"Che'nin mezarında fotoğraf çekmek ve konuşmak yasak, bu ona duyulan saygıdan. Gençlerin elinde cep telefonu yok, su çok pahalı ve çok bahşiş istiyorlar. Küba insanı yoksul fakat kaba değil. Ama kibarlıkta kimse Japonlar gibi olamaz..."

Bu anekdotlar 2 hafta önce Küba gezisinden dönen, Şırnak'ın Balveren (Gundikê Melî) Köyü'nde yaşayan Feyzullah-Taybet Artuç çiftine ait.

BBC Türkçe'den Hatice Kamer'in haberine göre Feyzullah Artuç, eşi Taybet ile Havana'da Plaza de la Revolucion'da Şırnak yöresine özgü Şal û Şepik ve Kiras û Fîstan adı verilen yöresel kıyafetleriyle çektikleri halayın görüntülerini internette paylaşınca medyanın da ilgisini çekti.

2001 yılından beri gezen karı kocanın ilk yurtdışı seyahati Suriye'ye olmuş. Her yıl bir ülkeye gitmeyi hedef haline getiren Artuç çifti daha sonra Irak, İran, Ermenistan, Gürcistan gibi sınıra komşu ülkeleri kara yoluyla gezmeye devam etmişler. Yıllar geçtikçe gezilen ülkelere Rusya, Katar, Japonya da eklenmiş. Son olarak Küba'ya giden Feyzullah ve Taybet, önümüzdeki yıl gerçekleştirmek istedikleri Mısır ziyaretinin planlarını yapmaya başlamışlar bile.

Köyde yaşayan, yabancı dil bilmeden birçok ülke gezen, daha fazla yer görmek için birçok ineğini satan ve bütün bunları eşiyle birlikte severek yapan insan sayısı çok değil. Artuç çiftinin birçok ülke geziyor olması beldede olağan karşılanırken, görüştüğümüz birçok kişi medyanın bu kadar ilgi göstermesine biraz şaşırmış gibiler.

'Feyzullah hem gezmeyi seviyor hem karısını'

Köyden birinin "Feyzullah hem gezmeyi seviyor hem karısını. Ama en sevdiği şey karısıyla birlikte gezmek" yorumu ise durumu özetliyor gibi. Konuşkan ve neşeli bir insan olan Feyzullah, birçok kişinin yabancı dil bilmeden ya da sınırlı bir parayla gezebileceklerine inanmadıklarını söylüyor. En son yaptıkları gezi için 20 bin lira harcamışlar:

"Masraflarımız oluyor tabi. Ama ben dolmuşculuk yapıyorum, Taybet'in de büfesi var. Daha lüks bir ev ya da araba alma derdimiz yok. Evimiz var, çocuklarımıza yeter. Beşi de yetişkin ve bize muhtaç değiller. Köy yerinde her şey doğal, sütümüzü ineğimizden, unumuzu tarladaki buğdayımızdan, sebze ve meyvelerimizi bahçelerimizden sağlıyoruz. Tarlamızda, bağımızda, bahçemizde Taybet ile çok çalışıyoruz. Çok olağanüstü harcamalarımız da olmuyor. Yani lüks bir evim arabam olsun derdimiz yok.

"Biriktirdiklerimizi ülkeleri gezerek harcıyoruz. Dünyaya gelip nimetlerinden yararlanmadan ölmek istemiyoruz. Bu dünyadan göçtüğümüzde paralarımızı mezara götürmeyeceğiz, bir kefen parasıdır ama burada adettendir, kefenini de başkası alır."

Taybet, eşinin aksine pek konuşkan değil. Başta çocukları var diye pek gönüllü olmamış yurt dışı turlarına ama artık gezmeden duramadığını söylüyor. İlk yıllarda "Neden çocuklarınızı bırakıp gidiyorsunuz?" gibi sözleri çok sık işitmişler ama her ikisi de artık kimin ne söylediğine önem vermiyor ve yıllık planlamalarından şaşmamaya gayret ediyor.

Gezmeyi, yeni yerler görmeyi isteyen herkesin bunu başarabileceğine inanıyor Taybet ve "Çocuklar küçük olsaydı bunu yapma şansımız olmayacaktı" diye ekliyor.

Japonya'da insanların kibarlığı ve yardımseverliği, Küba'da ise halkın yoksulluğu onu çok etkilemiş. Yoksulluğa rağmen Küba insanının rahatlığı Taybet'in dikkatini çeken bir diğer durum.

Feyzullah, ilkokulu bitirdikten sonra imkanlar el vermediği için okula devam edememiş. Okula devam edemeyince babası, onu ''alternatif okul'' olarak Kuran Kursuna göndermiş. Feyzullah bir açığın oluştuğunu fark ettiğini ve bunu çok kitap okuyarak kapatmaya çalıştığını söylüyor.

