HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, devam eden HDP MYK toplantısının gündemlerine ilişkin bilgi verdi, MYK'nın değerlendirmelerini aktardı.

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Kudüs kararını değerlendiren Bilgen, “Biz Ortadoğu’da bütün sorunların diyalogla çözülmesinden yanayız. Trump’ın tavrı ne kadar kabul edilemezse İslam İşbirliği Teşkilatı’nın tavrı yöntem olarak yanlıştır. Kamuoyunu manipülasyona dönük yaklaşımlara karşı dikkatli olmaya çağırıyoruz. Filistin sorunu küçük hesaplarla ele alınabilecek bir konu değildir. Eğer İslam İşbirliği Teşkilatı, bu konuda tavır almazsa ne yazık ki Filistin’de daha çok kan akmaya devam edecektir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ İsrail terör devletidir” açıklamasına değinen Bilgen, “Siz, İsrail’in bir terör devleti olduğunu düşünüyorsanız ticari anlaşmalarınızı da gözden geçirirsiniz. İslam İş Birliği Teşkilatı kanayan yaralarla ilgili ciddi bir irade ortaya koyacaksa Yemen ya da diğer coğrafyalardaki insani dramlara karşı ses çıkarmalıdır” ifadelerini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın mahkemelere getirilmememsini eleştiren Bilgen, “Yine Sayın Demirtaş’ın bugün duruşmaya getirilme kararına karşı jandarmanın verdiği yanıt var. Daha önce jandarma, “muhiti çok geniş, korumakta zorlanırız” demişlerdi, şimdi de görev yoğunluğu bahanesi ile getirmediler. Mahkemeler ne ifade ediyor, bu cevap çok dikkat çekici. Jandarma hangi yoğunluk içinde? Bir yandan “Demirtaş yargıdan kaçıyor” denirken diğer yandan 95 duruşmaya getirilmemesi, 400 günden azla tutuklu olmalarına rağmen mahkemeye çıkarılmaması dikkat çekici” diye konuştu.

Bilgen’in açıklamaları şu şekilde:

‘İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI’NIN TAVRI YÖNTEM OLARAK YANLIŞTIR’

MYK toplantımız devam ediyor. Öncelikle gündemdeki bazı konularla ilgili MYK üyelerimizin değerlendirmelerini aldık. Kudüs konusu bugün medyada ana başlık olarak gözüküyor. Biz Ortadoğu’da bütün sorunların diyalogla çözülmesinden yanayız. Trump’ın tavrı ne kadar kabul edilemezse İslam İşbirliği Teşkilatı’nın tavrı yöntem olarak yanlıştır.

Kesin ve net olarak ifade etmek istiyoruz ki Filistin sorununun çözümünde diyalog yolu, barışçıl yöntemler ve Filistin halkının talepleri dışındaki mekanizmaları bir çözüm alternatifi ve yöntem olarak sunmak doğru değildir. Biz İslam İşbirliği Teşkilatı’nı sonuç doğuracak yöntemlere yönelmeye çağırıyoruz.

‘İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI, TAVIR ALMAZSA FİLİSTİN’DE DAHA ÇOK KAN AKMAYA DEVAM EDECEKTİR’

Kamuoyunu manipülasyona dönük yaklaşımlara karşı dikkatli olmaya çağırıyoruz. Filistin sorunu küçük hesaplarla ele alınabilecek bir konu değildir. Eğer İslam İşbirliği Teşkilatı, bu konuda tavır almazsa ne yazık ki Filistin’de daha çok kan akmaya devam edecektir.

Biz bu konuda özellikle parlamentoda grubu bulunan partilere de çağrıda bulunuyoruz. Mavi Marmara ile ilgili anlaşma geçtiğimiz yıl Meclis’te onaylandı ve bizim partimiz dışındaki hiçbir parti, o metinde Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak kabul edilmiş olması üzerine hayır oyu vermedi.

Biz uzun bir süredir Hükümet'in net bir tavır içerisinde olmadığını, bu konuyu tıpkı Trump gibi bir iç politika malzemesi haline getirdiği, tıpkı diğer körfez ülkeleri gibi sadece kamuoyundaki haklı itirazları manüpüle etme niyeti taşıdığını ifade etmek istiyoruz.

Siz, İsrail’in bir terör devleti olduğunu düşünüyorsanız ticari anlaşmalarınızı da gözden geçirirsiniz.

İslam İş Birliği Teşkilatı kanayan yaralarla ilgili ciddi bir irade ortaya koyacaksa Yemen ya da diğer coğrafyalardaki insani dramlara karşı ses çıkarmalıdır.

‘MECLİS'TE "KÜRDİSTAN" İFADESİNE KARŞI GÖSTERİLEN TAVIR MECLİS’İN KENDİ TARİHİNİ İNKARIDIR’

Meclis’te Kürdistan için tepki gösterenler biraz incelemiş olsa Kaşgarlı Mahmut’un haritasından bu yana, 500 yıl önceki Osmanlı arşivlerinden bu yana Kürdistan ifadesinin olduğunu görecektir. 1920’li yıllarda, Meclis tutanaklarında, 1924’e kadar tam 4 bin civarında Kürdistan ifadesinin geçtiği konuşmalar yapılmış. Mustafa Kemal’in yaptığı konuşmalarda, Nutuk dahil olmak üzere, 18 yerde Kürdistan ifadesi kullanılmaktadır. Dün Meclis’te gösterilen tavır Meclis’in kendi tarihini inkarıdır. Zahmet edip Meclis Başkanlığının dağıttığı Nutuk’a baksalar ya da Ulus’taki birinci Meclis’e gitseler ya da hiçbir şeye bakmayıp Erdoğan’ın geçmişte yaptığı konuşmalara baksalar Kürdistan ifadesini görürler.

