İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı halde 6 Mayıs 2019 günü YSK kararı ile iptal edilerek 23 Haziran 2019 tarihinde yeniden yapılmasına karar verilmiş olması sürecinin iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Öyle ya seçim 31 Mart'ta yapılıyor, iptal tam 35 gün sonra gerçekleşiyor. Bu 35 günlük sürede AKP-MHP iktidarı uğradıkları ağır ve beklemedikleri yenilgilerinin altından nasıl kalkacaklarının ''derin'' planlarını dizayn etmeye koyuldular. 31 Mart sonrası Bahçeli ve Erdoğan YSK kararı öncesi özellikle İBB seçiminin tekrarını dillendirmeye başladı. İktidarın sözcüleri ve yandaş medyası muhalefetin nabzını tutuyor, fayda-maliyet hesabı yapıyor, seçimin tekrarı için kamuoyunu hazırlama, her zaman yaptıkları gibi algı yaratma faaliyetlerine hız veriyorlardı. Bunlardan Çubuk saldırısı, İstanbul seçiminin tekrarı için yapılan önemli bir provokasyondu.

Çubuk'ta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na atılan yumruk, eğer seçimler yenilenirse CHP ve diğer muhaliflerin nasıl bir tepki göstereceğini test etmek içindi. Yumruğu attılar, geri çekilip beklediler. Yanlarına kar kalıp kalmayacağının hesabını yaptılar. Yanlarına kar kaldığını kısa sürede gördüler de. Kılıçdaroğlu ve CHP'nin diğer kurmayları bunun bir linç girişimi olduğunu söylediler. Ancak bu linç girişimine gerekli tepkiyi yeterince göstermediler. Hatta kendiliğinden başlayan protestoların önünü kestiler. Eğer bu bir linç girişimiyse, o zaman Türkiye'nin ikinci büyük partisi olan, milyonların oyunu alan, daha iki hafta önce yapılan seçimde bütün büyük belediyeleri iktidardan alan ve giderek ilk genel seçimde iktidara geleceğini sürekli dillendiren parti ona göre bir tepki gösterebildi mi? Elbette hayır. İçi boş, sert sözler söylemekten ileriye gidemedi CHP yöneticileri.

Yani Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırı, Türkiye çapında büyük kitlesel gösteriler örgütlemenin çok kıymetli diyebileceğimiz meşru zeminini oluşturduğu halde, hatta yer yer kendiliğinden gösteriler olmasına rağmen, CHP bunlara sahip bile çıkmadı. Büyük birkaç şehirde yüzbinlerin katıldığı dev protesto gösterilerini CHP örgütleyebilseydi İstanbul'da kazanılmış olan seçimin iptal edilmesinin önü o saatten sonra kesilirdi. İstanbul seçiminin iptal edilmesinin engellenmesinin tek yolu bence buydu. Zira yumruğun seçimlerin iptali için atıldığı çok aleniydi. CHP ne yaptı? Bu durumlarda her zaman yaptığını yaptı. Yalancı pehlivan misali bir iki sert ve içi boş laflardan başka bir şey yapmayıp seyirci konumuna geçmeyi tercih etti. İktidar, seçimin yenilenme durumunda CHP'nin YSK'nın bu, hukuka son derece aykırı kararına karşı kamuoyunda ses getirebilecek tepki örgütleyemeyeceğini gördü. Erdoğan ve Bahçeli birkaç gün daha bekleyip planlarının geri kalan kısmını uygulamaya koydular. Erdoğan ''sen siyasi istismar için oraya gittin'', Bahçeli, ''sen o yumruğu attıracak ne yaptın ey Kılıçdaroğlu'' diyerek olayın inisiyatifini tamamen ele aldılar. Kılıçdaroğlu'nu suçlama algısını oluşturma planı işlemeye başlamıştı. Kılıçdaroğlu ''oraya habersiz gitmediğini, gitmeden evvel gerekli yerlere bilgi verdiğini'' söyleyerek kendini savunmaya çalıştı. Yani saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu, haklı iken haksız, hatta suçlu konumuna düşmüştü. Zaten karşı tarafın da istediği buydu.

