İzmir Çeşme’de yaşayan Roman yurttaşlara yönelik çadır yıkma, iş makineleriyle alanı tahrip etme ve zorla yaşam alanlarını terk ettirme iddiaları üzerine İzmir Barosu yönetim kurulu üyeleri avukat Deman Güler ve avukat Gamze Karaoğlu ile İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi üyesi avukat Gizem Metindağ’dan oluşan İzmir Barosu heyeti olay yerinde incelemelerde bulundu.

18 Haziran 2020 günü bölgeye giden heyet üç ayrı Roman yerleşkesini ziyaret ederek hem yerleşim yerlerini inceledi hem de yurttaşlarla görüşmeler yaparak bir rapor hazırladı.

‘EN AĞIR İNSANİ DRAMLARDAN BİRİ’

Alaçatı Mahallesi Şahin Tepesi mevkisinde yaşayan 300 Roman vatandaşa ait 60 çadırın Çeşme Belediyesi ekiplerince sökülmesinin ardından hazırlanan raporda, her üç yerleşkede de bölgenin kepçe ve iş makineleri ile kazılarak yaşanılamaz hale getirildiği, yurttaşların bölgeden göçe zorlandığı belirtildi.

Yurttaşlarla yapılan görüşmeler ve alandaki gözlemlerini 31 madde altında toparlayan heyetin hazırladığı raporda şu tespitler yer aldı:

“Gördüğümüz manzara son yıllarda kentimizde karşılaşılan en ağır insani dramlardan birini yansıtmaktadır. Bölgedeki Romanların tahliyesine dair işlemler ulusal ve evrensel ilkelere aykırı olarak işletilmiştir. Özellikle kamu arazisi üzerinde yaşamakta olan Romanlara dair AİHM, Avrupa Konseyi Sosyal Haklar Komitesi ve BM Ekonomik ve Kültürel Haklar Komitesi kararları bir arada okunduğunda Çeşme Belediyesi’nin müdahalesinin başta ‘Romanların ihtiyaçlarının ve farklı yaşam tarzlarının, hem idari düzenlemeler hem de somut uygulamalar bakımından özellikle dikkate alınması gerektiği ilkesine’, ‘tahliyelerde sağlanması gereken hukuki korumanın, tahliyeye alternatif bir çözüm konusunda taraflara danışma yükümlülüğüne, tahliyelerin insanların evsiz kalması veya insan hakları ihlalleri riskine açık bir konumda bırakılması ile sonuçlanmaması prensibine’ aykırı olduğu açıktır.”

‘ALTERNATİF ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SUNULMADI’

Raporda bölgede yaşayan Roman yurttaşların özel yaşam, aile yaşamı ve konuta saygı hakkının ihlal edildiği, ayrımcılık yasağına aykırı fiiller işlendiği, aşağılayıcı muamele yasağının çiğnendiği, Romanlara yönelik fiziksel ve sözel şiddet kullanıldığı ifade edilerek, “bu hukuksuz uygulamalar yapılırken yerel yönetim tarafından Romanlara hiçbir alternatif çözüm imkanı önerilmediği, sivil toplumun sürece katılımının sağlanamadığı, temel yaklaşımın Romanların bölgeden uzaklaştırılması üzerine inşa edildiği anlaşılmaktadır” denildi.

‘BEBEKLER HER TÜRLÜ HİJYEN KOŞULLARINDAN UZAK’

Duvar’ın haberine göre, İzmir Barosu heyetinin raporunda müdahale sonrası oluşan tabloya dair dikkat çekici tespitler de yapıldı.

Buna göre “alanda yaşayan bebeklerin her türlü temel hijyen koşullarından uzak yaşamak zorunda olduğu, giysilerinin eski ve kirli bulunduğu, altlarının çıplak olduğu, bebeklerin gıda, biberon ve bebek bezi ihtiyacının had safhada olduğu” belirtildi. Heyetin konuştuğu Roman yurttaşlardan birinin bebeğinin tek biberonu olduğunu, bunu da yıkımda kaybettiğini söylemesi dikkat çekti. Raporda, Çeşme Belediyesi’nin yerleşim yerlerini yıkması ve alanı tahrip etmesi sonrası bölgedeki çocukların cam kırıkları ve paslı metal hurdalar üzerinde oynamalarının büyük bir sağlık riski yarattığının da altı çizildi. Raporda, “Alanda bulunan çocukların İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce gönderilen yemek aracına koşturdukları gözlemlenmiş, aileleri ile yapılan görüşmede çocukların sabahtan beri aç olduğu bilgisine ulaşılmıştır” denildi.