Ezidiler Ortadoğu'da tehdit altında olan ve pek bilinmeyen tek azınlık değil. Tarihi anıtları yıkarak, metinleri yakarak ve çocukları öldürerek IŞİD dünyanın en eski inançlarından bazılarını yok etme tehdidini ortaya koyuyor.

Bunların arasında İsa'yı ve Şiiliğin kurucularına aynı saygıyla bakan Kakailer, ataları bir dönemler ateşe tapan Şabaklar, Aleviler ve inançlarının kökleri antik Yunan tarihine kadar giden Dürziler de bulunuyor.

Gerard Russell IŞİD'in tarihi inançlara tehdinini yazdı. WSJ'de yer alan yazı şöyle:

Bu inançların bazılarına ilk kez Ortadoğu'da bir İngiliz diplomat olarak çalışırken rastladım. Bu Ağustos'ta Irak Kürdistanı'na gerçekleştirdiğim ziyaret en hüzünlülerinden bir tanesi oldu. Mülteci kamplarından bir tanesinde bir Ezidi dini lider Musul Barajı'nın kenarında beyaz elbisesi rüzgarda uçuşurken benimle konuşuyordu ve Baraj'ın öte tarafında IŞİD teröristleri olduğunu söylüyordu. Her ne kadar kendisinden ve yanındakilerden gurur duysa da gözyaşlarını tutamıyordu.

Doğu tarafında Zagros dağı civarında Kakailer yaşıyor. Ezidiler gibi Kakailer de dini ritüellerinin yabancılara tamamen açıklanmasını istemiyor. Kakailerden bir tanesi "Biz diğer dinlere de önem veriyoruz. İsa bizim için kutsal bir karakterdir; tıpkı Ali ve Hüseyin gibi diyor. Ortadoğu'nun bu karışık yaşayan toplulukları arasında diğer dinlere uyum sağlama isteği yaygın: Hem yaşamak hem de yaşatmak istiyorlar.

Şabaklar Musul'un doğusunda kalan Dicle Vadisi'nin düz topraklarında Hıristiyan ve Ezidilerle beraber yaşıyorlar. Şabaklar bir dönem gizli törenlerinde alkol kullandılar; Fars geleneğine göre şarap içmek bazen ilahi aydınlanmaya yardımcı olabiliyor. Bu ve buna benzer pek rastlanmayan alışkanlıklar neredeyse tamamen silinip gitti, ve Şabaklar artık ya muhafazakar Sünni ya da Şii Müslümanlar. Fakat kendi dilleri de dahil olmak üzere kimliklerinin bazı özelliklerini devam ettiriyorlar ve IŞİD tarafından güvenilmiyorlar. Birçok Şabak, Hıristiyan komşularıyla beraber Kürtlerin koruması altındaki bölgelere kaçtı.

Suriye'deki savaş devam ediyor olmasaydı belki de batıya doğru bu grupların en gizlisi olan Alevileri ziyaret etmek için macerama devam edecektim. Neyse ki 19. yüzyıl Avrupalıları Alevilerin güneşe tapma, aya tapma, Platon, İsa ve Muhammed gibi figürlerin Tanrı'nın insan formuna bürünerek kendisini yansıtması gibi inançlarını kayda geçirmişler. Suriye diktatörü Beşar Esad da Alevi fakat Esad İran ile işbirliği yaparak dinin eski geleneklerini bastırdı ve İran'ın Şiiliğine benzeyen bir çizgiye getirdi.

Son olarak Lübnan, Suriye ve İsrail'e yayılmış olan Dürziler var. Ban anlatılanlara göre Lübnanlı Dürzi kadın ve erkeklerin yaklaşık yüzde 15'i dini alanda görev almak istiyor. Din Yunan felsefesi ve diğer geleneklere benziyor; reenkarnasyon inançları ve ilahi ruhun insan üzerine inmesi İslam ve Hıristiyanlık tarihi öncesine kadar gidiyor.

Öyle ki tehlike altında kalan bu inançlar Ortadoğu'da iki bin yıl önce var olan bazı inançların devam etmesini sağlıyor. Bu çok garip gelenekleri de içine alıyor (Ezidi şeyhleri marul yemezler). Bu gelenekler yaşatılarak İslam'ın yerel versiyonlarına adapte edilmişler.

Müslüman liderler bir dönem Hıristiyan Bizans'ta işkence gören Hıristiyanlık öncesi dinlere ait üyelere sığınak sağlamayı teklif etti. Bu tolerans ruhu Ezidiler, Dürziler ve Mezopotamya'nın diğer tarihi inançlarının hayatta kalmasını sağladı ve bizim de geçmişe bağlanabilmemize yardımcı oldu.

Fakat Ezidiler şimdi IŞİD'den gelecek bir soykırımdan korkuyorlar, Şabaklar geleneklerini terk ediyorlar ve Aleviler Esad'ın vahşeti yüzünden suçlanmaktan çekiniyorlar. Eğer bu çoğulcu dinler yok olursa insanlık tarihinin bir sayfası kapanacak. Gelecek Müslüman nesilleri çok daha az çeşitlilik gösteren bir ortamda büyüyecek ve dünyanın en büyük medeniyetlerinin kurulmasına yardım eden bazı tecrübelerden haberdar olamayacak.