok şey var.

Burkaları ne yaptınız?

Taliban gider gitmez burkaları çıkardık ve paramparça edene kadar kestik. Kimi arkadaşlar yaktılar. Burka bizim değil. Taliban gelince onu getirdi. Şimdi herkes burkayı bizim zannediyor. Kendi geleneklerimizi kaybetmişiz. Unutturulmuş bize. Binlerce yıllık tarihimizi hatırlatmaya çalışıyoruz.

Türkiye’de yürütülen kadın hakları mücadelesini takip ediyor musunuz? Ortaklaşa çalışmalarınız var mı?

Bizim anladığımız kadarıyla kadınlar buradaki haklarını kendi mücadeleleri ile kazanmışlar. Mecliste ve sendikalarda kadınların sayısı çok az, yönetici kadın çok yok. Kadınların tek başına mücadele ettiğini görüyoruz. Ama Afganistan’da destek var, buradaki kadınlar yalnızlar.