Kamuoyunun yakından tanıdığı, hak mücadelesinin ve İslamî entelektüel camianın tanınan isimlerinden Adem Geverî, Ahmet Kaya, Berrin Sönmez, Cihangir İslam, Diyadin Fırat, Edip Yüksel, Ekrem Baran, Fatma Bostan Ünsal, Halil İbrahim Yenigün, Hüda Kaya, İbrahim Sediyani, İslam Özkan, Kadrican Mendi, Mehmet Bekâroğlu, Mehmet Efe, Muharrem Şaşkın, Nurcihan Saatçioğlu Rençber, Nurten Ertuğrul, Ömer Atalar, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Recep İhsan Eliaçık, Süheyla İnal ve Yasin Altıntaş olmak üzere yirmiden fazla ilahiyatçı, siyasetçi, gazeteci ve yazar, “Hak ve Adalet Platformu” adı altında bir araya geldi.

Kuruluşunu, Fatih’te bir etkinlikle ilan eden platform, referandum gününe kadar, özellikle AKP tabanında olan kararsız mütedeyyin kesimlerin hayır yönünde tercih yapmaları için çalışmalar yapacak.

KHK ile ihraç edilen Ömer Faruk Gergerlioğlu, Fatma Bostan Ünsal ve Cihangir İslam’ın konuşmacı olduğu etkinlikte referandumda neden ‘Hayır’ tercihinin kullanılması gerektiği anlatıldı.

Salonda yer alan pankartlarda, “Hak ve Adalet İçin HAYIR”, “Vicdan İçin HAYIR”, “Mazlumların Sesi Olmak İçin HAYIR”, “Tekçi Yönetim Değil; İstişare, Hak ve Adalet” gibi sloganlar yazılıydı.

KHK ile görevden alınana Ömer Faruk Gergerlioğlu, Fatma Bostan Ünsal ve Cihangir İslam’ın konuşmacı olduğu etkinlikte bu değişikliğe neden HAYIR oyu kullanılması gerektiğinin gerekçeleri anlatıldı.

Platform olarak bu çıkışın tepkili ama sesini çıkaramayan dindar kesimlere cesaret vermesini hedeflediklerini belirten konuşmacıların ardından salonda yer alan din alimleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de söz alarak platforma desteklerini belirttiler.

Etkinliğe katılanlar arasında, İstanbul Din Alimleri Derneği, Demokratik İslam Kongresi Kadın Meclisi, Eğitim İlke – Sen, Antikapitalist Müslümanlar, Tekirdağ Adalet Zemini gibi kurumlar vardı.

 Hak ve Adalet Platformu tarafından okunan bildiri ise şöyle:

 TEKÇİ YÖNETİM DEĞİL; İSTİŞARE, HAK VE ADALET!

 Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Adaletin tesis edilmesi, toplumun farklı kesimlerine uygulanan ayrımcılıkların ortadan kaldırılması, farklı kültürler ve inançlar arasında eşitliğin sağlanması için yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Ancak önümüze konulan anayasa paketi, herkes için adaleti gerçekleştirmekten uzak. Bu değişiklikle güçlünün egemen olacağı bir anlayış tesis edilecek. Bu yüzden böylesi bir anlayışa en başta karşı çıkması gerekenler, hakkı ve adaleti ayakta tutmaya çalışanlar olmalıdır.

Bu toplumda kimliğimizden dolayı haksızlığa uğramış olsak da, sahip olacağımızı düşündüğümüz gücün hatırı için, bir başkasının uğrayacağı adaletsizliğe göz yummak ilkelerimize ters düşen gayr-i ahlakî bir hevestir. Güçlünün haklılığı değil, haklının güçlülüğünden yana olmalıyız!

İlkelerimiz, kim olursa olsun sorgulanamaz, denetlenemez, frenlenemez tek adam iktidarının adalet değil zûlüm getireceğini hatırlatır bize. Sınırsız ve denetimsiz bir güce izin vermek, hem o kişiye hem de topluma yapılmış büyük bir kötülüktür. Pusulamız; kaygılarımız, yandaşlarımız, karşıtlarımız değil, değerlerimiz olmalıdır.

Güç hayaline kapılmak, çoğunlukla tersine dönen ve altında kalınan bir akıbeti doğurur. Ne zalim ne de mazlum durumuna düşmemek için eksenimiz, gücün tek sahibi olmak değil, hak, adalet ve istişare ile yönetimin ortak paylaşımı olmalıdır.