Gençken sosyalizme gönül verdiğini, Marx, Lenin ve sosyalizm ile ilgili birçok eser okuduğunu, bu yüzden Küba ve Rusya'yı görmeyi hep hayal ettiğini anlatıyor. Feyzullah, Küba'yı gördükten sonra, yoksulluktan dolayı sosyalizmin geldiği noktaya çok üzüldüğünü ifade ediyor. Orada teori ve pratiğin paralel gitmediğini ve karşılaştığı yoksulluk manzarasının kendisinde bir hayal kırıklığı yarattığını da ekliyor:

"Kapitalist ülkelerle kıyasladığımızda insanların mutluluk ve refah seviyesini çok merak ediyor ve yerinde görmek istiyordum. 50 yaşındayım, 80'leri yaşadım. Sol kesimler hep sosyalizmi amaçlıyordu. Biz o sosyalizm hayaliyle büyüdük, o hayal uğruna yüzlerce insanımız, binlerce gencimiz öldü, öldürüldü.

"Keşke o zaman o hükümetler Türkiye'de bu gençlik liderlerini hapse koymak yerine bir uçağa koyup sosyalizmi yerinde görmelerini sağlasaydı. Çünkü o örgütlerin ve gençlerin hayali de Küba gibi sosyalist bir sistem kurmaktı."

ÇOCUKLARA İNGİLİZCE KOŞULU

Köyde konuştuğumuz birçok insan gibi Artuç çiftinin çocukları da her yıl bir ülke gezen anne baba profilini kanıksamış görünüyor. Feyzullah, İngilizce öğrenmeleri koşuluyla çocuklarının da gezilerine katılabileceğini söylüyor ama şimdiye kadar bunu başaran olmamış.

Arkeoloji mezunu kızları Bahar, normalin dışında bir anne babası olduğunu kabul ediyor ve onlarla gurur duyduğunu anlatıyor.

Feyzullah "Bunları okuttuk, hem de arkeoloji bitirdi, annesine rehberlik edip onun bize bir şeyler anlatması lazım" diye küçük bir sitemde bulununca Bahar da "Zaten onun için bu konu haber oluyor, yani ben gidip gelseydim bu insanlar için çok normal bir durum olacaktı" diye cevap veriyor. Feyzullah durmuyor ve kızına takılmaya devam ediyor.

"Önümüzdeki Haziran ayında Mısır'a gideceğim, piramitler hakkında onun bize bilgi vermesi lazımdı, babasına annesine rehberlik etmesi lazımdı" sözü sonrası Bahar sitemli bir şekilde, "Demek ki bu bu tür şeyleri yıkma şansımız oluyor değil mi, baba bak sen bu tür durumları yıkabiliyorsun" diyerek gülüyor.

Türkiye'nin birçok kentini de daha çok genç yaşlardan itibaren gezmeye başladığını anlatan Feyzullah, gittiği yerlerden video çekmek ve çekerken gördüğü yerlerin özelliklerini, kültürlerini de anlatarak kaydetmeyi bir alışkanlık haline getirmiş. Tabi anlatacak şeylerinin olması için ön bilgiye sahip olması gerektiğini vurguluyor. Feyzullah, bu yüzden yolculuğa çıkmadan önce gezeceği ülkenin tarihini, coğrafyasını ve kültürel özelliklerini araştırdığını belirtiyor.

Tarihi kayıtların önemli olduğunu düşünen Feyzullah, 80'li yılların sonlarından itibaren gezdiği yerlerden çektiği fotoğraf ve videoların kaydını bir valizde saklıyor. En eski fotoğraflarının arkasında bile tarihini, kişileri ve detayları kaydetmeyi ihmal etmemiş. VHS video kasetlerden, küçük kamera ve CD'lerde bilimum kayıt tekniğiyle amatörce bir kişisel arşiv oluşturmuş durumda. Küçük bir el kamerası gösterip onu almak için Taybet'in iki altın bileziğini satmak zorunda kaldığını söylüyor.

Gittikleri ülkelerin ünlü meydanlarında yöresel kıyafetler giyip karşılaştıkları insanlarla halay çekmek Artuç çiftinin değişmez gezi ritüeli.

Küba gezisine aynı tur şirketi ile gittikleri bir yol arkadaşlarının profesyonel bir fotoğrafçı olduğunu görünce yöresel kıyafet giyip halay çekerken video çekimi konusunda yardım istediklerini söylüyor.

Aldıkları "Buraya propaganda yapmayı mı geldiniz?" cevabı ise her ikisini çok incitmiş.

"Bizim amacımız gezdiğim ülkelerin kültürünü öğrenip, geldiğimiz yerin kültürünü küçük de olsa tanıtmak. Biz Şırnaklı köylü Kürtleriz. Ben buyum, gittiğim yerlere kültürümü göstermek istiyorum. Bu yüzden kıyafetlerimizle halay çekiyoruz. Dil bilmiyoruz ama kültür aktarımı da bir iletişim aracı."

Yurt dışından döndükten sonra köydeki yaşamlarına geri döneminin zor olup olmadığını sorduğumda Feyzullah'ın yanıtı ''Hayır'' oluyor.

Artuç çifti, gelir gelmez bir sonraki yaz gideceklerin yeri planlamaya başlıyor.

Mısır gezisinin planları hazır gibi, Hindistan da sırada bekliyor. Çifte göre gezmenin rahat olduğu Avrupa ülkeleri sonra bırakılmış.

Artan döviz fiyatları planlamalarını etkileyecek görünse de Feyzullah ve Taybet Artuç, her şeye rağmen tüm imkanlarını zorlayarak gezmeye devam edeceklerini söylüyor.