Gündemin gündemi, aptallığın aptallığımızı peşi sıra kovalayıp durduğu bu ülkede halen basit ve anlamsız görülen yaşamlarımızı anlamlandırabildiğimiz ve o dipsiz kuyularda kaybetmeyişimizin birilerinin huzurunu fazlasıyla kaçırdığının farkındayız. Üzgünüz. Belki de silmeye çalıştığınız belleğe rağmen var olamaya çalışan bu topluluğa az saygı duymak acınızı hafifletebilir.

Sürekli hükümetinizle empati yapmamızı istiyorsunuz. Düşünün ki 17 Aralık sonrasında ünü sınırlar ötesine geçmiş, danışmanlar danışmanı başdanışmanın kılavuzluğunu bir kez daha görmemizden daha büyük bir sabır olabilir mi? Anlıyoruz tabi başdanışman bulmak öyle kolay değil. Başöğretmen, başbakan, baş denetçi, başhekim, baş vezirlik boş yere mi baştır?

Bir satır arasına “onlar zaten milli ordumuza da kumpas kurmuşlardı” demesi yeter. Ayrıca nasıl, nerede, ne zaman, kime ve kimlere belirtmese de olur. Bu işaret fişeği yeter. Ondan sonrası “dost” ve “düşman” askerlerin hücum ateşlerinin işidir. Ne de olsa bu savaş stratejisinde eski dost düşman, düşmanın düşmanı da yeni dosttur. Yeni dostun ona olan ezeli düşmanlığının hiçbir önemi yoktur. Asıl olan iktidarın sürdürülebilir olmasıdır. Halk ise oy verdikçe kıymetli, oy vermeyenin ise canı cehenneme, konuşmaya değmez.

Bu ahval ve şeriat içinde öncelikli kısa hedef 2023, sonraki uzun menzilli hedef 2071 de olunca adli kolluğu, savcı ile birlikte başbakana bağlamayıp da ne yapacaktınız değil mi?

Özel hayat da zaten dediğiniz üzere kamu hayatıydı neden bu kadar internet kontrolüne tepki gösteriliyor ki?

Seçim arifesindeyken kamusal hayatlarınızın yayınlanmasına izin verdirecek değildiniz ya?

Sonuçta bir devlet mahremiyeti söz konusudur. Kalkıp da MGK’da alınan kararları dahi yine yayınlama cüreti gösterenler çıkabilir. Bu milli hukuk nizamı bilmez bozguncular onca hatırlatmanıza rağmen devletin geleneksel refleksini de önemsemiyorlar!

Siz de enine boyuna düşünmüş taşınmış olsanız gerek ki bu geleneği en iyi bilen ve uygulayan Ergenekon camiası ile anlaşalım dediniz. Bundan sonrasını sizin duygu ve düşüncelerinize bırakıyoruz:

“Sağ olun. Azizim biz onlara çok haksızlık ettik! Ne olmuş ki milli iradenin başındakine şerefli bir generalimiz tehdit ve hakaret savurmuş, onun ve arkadaşlarının hakkında ölüm planları yapmışlarsa ya da çıkarttıkları gazete haberleri ile partimizi kapatmak istemişlerse, hatta doktor olup en mahrem alanımıza kadar girmişlerse de olur böyle şeyler. Büyütmenin alemi yok. Kamil olmak lazım, sonuçta öldürmediler ya, partimiz de kapanmış değil. Ya neydi öyle o ergenekon iddianamelerini övdükçe övdük. Ama bunu yapan biz yine aynı etki gücünde o iddianamelerin içeriğini de itina ile boşaltarak her şeyi ters yüz etmeyi ve yaşanan her şeyin bir simülasyon olduğunu halkımıza anlatmayı da iyi biliriz. Ekibimiz hem deneyimli hem de irademiz sağlam sonuçta.