CHP kurmaylarının hakkını yememek lazım. Adeta iktidarın bir emir subayı gibi hareket eden YSK üyelerine ''sert'' sözler ettiler. Kızılay'da gezemeyeceklerini söylediler. Bunlar içi boş laflar. Deyim yerindeyse ancak yürek soğutmaya yarar diyeceğim ama ona da yaramaz. Dünya alem biliyor ki, iktidar ve avenesi sade vatandaş gibi Ankara'nın Kızılay'ında, İstanbul'un İstiklal'inde, İzmir'in Kordonboyu'nda mı geziyor? Onlar şahıslarına münhasır yaşıyor, bir yerden bir yere giderken yüzlerce koruma ordusu ile dolaşıyorlar.

İstanbul seçiminin iptalinin iktidar tarafından YSK eliyle gerçekleştirmesinin önemli bir nedeni de HDP'nin çok büyük farklarla kazandığı 6 belediyenin ve onlarca belediye meclis üyelerinin KHK'li oldukları bahanesiyle mazbatalarının iptal edilmesiydi. CHP bu adaletsizliğe de gerekli tepkiyi göstermedi. Olay sanki HDP ile AKP arasında özel bir meseleymiş gibi duyarsız kaldı. Kabul etmek gerekir ki, bu da önemli bir demokratik haklar meselesidir. Seyirci kalırsan benzer hukuksuzluk fazlasıyla sana da yapılır.

Ne yapmalı? Nasıl Yapmalı? Seçimin üzerinden çok az zaman geçti ama çok fazla ve hızlı değişiklik oldu. CHP ve diğer muhalifler ne kadar farkında bilinmez ama özellikle iktidar bloğunun somut durumu iyi analiz ettiği bir hakikat. Erdoğan ''hatalarımızı tespit ettik, eksikliklerimizi tamamlayıp seçimi alacağız'' derken yeni durumun farkında olduklarının işaretini veriyor. Tamamen İmamoğlu'nun projesi olan sudaki ve öğrenci akbilindeki indirimi uygulayarak İmamoğlu'nun elindeki kozu alıp O'nu itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Ülkenin en temel sorunlarını (işsizlik, hayat pahalılığı, doların yükselmesi gibi) gündem yapıp, sanki iktidarlarının eseri değilmiş gibi çözümünden dem vuruyorlar. Bu kampanyanın en önemli ismi CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu eski kampanyayı aynen devam ettireceklerini ve programı fazla detaylandırmadan İstanbul ile sınırlı tutacaklarını belirtiyor. Yukarıda söylediğimiz gibi seçimin üzerinden az zaman geçti ama İstanbul seçimi bütün Türkiye'nin en önemli gündemi olmuş durumda. CHP ve İmamoğlu’nun yeni durumun bütün Türkiye'nin meselesi olduğunun altını çizmesi gerek. İktidar yanlıları 23 Haziran İstanbul seçimine varlık yokluk meselesi olarak bakıyorsa, muhaliflerin de İstanbul seçimini iktidar ile ondan memnun olmayan kitleler arasında bir referandum olarak değerlendirmesi gerek.

Elbette ki, İstanbul ile ilgili projeler çok önemlidir. Türkiye'nin temel sorunları aynı zamanda İstanbul'un da sorunlarıdır. Basın özgürlüğü, adalet, hukuk, işsizlik, hayat pahalılığı, eğitim sorunu, Kürtlerin taleplerinin uluslararası gözlemciler garantörlüğünde kabul edilip ilan edilmesi, cezaevlerindeki açlık grevleri ve ölüm oruçları meselesi ... Bunlar ülkenin temel sorunları olduğu kadar aynı zamanda İstanbul'un da sorunlarıdır. İstanbul nüfus yoğunluğu olarak Türkiye'nin dörtte biridir. Türkiye'nin sorunlarından en fazla etkilenenler yine İstanbul'da yaşayanlardır dersek sanırım abartmış olmayız.

Son söz olarak, İstanbul seçimi İstanbul'la sınırlanmış teknik meselelerin çözümü için verilecek mücadele ile kazanılacak kadar çantada keklik değil.