‘DEMİRTAŞ'I DURUŞMAYA GETİRMEYEN JANDARMA HANGİ YOĞUNLUK İÇİNDE?’

Bugün görülen davalar var. Kars’tan Manisa’ya kadar yöneticilerimizin yargılamaları devam ediyor. 2 yıldır ilk kez mahkemeye çıkarıldılar. Yine Sayın Demirtaş’ın bugün duruşmaya getirilme kararına karşı jandarmanın verdiği yanıt var. Daha önce jandarma, “muhiti çok geniş, korumakta zorlanırız” demişlerdi, şimdi de görev yoğunluğu bahanesi ile getirmediler. Mahkemeler ne ifade ediyor, bu cevap çok dikkat çekici. Jandarma hangi yoğunluk içinde? Bir yandan “Demirtaş yargıdan kaçıyor” denirken diğer yandan 95 duruşmaya getirilmemesi, 400 günden azla tutuklu olmalarına rağmen mahkemeye çıkarılmaması dikkat çekici.

‘HÜKÜMET İÇ HUKUKU KANDIRDIĞI GİBİ AİHM'İ DE KANDIRMAYA ÇALIŞIYOR’

AİHM'e verdiği cevapta, tutukluyken de milletvekillerinin yasama faaliyetlerine katılabileceğini ifade ediyor hükümet. Cezaevlerinde incelenen posta faaliyetleriyle mi yasama faaliyetlerine katılacaklar? Bu aslında hükümetin kendisinin ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor yasama faaliyetlerini.

Bir başka cevap: tutuklanmasalardı şiddet artacaktı. Birçok arkadaşımızın tutuklanma nedeni olan dosya 2014’e ait 6-8 Ekim eylemleri. 2 yıl sonra bunu AİHM‘e gönderirseniz bu tavrınızın bedelini tüm Türkiye ödemek zorunda kalır. Hükümet iç hukuku kandırdığı gibi AİHM'i de kandırmaya çalışıyor. Böyle bir ciddiyetsizlik olamaz. Eylemler 2 yıl önce başlamış ve 10 gün sürmüştür. Resmi kayıtlara göre 3 gün sürmüştür.

‘HAKİMLER AKADEMİSYENLERİ FARKLI BEYANA ZORLUYOR’

Sırf "Türkiye’de kan dursun" dedikleri için binin üzerinde akademisyenin yargılamaları birkaç gündür devam ediyor. Akademisyenlerin çok net tutumuna rağmen mahkemelerde hakimler onları başka şeyler söyletmeye zorlamıştır. Bu yargılama değildir, akademik özgürlüğe saygı da değildir.

ZARRAB DAVASI

Zarrab dosyasında geçen ifadeler TBMM gündemine gelmiş ve o zaman dosyada gizlilik olduğu için fezlekeler okunmadan oylanarak komisyon kurulaması kararı çıkarılmıştır. Oy çokluğu ile sadece parmak hesabıyla reddederseniz bu bir gün önüne çıkar. Türkiye etkin yargılama yapmadığı için şimdi ABD mahkemesinde bütün ayrıntı deşifre olmaktadır. Bunun önünde geçmesinin yolu bir an önce inanılır, etkin bir yargılama sürecini başlatmaktır. Olayı şarlatanlıkla tarif etmek bu işin vahamet düzeyini örtmek amaçlıdır.

‘CİZRE VE SİLOPİ GÜNDEMDEN SAKLANIYOR’

Bugün Cizre ve Silopi’de sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 2 yıl geçti. Çok ağır bir travma yaşandı hala devam ediyor. Cizre’de 79, Silopi’de 478 gün sokağa çıkma yasağı uygulandı. Bu şehirlerin şu anki durumu da gündemden saklanıyor.

OHAL KARŞITI MİTİNG OHAL GEREKÇESİ İLE YASAKLANDI’

Emek, Meslek örgütlerinin düzenlemek istedikleri OHAL karşıtı miting OHAL gerekçesi ile yasaklandı. Bu Türkiye demokrasisinin geldiği ironik durumdur.

‘MYK’MIZ BİR KONGRE KOMİSYONU KURACAK’

Kongremizle ilgili bugün itibari ile Parti Meclisimizde alınan karar doğrultusunda MYK’mız bir kongre komisyonu kuracak ve bu komisyon planlamaları somut karara bağlayacak, hazırlık yapacak. Türkiye’nin içinde bulunduğu politik durumu, HDP’nin son genel kurulundan bugüne geçen süreyi değerlendirecek.

Kongre'ye giderken HDP’ye nasıl bir rol, siyasi sorumluluk düştüğünü açıkça değerlendireceğiz. Birçok kesimle toplantılar düzenleyeceğiz, partimizle ilgili öneri ve eleştirileri alacağız. Yerel toplantılarda da partililerimizin fikirlerini alacağız ve merkezi olarak bir kadın konferansı bir de genel konferans yapacağız. Ardından kongreyle ilgili çalışmaları tamamlayacağız.

(Demokrat Haber/Ankara)