Mesela; hemen işe başladığımızı gördünüz değil mi? Önce Kafes eylem planı sonra Poyrazköy’deki 5 nolu hard disk. O eski teknik bilgileri anlatan bilirkişi raporu sanki yeniymişçesine yarattığımız algı fırtınası ile o hard diskin sahte olduğunu nasıl da algılattık gördünüz değil mi? Bizler sizlerin aptallığınıza o kadar çok güveniyoruz ki siz dahi bilemezsiniz. Bir anda her şeyi anlamsızlaştırabilir ve hiçleştirebiliriz. Şimdi de bu hard diske benzer içeriğe sahip Balyoz davasındaki diğer 11 nolu Cd’nin sahteliğini de vurguladıktan sonra hayırlısı ile o davayı tümden çökerteceğiz. Paşalarımıza yaptığımız zulme artık bir son vereceğiz. Yeter ki şu yolsuzluk meselesinde bize yüklenmesinler ve ortak düşmanımız cemaate karşı yanımızda olsunlar.

İçimizdeki bazı eski kafalılar halen kalkıp “ya bu bilirkişi raporu hard diskin oluşturulduğu iki bilgisayardan birinin manuel olarak zaman ayarını yapabildiğini tespit etmiş, bilgisayarda oluşturulmuş sahte bir delil demiyor ki” diyor. Hatta okuyun şu Yargıtay 9. Ceza Daire’sinin 2013/9110 E. 2013/12351 kararını da diyorlarmış. Gölcük’te çıkan hard disk ile Balyoz Cd’sinin ve istihbarat subayı Albay Hakan Büyük’ün Eskişehir’deki evinde çıkan belgelerin aynı olduğunu, Balyoz hükümlülerinin kendi kayıt altına aldıkları ses kayıtları ve astlarına verdikleri talimat içeriklerinin aynen Balyoz Hareket Planı amaç ve planlamaları ve Suga, Oraj, Sakal, Çarşaf eylem planları ile örtüştüğünü dillendiriyorlar.

Bazıları işi daha da ileri götürüp ya kardeşim sen ne saçmalıyorsun 2004-2009 yılları arasında Türkiye Hıristiyanlarına, Ermenilerine yönelik yoğunca yapılan saldırılara, cinayetlere ülkece tanık olmadık mı diyenler dahi varmış. MİT’e talimat verdim tespit edecekler bu bozguncuları ve zamanı gelince Ergenekoncu dostlarımız ve Cemil abimizle birlikte onlara gerekeni yapacağız. Halkımızın aldatılmışlığını bire bir göstereceğiz.

Geçende değerli Ayşe Kulin’imiz daha geriden de olsa bu aldatılmışlığı gidermeye çalıştı, olmadı. Kadıncağız Ermenileri sevdiğini, onlardan sevgisini esirgemediğini de söyledi yine de olmadı. Bir kez kandırılmışlar işte. Şu Raphel Lemkin denilen adamın 1936 yılında soykırım kavramını ilk kez 1915’te Ermenilere yapılanlar üzerinden tanımlamış ve bunu 1946’da BM’de vurgulamış olması tamamen Ayşe Kulin’den habersiz olmasından kaynaklanıyor. Affedilmez bir hata.

Ayşe Kulin hanımefendimiz geçmişini inkar etmeyen bir Osmanlı torunu olsa da o tarihlerde doğmamıştı ki sorumluluk duysun. Kadıncağız aynen bizim dediğimiz gibi savaş vardı diyor, durup dururken Ermenileri kesmedik diyor. Alman/Naziler’de yine Ayşe Kulin’den habersiz biçimde savaştayken Musevileri ve Romanları kesmişlerse de o savaş başka bu savaş başka. Şu paşalarımız da hayırlısı ile bir çıksın da o zaman tüm bu hataları düzelteceğiz. Biliyorsunuz 2015’e dair milli politikamızı aynen 1915’teki gibi “Çanakkale geçilmez”e kilitledik. O gün tüm iç ve dış düşman lobilere gününü göstereceğiz. Bu devlet hiçbir şeyi durup dururken yapmaz!”