16 Nisan’da referanduma sunulan 18 maddelik anayasa değişiklik paketi, toplumdaki kronik sorunları çözmek bir yana daha da ağırlaştıracak bir yapıdadır. Yürütmeyi, yasama ve yargı karşısında çok kuvvetli yapmaktadır. Oysa adil bir yönetim, güçlerin kontrolüne ve anında denetlenmesine bağlıdır.

Gücü ele geçirenin keyfileşeceği böylesi bir anlayışa, zamanında “Herkes için Adalet” diyen bizlerin razı olması mümkün değildir ve en başta bu sebeple bu değişikliğe karşı çıkmalıyız!

Kuvvetler ayrılığının sağlayacağı adalet için sarf edilecek her çaba, kuvvetin tek elde toplanması nedeniyle oluşacak haksızlıklardan çok daha güçlü ve değerlidir. Toplumun gerçek istikrarı, geçici, yanlı güç hayâllerinden değil, adil bir demokratik katılımdan geçer.

Yakın tarihimizde gücün tek elde toplanmasının yol açtığı toplumsal afetleri gördük:

Suriye politikasının çökmesi, Mavi Marmara katliamı, Halkın yoksullaşması ve yolsuzluk ve hırsızlıklara sessiz kalınması gibi olaylar karşısında hesap sorulamamıştır.

Bizler aynı filmi tekrar seyretmek istemiyoruz. Güçlü olanın kimliğine göre tavır değiştirenlerden olamayız. Gücü esas alan, ahlakî bir sonucu hayâl etmesin; ortaya çıkacak sonuç güçler savaşıdır. Böylesi bir sonuç bu topraklardaki hastalıkları arttıracaktır.

Yeni bir anayasa, farklı tüm toplum kesimlerinin omuzları üstünde yükselen, zor ve uzun da olsa toplumsal bir uzlaşma ve sözleşmeyi hedeflemelidir!

Dini referansların tek adamlığı onaylaması mümkün değilken; en başta da Medine Sözleşmesi gibi çokluk, paylaşım ve yönetimde istişare geleneği ortadayken tek adam söylemleri temelsizdir.

Biz Müslümanlar’ın kendi aramızda işleri birbirimizle danışarak yapmamız gerektiği ve özel olarak Kur’an’da bununla ilgili “Şurâ Sûresi”nin olduğu malumdur. Bu da toplu denetim, istişare ve danışma ile yönetimde eşit ve adil ortaklığı esas almaktadır.

 Biz Müslümanlar, Allah’ın tek olduğuna inandığımız gibi yönetimlerin de ortaklık olduğuna inanmadıkça hakça bir yaşama kavuşamayız!

28 Şubat postmodern darbesinde baskıya uğrayanlar olarak, o dönemde yaşadığımız zulmün, bugün benzerlerimiz tarafından daha şiddetli bir şekilde tüm topluma uygulanması, getirilmek istenen sistemle yapılabilecekler açısından ibret vericidir kanımızca.

Bu nedenle, 28 Şubat zulmünün hedef aldığı kesimlerden olan bizler bugünün zalimi olmaya karşı çıkıyoruz!

 15 Temmuz darbe girişimine de karşı çıktık ve bundan sonrasında beyaz bir sayfa açılmasını istedik. Ama önümüze getirilen teklif daha çok demokrasi sunmadığı gibi, sorunları daha çok arttıracak içeriktedir.

Darbeleri önlemek, güçler ayrılığına uymakla, bir gücün diğerlerini boyunduruk altına almamasıyla sağlanır.

Bütün Müslümanlar’a, dîndar kamuoyuna, halkımıza sesleniyoruz!

 Kimsenin mağdur ve mazlum olmaması için;

 Tekçi yönetim değil, istişare ve yönetimde ortaklık için;

Hak, Adalet ve Vicdan için “HAYIR” diyoruz.

Gelin, bu itirazı birlikte yükseltelim; hak ve adalet arayışımıza bir “HAYIR” ile sahip çıkalım!

 İMZACILAR

 Adem Geverî, Ahmet Kaya, Berrin Sönmez, Cihangir İslam, Diyadin Fırat, Edip Yüksel, Ekrem Baran, Fatma Bostan Ünsal, Halil İbrahim Yenigün, Hüda Kaya, İbrahim Sediyani, İslam Özkan, Kadrican Mendi, Mehmet Bekâroğlu, Mehmet Efe, Muharrem Şaşkın, Nurcihan Saatçioğlu Rençber, Nurten Ertuğrul, Ömer Atalar, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Recep İhsan Eliaçık, Süheyla İnal, Yasin Altıntaş.